Dik durmak ve ayakta zor durmak

Sanatçıların ve popüler kişiliklerin sanat üretimleri ve işlerinden çok siyasi tavırlarıyla, söyledikleriyle gündeme gelmeleri, tartışma yaratmaları, tartışma konusu olmaları gayet normal. Normal olmayan, basit bir gerçeğin dile getirilmesinin bile çoğu zaman büyük yankılar yaratması, övgülerle ya da yergilerle karşılaşması ve ille de zıddıyla birlikte yorumlanması.

Türkan Şoray’ın, gençlerin ve geçim sıkıntısı çeken insanların dertlerinden dolayı mutsuz olduğunu söylemesi, kalbinin Soma işçileriyle birlikte attığını dile getirmesi, “Maden işçileri, tarım işçileri, işçiler, emekçiler, alın teri için yola çıkan herkesin yanındayım. Herkes emeğinin karşılığını mutlaka almalı, ancak o zaman hep beraber yüzümüz güler” demesinde şaşılacak bir yan yok. Şoray, aslını hiçbir zaman inkâr etmemiş sanatçılarımızdan biridir, halkla bağlarını mümkün olduğunca korumaya çalışır, samimidir ve vicdan sahibidir. Türkiye’deki iktidarlarla ya da muhalefetle arasını açacak işlere pek girmez, olağanüstü dönemlerde olağanüstü tavırlar almaz; kıyaslamak gerekirse, Fatma Girik ile Hülya Koçyiğit arasında bir yerlerde konumlandırmıştır kendisini ve Türkiye’deki iktidar-muhalefet, sol-sağ, milli-gayri milli vb. saflaşmasında herhangi bir simgesellik kazanmak istemez. Ama en azından Öykü Serter gibi “ajans işi muhalefet” çıkışlarına da gerek duymaz.

Zaten Şoray’ın yukarıda alıntıladığım sözlerine, çoluk çocuğa mizah malzemesi olmaktan başka vasfı bulunmayan tuhaf bir milletvekilinden başka kimse de bir tepki göstermedi.

'TÜRKAN ŞORAY SAMİMİYETİ'

Geçen haftanın “sanatçı mukayeseli” çıkışlarından biri de İlyas Salman’dan geldi bilindiği üzere. Salman katıldığı bir televizyon programında Şener Şen’i eleştirerek, “Keşke ortaya çıksa da günümüz Türkiye’sinde biraz gerçeklerden bahsetse. Bir dik duruşu olsa. Dik duruşu var ama kendine saklıyor onu” dedi.

Kuşkusuz bir sanatçının meslektaşlarını eleştirmesinden daha güzel bir şey olamaz ama “Türkan Şoray samimiyeti” dediğim şey de önemli ve iyi biliyoruz ki Salman’da bunun zerresi yok. Kendisini filmleri haricinde son olarak yıllar önce bir festivalde gördüm; dik durmayı bırakın, ayakta zor duruyordu.

İLYAS SALMAN’A TAVSİYEM

FETÖ’nün Atatürkçü-ulusalcı-solcu maskeli yayın organı Türk Solu dergisinin yazarlarından biriydi Salman ve “Ordu göreve!” kışkırtıcılığı yapan, “Kürtlerden alışveriş yapmayın, lahmacun yemeyin, Türkiye’de Kürt istilası var” diyen, FETÖ’nün medya kurumlarının kapatılmaması için oradan oraya koşturulan bu kumpas ve ifrit merkezinde büyük pişkinlikle kalem oynatıyordu. Son 10 yıl içinde, İşçi Partisi dahil dört ayrı partiye üyelik kaydı yaptıran, “Çocukluğumdan beri komünistim, şimdiye kadar bağımsızdım, artık partili oldum” diyerek “şanlı saflarına katıldığı” partiden hangi ara ayrılıp CHP’ye geçtiğini anlayamadığımız Salman’ın, kime seslenirse seslensin dik duruştan söz etmesi, Türkiye gerçeklerinden bahsetmesi fazlasıyla garip kaçıyor. O “dik duruşunu” hiç olmazsa kendisine saklamayı öğrenmesini tavsiye ederim.

Şener Şen, özellikle 15 Temmuz’dan sonra her şey apaçık ortaya çıkmışken “Sonuna kadar yanında yer alacağım, yazmaya da devam edeceğim. Aklı, kültürü, dili, tarihi kendinden menkul kadim Türk halkımız Türk Solu dergisine can vermeye devam ettiği sürece ben de devam edeceğim” gibi abuk sabuk laflar etmeyerek kendince bir duruş sergilemiş durumda. İlyas Salman ise dediğim gibi, ben bildim bileli ayakta zor duruyor.