Diken üstünde olan İran değil ABD ve İsrail
İran’ın İsrail’in çok övündüğü demir kubbesini delik deşik eden balistik füze saldırısının ardından herkesin gözü İsrail’in vereceği yanıtta. İran’ın ABD ve İsrail’i dehşete düşüren balistik füze saldırısını düzenlendiği 1 Ekim akşamı İsrail’in yetkilileri “bu gece ağır bir saldırı düzenleyeceğiz” demişlerdi. İran’ın füzelerinin düşmesinden bu yana beş gün geçti, henüz İsrail bir yanıt vermiş değil.
Tabii bu durum, İsrail’in hiçbir karşılık vermeyeceği anlamına gelmez. İsrail’in, dozu ayarlanmış sembolik mi, yoksa nükleer ya da petrol tesislerini hedef alan geniş çaplı mı bir saldırı yapacağı tartışılıyor. Bu noktada esas tartışma, İsrail’in (ve ABD’deki neocon/siyonist çetenin) aşamalı olarak çatışmayı yayma stratejisinde, İran’ın etkili yanıtı sonrasında bütün bölgeyi ama en önemlisi de ABD’yi savaşa doğrudan dahil edecek bir hamle yapıp yapamayacağı.
İRAN İLE DOĞRUDAN SAVAŞI ABD KABUL EDER Mİ?
Soru şudur: İsrail’in bir yıldır uyguladığı stratejinin belli ölçülerde arkasında duran ABD topyekun olarak, İran ile doğrudan savaşı kabul eder mi? ABD devlet aygıtı içinde kilit noktaları ellerinde tutan neo/con siyonist çete ve Netanyahu yönetimi, mevcut durumu İran’ın nükleer programının yok edilmesi için bir fırsat olarak görüyor. Atlantik Konseyi’nden Matthew Kroenig, bu görüşte olanlardan (Foreign Policy, 3 Ekim 2024).
Ancak daha yaygın olan görüş, ABD’nin İsrail’i durdurması gerektiği.
Harvard Üniversitesi’nden Stephen M. Walt şöyle yazıyor: “Taktiksel başarılar stratejik başarıyı garanti etmez, ancak yeterince başardığınızda, stratejik ortamı önemli ve kalıcı şekillerde değiştirebileceğinizi savunabilirsiniz. Netanyahu’nun hedefi bu, ancak başarılı olacağına dair şüphe duymak için geçerli nedenler var” (Foreign Policy, 2 Ekim 2024).
Uluslararası ilişkilerde realist görüşün savunucusu olan Walt, İsrail’in uyguladığı stratejinin İran’ı ve onunla müttefik olan kuvvetleri caydırmaya değil tam tersine daha fazla savaşmaya yönelttiğini vurguluyor. Öte yandan, ABD’nin İran ile çatışmaya sürüklenmesinin sonucunda, Biden-Harris ekibinin seçimi kaybetmesi olasılığından söz ediyor. Bu durumun, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler arasında İsrail’e körü körüne desteğin sorgulanmasına neden olacağını kaydediyor.
ABD, FRENE BASMAK ZORUNDA KALDI
İran’ın füzeleri düştüğü andan itibaren düğmesine basılan psikolojik savaş mangaları, saldırının başarısız olduğunu propaganda etmeye başladılar. Ama bu kez mızrak çuvala sığmadı. Washington Post, İran’ın füzelerinin hangi askeri tesisleri vurduğunu gösteren uydu görüntülerini yayınladı.
İşin esası, İran’ın balistik füze saldırısında hedeflerini vurmasından çok, Tahran’ın ortaya koyduğu kararlılık ve bunun direniş cephesinin tamamında zafere ulaşana kadar savaşma iradesini güçlendirmesi. İsrail, İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenlerse, Tahran’ın daha ağır yanıt vereceği görülüyor.
Şimdiye kadar kendi güçlerini azami ölçüde korumaya çalışarak savunma savaşı sürdüren Hamas, Hizbullah, Ensarullah ve İran ile müttefik olan Irak’taki, Suriye’deki diğer direniş kuvvetlerinin bütün güçleriyle savaşa girmeleri, İsrail’in yaşanamaz hale gelmesi ve bütün Batı Asya’nın Amerikan askerleri için cehennem olması anlamına gelir. Psikolojik savaşa aldanmayınız, bölge güçleri değil, asıl ABD ve İsrail diken üstündedir.