Dikkat! Başbakan’ın nevri dönüyor!-(TAMAMI)

Başvekil Hazretleri Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mayıs 2012 tarihinde yapılan grup toplantısında Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sonrası yaşanan olaylara değinirken, bu sezon tribünlerde boy gösteren kadın taraflara da bir hayli sert çıktı. Başbakan Erdoğan, sporda şiddetin ve tahammülsüzlüğün temelinin fanatizm olduğunu belirterek, “Seyirciye kapalı, hanım ve çocuklara açık bir maçta bile kadınların nasıl küfrettiklerini görünce şahsen nevrim dönüyor. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey kabullenebilir mi?” dedi. (16.05.2012 tarihli gazeteler).

Noktanın noktasında

Başbakan “bu noktada” ülkemizin hanımlarına (yani kadınlarına) seslenirken hicap duyduğunu dile getiriyor. Başbakan’ın konuşmasında iki sözcük kullanımı öne çıkıyor: “Nevri dönmek” ve “hicap duymak”. Bu iki deyimin sözlüksel anlamına bakalım:

Nevri Dönmek: “Belli etmemeye çalıştığı öfkesi, kızgınlığı yüzünden anlaşılmak, çok sinirlenmek” anlamında kullanılır. Ama düpedüz “Tepesi Atmak” anlamına gelir.

Hicâp Duymak: Utanma, sıkılma.

Senin belleğin yoksa

Bir başbakan ülkesinin kadınlarının ya da vatandaşlarının yaptıkları ya da karıştıkları uygunsuz bir olay hakkında “utandım, sıkıldım” diyebilir ama asla “nevrim döndü, tepem attı” diyemez, dememeli. O zaman karşısındakinin de nevri döner. Karşınızdakinin nevri döndüğü zaman söyleyeceklerini başbakan kadronuza sığınıp mahkemeye götürürseniz, yaptığınıza delikanlılık denemez.

“Ananı al da git!” ne demek? Adam sana, “Asıl sen ananı al da git! Ağzını topla, cebini yokla!” derse, korumalar adamın üzerine çullandığı zaman ne yapacaksın?

Ayıptır, olmuyor! Aşağıdaki belgeyi bir internet blogundan aldım:

“Başbakan, Baykal ve Bahçeli’ye Tekirdağ Türküsü ile seslendi; ‘Derelerin çakılı nerden aldın bu akılı. Baykal bir yana Bahçeli bir yana. İkisinin resmini çıkarsınlar yan yana......... Baykal’a 10 koyun teslim etseler kaybeder geri gelir.’

R.Tayyip Erdoğan: ‘Baykal’ın kılavuzu karga.’ (Bu sözün gerisini biliyorsunuz.)

R.T. Erdoğan, İsrail ile ilişkilerin bozulmayacağını şu sözlerle açıkladı: ‘Biz eşşeği sağlam kazığa bağlıyoruz, merak etmeyin.’

Erdoğan, Kırklareli’de de muhalefetin hiçbir eser yapmadığını öne sürerek, ‘Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Eşşek bile bir semer bırakıyor, onunla anılıyor’ dedi.”

Başbakan vecizeleri

Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz merak etmiş Başbakan RTE’nin vecizelerinden bazılarını derlemiş (Hürriyet, 31.01.11, “Mazeretim var asabiyim ben”)... Birkaç tanesini buraya aktaracağım:

-”Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” sözünü, “O andaki gerilimim olarak alınsın. İnsanım, hatasız kul değilim ki” diye açıklamış.

(Bay Başbakan, sizin gerilmeye, sağa-sola laf yetiştirmeye hakkınız olmamalı diye düşünüyorum! Çünkü siz BOP’un eşbaşkanı olan bir başbakansınız! CIPRAM diye bir hap var, sakinleştirici. Hürriyet’te yazarken kullanıyordum. Şimdi bıraktım. Aydınlık’ta yazmanın sakinleştirici etkisi var. Ucuzdur! Ama siz gene de güvendiğiniz bir doktora danışın!)

-“Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Patron gerekirse kusura bakma sana burada yer yok demelidir. Herkes çizgisini bilsin. Köşe yazarlarını uyarmak zorundayım. Maaşını ödediğin yazara hakim ol!”

(Köşe yazarı, kendisine küçücük bir saygısı varsa, yasaların denetiminde istediğini yazar. Patron eğer kendisine saygısı varsa bu yazıyı yayınlar. Başbakan, kendisine ve ülkesine saygısı varsa, bu yazıyı içine sindirir! Bakın başbakan, Hürriyet’te yazmıyorum artık ama Aydınlık’ta yazıyorum!)

Dede Korkut’ta korkma!

Bu ay, “Uzaktan daha uzak, yakından daha yakın” (Kırmızı Yayınları) adlı yeni bir şiir kitabım yayınlandı. Size bu kitaptan bir şiir okumak istiyorum (s.275).

[Dede Korkut okutmalı şu mağrur fânîye / balkon konuşmaları yapmadan biraz önce, / o da pir öğrensin artık veda etmeyi, // bir erkek gibi, o pek sevdiği sahne gösterişine. // Deli Dumrul’a bile kalmadı şu mis dünya, / “sürmeyecek böyle ne sevincin, ne de utkun” / Tepegöz olsan, Camoka olsan, ne yazar! // At ürker atar seni üzerinden, bu ne gaflet, / ayağın bir kıymığa takılır, tökezlersin, / düşer koltuk altında sandığın o sırça dünya. // Çok feyizli bir meseldir, âkıbet kül ve tuz, / ne demektir iki gözüm, eşekten düşen karpuz?!]

Nota Bene: Sayın Başbakan milletin canı sıkılmasın, ağzı boş kalmasın diye “Kürtaj” ve “Sezaryen doğum” gibilerinden durmadan gündem yaratıyor. Bu durumda kendilerine bir katkıda bulunmak istiyorum. Konu kıtlığı çektiği bir gün kullanabilir: “Latin alfabesiyle de olsa artık sağdan sola doğru yazalım. Sevaptır! Arap harflerini yeniden kabul edinceye kadar.)