Dil devrimine saldırı

Birkaç gün evvelki bir gazetede, Sözcü gazetesinde, kamusal alanda da artık Arapça harflerin kullanılmaya başlandığına ilişkin bir haber vardı.
Bu çok şaşırtıcı değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başbakan ve cumhurbaşkanı olarak harf ve dil devrimine defalarca saldırdı. O saldırılar yapılırken, toplumdan bir tepki gelmediği gibi, o devrimleri savunmak görevi olması gerekenlerden de hiç ses çıkmadı.
Erdoğan, Haziran 2013'te yeni Osmanlı Arşivi Hizmet Binası'nın açılışında yaptığı konuşmasında, “Bizim nice belgemiz okunmadı, nice belgemiz de tasnif edilemedi. Osmanlı gibi büyük bir devletin tarihi, belgeler yoluyla bilimin, insanlığın hizmetine sunulamadı. Bizim şah damarımız kesildi aslında, şah damarımız. Bu gençlik, acaba Osmanlı Arşivleri'ne girdiği zaman, oradaki belgeleri okuyabiliyor mu? Tüm bu zenginlik kayboldu, gitti. Bizi kopardılar, tarihimizden kopardılar" dedi.

CESARETLERİ OLSA...

Şah damarını kestiğini iddia ettiği harf devrimi! Bizi tarihten kopardığı iddia edilenler de harf devrimini yapanlardı tabii. Yani Atatürk’tü ama bu açık açık söylenmeye cesaret edilemiyor.
Recep Tayyip Erdoğan, Ocak 2014'te de yine İstanbul'da, "Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri" töreninde “Bütün bir İslam coğrafyası aslında ilme olan aşkını, sevdasını, şevkini yitirdi. Kitaplar arasındaki irtibatı yitirdi. Kitapları okumak için lazım olan dilini yitirdi. Kitapların hepsine sahip olsa da kitapları anlayacak harflerini yitirdi. Bütün kitaplarımız yakılsa, bütün kalemlerimiz kırılsa, bütün harflerimiz çalınsa da bizim medeniyetimiz kendi kendisini yeniden inşa etmeyi her seferinde başardı. Yine başaracağız. Yaşadığımız fetret gelip geçer” ifadelerini kullandı.

KARŞI DEVRİMİN İLANI

“Türkiye’de iktidar eliyle bu yapılanlar ve varılmak istenen sonuç bir karşı devrimdir” denilince bazı çevrelerin olmadık hakaretlerine maruz kalınıyor. Ozamanki Başbakan’ın ve şimdiki Cumhurbaşkanı'nın dil ve harf devrimini hedef alan yukarıdaki sözleri bir karşı devrim yürütüldüğünün ilanıdır. Tabii bir de izaha muhtaç olan "harflerimizi çalanları" söylese de aydınlansak! Söylediği o Fetret Devri cumhuriyet midir? Zira fetret, devletin bir hükümdarın ya da yöneticinin önderliğinde güzel geçen günlerinin duraksamaya uğraması demektir. Bu duraksamanın sebebi hükümdarın değişmesi sonucunda, devletin ya bir süre hükümdarsız kalması ya da yeteneksiz bir hükümdarın iş başına gelmesidir.

Recep Tayyip Erdoğan, harf ve dil devrimine daha önce yukarıda belirttiğimiz saldırılarını TÜBİTAK'ta Aralık 2014'te yaptığı konuşmasında da sürdürmüş ve “En büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim son derece zengin; bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık, sabah kalktık, baktık ki o dil yok. İşte şimdi yabancı dillerle, kelimelerle bilim öğrenen ve öğreten bir ülke derecesine getirildik. Binlerce kelime ve kavram unutturuldu. Sözlüklerden çıkarıldı. Kelime ve kavram üretmeye son derece elverişli olan dil yapısı adeta törpülendi” demiş.

ARAPÇA DA BİZE YABANCI

Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle "Yatmadan önceki" dilimiz Arapça kelimelerin istilası altındaki bir dildir. Yani, Recep Tayyip Erdoğan’a göre, “Arapça bizim dilimiz"dir. Oysa, Recep Tayyip Erdoğan’ın "yabancı" olarak nitelediği Batı dilleri bize ne kadar "yabancı" ise Arapça da o kadar "yabancı"dır. Ancak, dert başkadır. Amaç toplumun Araplaştırılmasıdır. Ama bunu yaparken kendi çocuklarını Arap ülkelerine değil Amerika’ya, Avrupa’ya göndermiştir.
Ülkemize doluşturulan 4 milyon Suriyeli de bu karşı devrim projesinde araç olarak kullanılmaktadır.