Dilde kural koymak
Dil, kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karışık, sayısız incelikler ve gizlerle dolu bir iletişim aracıdır. Dilde kural koymadan önce, kuralın ne olduğunu iyi anlamak gerekir. Dil kurallardan çıkmaz, kurallar dilden çıkarılır. Dilde doğru kuralların yanı sıra yanlış konulmuş kurallar da olabilir ki, bu anlaşıldığında elbette o kuraldan vazgeçmek gerekir. Ayrıca esnek, canlı, gelişmeye, değişmeye açık bir dizgedir dil. Değişen kurallardan zaman zaman yazılarımda, kitaplarımda söz ediyorum.
Türkçede tekil-çoğul uyumu dilbilgisi uzmanlarının en çok zorlandığı konulardandır. Aşağıdaki iki örneğin sizce hangisi doğru, sanırım yanıt vermekte epey zorlanacaksınız:
1) Orhan’ın yardımcıları çoğalıyorlardı.
2) Orhan’ın yardımcıları çoğalıyordu.
‘TÜRKÇEM MAHZUN BEN MAHZUN’
Sanırım bu tümceyi 2 kez okudunuz, 3 kez de düşündünüz. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir: “Avrupalılar tarih bilmezler” mi diyelim, “ Avrupalılar tarih bilmez” mi diyelim? Bu dilbilgisi konusunu (tabii bu örneklerle değil) epey bir süre önce Radikal’de ele alan Semih Gümüş, bu konunun 2 kuralla özetlenebileceğini, neden bu işi TDK’nin yapmadığını yazmış, aynı konuya gene döneceğini bildirerek bitirmişti yazısını... Yani ona göre konu çok basitti, konuya bir kez daha dönecek ve kesin sonuçlara bağlayacaktı. Oysa konu 2 kuralla anlatılacak kadar basit değil, öyle olsa burada biz de o 2 kuralı hemen yazıverirdik. Kendisine benim bu konuyu uzun bir derleme-tarama çalışmasıyla incelediğim Türkçem Mahzun Ben Mahzun (İmge Y. 2005) adlı kitabımı gönderdim, sanırım yazdıklarımızı okuduktan sonra, bir daha bu konuya dönmedi, dönemedi. İşin en azından karışık bir konu olduğunu o da anladı.
Türkçede üzerinde düşünülmesi, tartışılması ve uzlaşılması gereken bir sorun daha var: “Kırklareli’ne” mi diyelim, “Kırklareli’ye” mi diyelim? Bu konuların çoğunu Nurullah Ataç yıllar önce tartışmıştı. Ben, Öğretemediğimiz Türkçe’yi yazarken ondan çok yararlandım. Ataç bu konuda kesin bir kuraldan söz etmiyor. Yalnız bir yazısında “M. Eloğlu’na mı diyeceğim?”, “M. Eloğlu’ya mı diyeceğim” diye sorduktan sonra, “ Metin Eloğlu’na” diye yazmayı uygun görüyor. Ben de ona uyuyorum,” Metin Eloğlu’na” diyorum. Ancak öte yandan Gelibolu’na değil, Gelibolu’ya diye yazıyorum. Bana göre yazımımızda uzlaşma bekleyen konulardan biri de budur.
Tartışılan bir konu daha: “Konur Sokak” mı diyelim, “Konur Sokağı” mı diyelim? Bu konuda Nurullah Ataç’ın düşüncesini Öğretemediğimiz Türkçe (İmge Y. 2005) adlı kitabımda yazdım. Ben bu usta yazara uyarak “Konur Sokağı” demeyi uygun görüyorum.