Dini şov yapmanın yeri futbol sahası mıdır?

“Kabahat de İbadet de gizlidir” derdi bizim büyüklerimiz. Ancak o günlerden bu günlere her alanda dünyada akıl almaz değişiklikler oluyor. Biz de tabidir ki buna uyduk. Çünkü geri kalamazdık. Örneğin futbolumuz. Sanki bizim büyüklerimizin söylediklerini yalanlıyor. Kabahat de ibadet de gizliliğini kaybetti. Gol sonrası sevincini ifade ediş biçimine dini figürler de dahil oldu. Eskiden de bazı arkadaşlarımız görünmeyen varlıklara inanırlardı. Etrafta nefesi çok kuvvetli ün salmış bir takım hocalar vardı. Onlara gidip muska! yazdırırlardı. Ama bu iş de gizliden gizliye yapılırdı çünkü höşgörülen bir davranış değildi. Hatta benim süt kardeşim olan eski milli futbolculardan Müjdat Yetkiner Nakşi Bendi tarikatından birine gidip kendine muska yazdırmıştı. Benim bile haberim olmamıştı. O zaman demokrasi falan da yoktu ama herkes birbirine saygılıydı.

Son yıllarda futbol sahalarında sanki gösteri sanatı ön planda. İnsanlar şekl-i ibadetlerini sergileyebiliyorlar yeri ve zamanı olmasa dahi. Hakemlerin bile sahaya çıkarken dua ettiklerini görüyorsunuz. Tabii hiç kimse bunun yerinin burası olmadığını söyleyemiyor. Bu konuda söz söylense hemen Müslümanlığa laf söylüyor oluyorsunuz. Eskiden tek tük olan gol sonrası secde etmek eylemi şimdi dört beş kişi bir araya gelerek yapılıyor. Ortamı müsait görüyorlar. Bilmiyoruz herhalde ileride soyunma odalarının hemen yanında mescitler de kurulabilir. Hatta Federasyon Başkanlarının ya da hakemlerin imam hatip çıkışlı olması da gündeme gelebilir. “Tarih tekerrürden ibarettir” derler. Papa nasıl ki dünyadaki Katolik âleminin lideri ise bizim devlet başkanımız da dünyadaki Müslümanların lideri olmak isteyebilir.

Çok önemli ve kritik günler yaşıyoruz. Orta doğu denilen Cehennemin hiç yokken içine girdik. Diktatörlük yapan, Suriye liderine tepki gösterdik. Neymiş? Diktatörlük yerine oraya demokrasiyi götürecekmişiz. Onlardan önce kendi ülkemize getirmiyoruz ki oraya götürelim. Oradaki mezalime uğrayanları buraya davet ediyoruz. Ama milli gelirin paylaşımında Meksika’dan sonra geliyoruz. Bu nasıl bir çelişkidir? Acaba bize yansıtılan haberler mi yalan? Yoksa adaletli bir milli gelir dağılımımız mı var da biz bilmiyoruz?

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de Osmanlıca dili öğrenilmesi konusu çıktı ortaya. Türkiye’nin tüm sorunları halledilmiş gibi şimdi insanlar bunu konuşuyor. Gerekli miydi? Hayır. Mezar taşlarını okuyabilmemiz içinmiş. Hangi mezar taşlarını okuyacaksak? Dilbilimciler çok iyi bilir ki kendi anadilinden başka dili öğrenmek bir yetenek ve hafıza işidir. Bunun için ilk temel unsur da kendi dilini iyi bilmektir. Ondan sonra diğer diller daha rahat öğrenilir ama tabii ki metazori değil. İnsanlar isterse bir başka dili öğrenmek, bu başka dilin ne olacağını kendileri seçmek durumundadırlar. İster Fransızca, ister İngilizce isterse de Osmanlıca. Allah için artık bir sürü üniversitemiz var. Bu Üniversitelerin yabancı dil bölümlerine Osmanlıca da dâhil edilebilir. Bundan daha normal bir şey olamaz. Ama tabii ki bu demek değildir ki herkes Osmanlıca öğrenecek. Aslında Osmanlıcayı öğrenebilmek için önce Arapça ve Farsça dilbilgisini öğrenmek gerek. Nereden mi biliyorum? Eşim Türkoloji mezunudur da ondan biliyorum.

Bütün tartışmaların kökeninde Atatürk İlke ve İnkılaplarının yıkılması var. Sanki bir nevi hesaplaşma. Ne olacak? Tarihi açıp okusunlar. Şimdiye kadar ne olmuşsa yine onlar olacak. Hiç kuşkunuz olmasın.

FUTBOLUN DİNİ İMANI YOKTUR

Şu futbol denilen oyunun ne mantığı ne de dini imanı var. Vefası da yok. Bu nedenle de tam anlamıyla rastlantısal oyundur. Hayatında top oynamamış bazı medya mensupları ilim ve bilimden bahsederler. Pek kulak asmayın. Dünyanın en büyük futbolcusu bazen on sekiz pas içinde vurduğu şut avuta çıkar. Ama bir bakarsınız sıradan bir futbolcunun yaptığı hareketle top kale içinde direğe çarpar ve gol olur. Böyle çok örnek var. Eski futbolculardan Baggio’nun bir Dünya kupası maçında attığı penaltı avuta gitmiş ve İtalya Dünya kupasını kaybetmişti.

Çoğumuz teknik direktörler hakkında ahkâm kesiyoruz. Zannediliyor ki iyi teknik direktör başarılı olur. Özellikle spor basınında teknik direktörler arasında kendi değer yargılarına göre bir not verme sistemi var. Sıradan ya da yıldız diye..Bunlar soyut değerlendirmelerdir. Kulak asmayın. Prandelli ve Mancini örneğinde olduğu gibi. İkisi de hem dünya çapında hem de evrensel ünleri var. Ama bir de çalıştırdıkları Galatasaray’a bakın. Hep başarılı olmuş bir diğer fenomen de Roberto Carlos. Gelmiş geçmiş en önemli sol bek. Bir de çalıştırdığı Sivas spor’a bakın. Biz Türkiye de dünya çapındaki büyük antrenörlerin küçüldüğü küçük antrenörlerin de büyüdüğünü gördük. Bunun ilim ve bilimle bağdaşır bir yok kanımca. En iyi örnek Veselinoviç. Sıradan bir antrenör ama onun zamanında Fenerbahçe bir kez 85, bir kez de 100 golle şampiyon oldu

Şunu da kafamıza eğer varsa koyalım. Teknik Direktörler ellerine gelen futbolculara futbol öğretmezler. Onlar öğrenmişler de gelmiştir. Kim olursa olsun teknik direktörler öğrencilerine koordinasyon ruhunu ve disiplinini aşılar. Hiç birisinin başka türlü bir gücü yoktur.