Dışişleri mi düşişleri mi?

Dışişleri Bakanlığı aslanlar gibi kükredi: “Türkiye’nin bazı ada ve/veya adacıkların egemenliğini başka bir ülkeye devrettiğine ilişkin iddia ve haberler tamamen gerçek dışıdır. Hukuki statü bağlamında son 13 yılda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Ege meseleleri mevcut diyalog kanalları çerçevesinde tüm yönleriyle ele alınmaktadır. Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması da bu sorunlar arasında yer almaktadır.”

SORULAR, SORULAR, SORULAR...

Figen Akad isimli gemi 25 Aralık 1995 günü Kardak’ta karaya oturdu. Türkiye, hükümranlık hakları için Ocak 1996 ayı içinde Yunanistan ile savaşı göze aldı. Sadece bir ticari gemi karaya oturmuştu. Hasbelkader Turgutreis fırkateyni ile bendeniz de Ege’de krizin göbeğindeydim. Şimdi ise en az 16 önemli adada Yunan postalı ile fiili işgal var! Kardak ile mesela “Eşek adası” arasında ne gibi bir fark var? Acaba, biz sıradan vatandaşların kavrayamadığı bu farkı yüksek bir diplomatik üslupla izah edebilir misiniz?

Acaba, hangi basın yayın organında egemenliğin başka bir ülkeye devredildiği yazıyor? Benim takip ettiğim yayınlarda adaların fiilen Yunan işgali altında olduğu, Yunanistan’ın, “sizlerin sevdiği jargonla bir ‘fait accompli (oldu-bitti)’ ile ‘de facto’ (hukuki olmayan ama fiilen sürdürülen) durum yarattığı” ifade ediliyor. Kusura bakmayın ama egemenliğin devri biraz zor! Egemenliğin devri hususu bakanlığın boyunu aşar! Öyle bir konu zaten aklımızın ucundan bile geçmedi! Ama siz eğer bu işgale karşıysanız, “Ey Yunan bozuntuları, defolun gidin! Aksi halde biz kulağınızdan tuttuğumuz gibi sizi odunla kovmayı biliriz” diyebilirsiniz! Çünkü bu işgale “sessiz kalmak” dolaylı olarak onay vermek anlamına gelmez mi?

Bazı gazeteler ve haber sitelerinde, “Yunanistan’ın kendi ana kıtasında karasularını 12 mile genişlettiği ve bunun da Bakanlık tarafından olumlu görüldüğü ama Komutanların karşı çıktığı” yazıyor? Sahi, bu işin aslı astarı nedir? Böyle bir gelişmeye ihtimal vermiyoruz ama bir açıklama ile Türk milletini rahatlatmayı düşünür müsünüz?

“Türkiye ile Yunanistan arasında tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması” meselesine gelince, 4 Ocak 1932 tarihli Türk-İtalyan sözleşmesinden haberiniz var mı? Bu sözleşmeye dayanarak İngiltere ve Amerika tarafından çizilen deniz haritalarını gördünüz mü? Güney Ege’de Lozan ile İtalya’ya verilenler, 1947 tarihli Paris Antlaşması ile Yunanistan’a devredildi! Hepsi bu! Zaten İtalya kendine ait olmayan ada, adacık, kayalıkları başka bir ülkeye devredebilir mi? Egemenliğin devri net, açık, kesin bir irade beyanı ile olmaz mı?

Yunanistan ile mevcut diyalog kanalları çerçevesinde neleri görüşüyorsunuz? Sizler çok rahat olabilirsiniz ama bizler endişe içindeyiz! Acaba, bu konularda Türkiye’deki en yetkin kuruluş olan Türk Deniz Kuvvetleri bu görüşmelerin içinde mi? TSK’dan bir temsilci var mı? Görüşmeleri yürüten uzmanlar kimlerdir? Türkiye’nin bu vatan evlatlarını tanıma hakkı yok mu?

Eğer Yunan basını olmasaydı, görüşme yaptığınızı bile bilmeyecektik! Bu görüşmelerde sık sık bir devlet adamının (!) ismi basın yayın organlarında telaffuz ediliyordu! “Stratejik derinlik” diyerek, “stratejik sığlıkta” boğulanları Türk milleti yakından tanıyor. Naçizane diyorum ki “bu görüşmelere derhal son verin!” Açık bir asimetri varken görüşme yapılabilir mi? Bir taraf Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları, Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları ile işgal ettiği adalarımızda gövde gösterisi yaparken, Türkiye’ye açıktan meydan okurken, sizler o masada neyin pazarlığını yapıyorsunuz, Allah aşkına! Fiilen adalarımızı işgal eden bir zihniyetle yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkar mı?

SINIR TESPİTİ DEĞİL DURUM TESPİTİ

Yunanistan’ın kuruluş süreci 1821 yılındaki Mora isyanı ile başladı. Bu ülke Avrupa’nın siyasi bir projesi olarak 1832 yılında kurduruldu. Avrupa Yunanistan’ı kurarak güneydoğudaki jeopolitik, coğrafi, siyasi ve kültürel sınırlarını o tarihte belirledi. 1932 yılından bu yana Yunanistan’ın, daha doğrusu Batı’nın sınırları sürekli Türkler aleyhine genişledi. AB’nin desteği ile Yunanistan şu aşamada bu süreci fiili işgallerle devam ettiriyor. Hâlâ anlaşılmadı mı?