Diyanet İşleri’ne devam -(TAMAMI)

Ülkenin siyasal kaderiyle ilgilenen herkes 3 Mart 1924 günü çıkartılan 429 sayılı yasanın gerekçesini ezbere bilmek zorundadır:

“Din ve ordunun politika akımları ile ilgilenmesi birçok sakıncalar doğurur. Bu gerçek bütün uygar milletler ve hükümetler tarafından bir temel ilke olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan, yeni bir hayat varlığı sağlamakla görevli bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda zaten ifadesini bulmuş olan Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-i Umumumiye Vekâleti’nin bulunması uygun olmaz...”

Dikkat ederseniz bu yasa ile DİN ve ORDU bakanlıkları hükümet dışına çıkartılmış, statüleri başbakanlığı bağlı iki başkanlık düzeyine indirilmiş ve yerlerine Diyanet İşleri Başkanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur.

Cami ve kışla

Demek ki din (cami ve din adamları) ve kışla kesinlikle siyasetle ilgilenmeyecek. Yasaya göre bunun tersi suç işlemek anlamına gelir. Ama siyaset de kesinlikle cami (kilise, sinagog ve öteki tapınaklar) ve kışladan uzak duracak. Yasaya göre bunun tersi suç işlemek anlamına gelir.

Cumhuriyet, kendisinden önceki dönemde, askerin siyasete bulaşmasının kötü örneklerini asla unutmadı.

Cumhuriyet, kendisinden önceki dönemde, kurtuluş ve kuruluş dönemlerinde, cahil ve masum insanları kışkırtan din adamlarının, din tacirlerinin, siyasetçilerin kötü örneklerini hiç unutmadı. Bunların torunlarını, ailelerini düşündüğüm için, şimdi ad sıralamanın gereği yok

Söz konusu 429 ve 677 sayılı yasalar bu nedenle çıkartıldı. Ne var ki 3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı bu yasa ile 30 Kasım 1925 tarihili 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun”a karşın cami ve din adamları dolaylı, dolaysız, yer altında, yer üstünde Cumhuriyet düzenine karşı yıkıcı, yok edici muhalefetlerini sürdürdürler. Bu nedenle aralarında ceza görenler, idam edilenler oldu. Günümüzde, AKP iktidarı, mahkeme kararlarına karşın, türlü oyunlarla itibarlarını iade ederek bu insanları kahraman durumuna getirmektedir.

***

Cumhuriyet karşıtları, 1950’den sonra meydana gelen askeri müdahale ve darbeleri göz önünde tutarak ve haklı olarak bir askerî vesayetten söz ederler ama din adamlarının ve siyasetçilerin 429 sayılı yasaya aykırı davranışlarına göz yumarlar. Ancak, Cumhuriyet karşıtı İslamcı siyaset Cumhuriyet rejimini sürekli tehdit etmeseydi asker de eleştiri konusu olan eylemlerini yapmazdı. Kuşkusu olan, 3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı yasayı bir kez daha okusun.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevleri:

3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı yasaya göre kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevlerini birlikte okuyalım:

1) Cami ve mescitleri ibadete açmak, yönetmek, ibadet ve irşat hizmetlerini yürütmek.

2) Cami ve mescit dışındaki yerlerde panel, konferans, seminer, sempozyum ve benzeri dinî programlar ile ilmî toplantılar düzenlemek.

3) Ceza infaz kurumu ve tutukevleri, çocuk ıslahevi, huzurevi, sağlık kuruluşları ve benzeri yerlerde bulunan vatandaşlara irşat hizmetleri götürmek.

4) Radyo ve televizyon kurumları ile diğer yayın kuruluşları vasıtasıyla toplumu din konusunda aydınlatmak.

5) Dinî gün ve gecelerde programlar düzenlemek.

6) İlgili birim, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak namaz vakitleri ile dinî gün ve geceleri tespit ve ilan etmek, bunun için gerekli çalışmaları yürütmek.

7) Aile, kadın, gençlik ve toplumun diğer kesimlerine yönelik dinî konularda aydınlatma ve rehberlik yapmak.

8) Kurban ibadetinin usulüne uygun şekilde yerine getirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak.

9) İhtiyaç duyulan yerlere okuma salonları açmak ve bunlarla ilgili işleri yürütmek.

10) İslam dinine mensup farklı dinî yorum çevreleri, dinî-sosyal teşekküller ve geleneksel dinî-kültürel oluşumlarla ilgili çalışmalar yapmak.

***

Cumhuriyet, camiyi, kışlayı ve okulu, asker, siyaset ve din adamlarının saldırılarından korumak için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu, imam-hatip okullarını açtı. Amaç, aydın din adamı yetiştirmek, din ve toplumu siyasete bulaşmış cahil din adamlarının şerrinden korumaktı. Ama başarılı olamadı. Demek ki aydın din adamı yetiştirmek mümkün değilmiş. Hayal kırıcı ve tehlikeli bir gerçek!

İslami papalık

Dün Türkiye’de 82 bin 693 adet cami olduğunu yazmış fakat personel sayısını verememiştim. Onu da öğrendim: Sayı tahminimden daha az, 96 bin 644.

82 bin 693 cami ve 96 bin 644 personel için 2013 yılı bütçesinden 4 milyar 604 milyon liralık bir pay. Çok aşırı bir pay! Anımsadığım kadarıyla camiler elektrik ve suya pek para vermiyorlar. Camiye namaz kılmaya gelen müminlerden bağış alıyorlar. 4 milyar 604 milyon lirayı nerelere harcayacak Diyanet İşleri Başkanlığı? Yazın Kur’an kurslarına katılan çocuklara bisiklet ve top armağan etmek için mi? Bu paranın nerelere harcanacağını merak ediyorum. DİB, acaba benim bu merakımı gidermek ister mi?

Görevlerini bir kez daha okursanız, Diyanet İşleri Başkanlığı’na misyonerlik yapma görevi verilmemiş. Yani Türkiye’yi ve dünyayı Müslümanlaştırmak, İslâm’ı yaymak gibi bir görevi yok. O halde, neden, bir dağıtım merkeziymiş gibi, her yıl binlerce personelini, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere devlet kadrolarına dağıtıyor; “Dindar ve Kindar Nesiller Yetiştirme” siyasetinin buyruğuna girerek “4+4+4” adlı çocuk katliamına katkıda bulunuyor; camileri imam-hatip okullarının kayıt bürosu haline getiriyor? Neden televizyon kurmaya kalkışıyor?

Bir başka merakım daha var: Diyanet İşleri Başkanlığı Vatikan gibi banka kurmayı düşünüyor mu?