Doğan ve Osman üzerine...

Doğan Yurdakul ve Osman Değirmencioğlu, iki samimi ve kadim dostlarım. İkisinin ölümü bir haftaya sığdı. Kaderin cilvesi mi bu? Bilinmez. Bildiğim bir şey var Doğan Yurdakul dostum ile Osman arkadaşımın kaderi tam 45 yıl önce Ankara Ulucanlar Cezaevinde birleşmişti.

Doğan Yurdakul, 12 Mart döneminde Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (Şafak) Davası'nda, şimdiki deyimle şüpheli olarak yargılandı. Aynı davanın sanıklarıydık. Mamak Askeri Cezaevinin ara koğuşlar denilen bölümünde kalıyorduk. Cezaevinde yapılan bütün mücadelelerde (açlık grevi, kravat takmama, askeri kıyafet giymeme gibi) önder tutumlar aldı. Ortak hazırlanan savunmada da imzası ve katkısı vardı. Ecevit affıyla tahliye oluncaya kadar devrimci bir disiplin içinde cezaevi yaşamını sürdürdü.

Afla çıkar çıkmaz, Aydınlık’ı haftalık olarak çıkarmak için kollar sıvadık. Aydınlık’ı çıkaran kadronun da önderlerindendi. Derginin sahipli olmayı üstlenmişti. Aydınlık’a 6 ay bile tahammül edemediler. DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi)’ler Aydınlık’ı kapattı ve çalışanları ile yöneticileri hakkında tutuklama kararı verdi. Aydınlık büroları basıldı ve misafirleri bile tutuklandı. Mustafa İlker Gürkan da bunlardan biriydi. 1974 sonlarında başlayan operasyon 1975 29 Mayısında hepimizin tahliyesi ile sona erdi. Aydınlık’ın sahibi olarak Doğan Yurdakul da tutuklananlar arasındaydı. Aydınlık Diyarbakır bürosunun sorumlusu olarak aranıyordum. Ben de gecikmeli olarak 10 Mart 1975 günü Bitlis’te yakalandım ve Ankara’ya getirildim. Benden önce tutuklanan arkadaşlar Ankara Ulucanlar cezaevinde kalıyorlardı. Beni de onların yanına koydular.

O dönem Ulucanlar cezaevinde Yılmaz Güney’de yatıyordu. A-Blokta solcular, B-Blokta sağcılar kalıyordu. Biz A-Blok’un 5. Koğuşunda yatıyoruz Doğan’la birlikte. Koğuş 125 kişilik büyük bir koğuş. Hapishanenin kumar ve uyuşturucu merkezi sayılabilirdi. Koğuş sorumlumuz, şimdi ismini tam olarak hatırlayamıyorum, Neco’ydu herhalde. Benle Şaban Şerif Yarar da yardımcılarıydık.

Kumar ve esrar rantı üzerinden kabadayılar arasında hapishane çapında büyük bir kavga oldu. Onlarca kişinin şişlendiği bu kavga sonucunda kavgaya karışan kabadayılar başka cezaevlerine sürüldü. Bizim koğuşun sorumlusu da sürülenler arasındaydı. Yeni bir sorumlu seçmek gerekiyordu. Cezaevi müdürü Boyacı İbo denilen bir adli tutukluyu tayin etti. Biz itiraz ettik ve seçimi dayattık. Özetle Doğan Yurdakul’u koğuş sorumlusu yaptık. Benle Şaban ise yine yardımcısı idik. Tahliye oluncaya kadar 5. Koğuşta halkçı bir yönetim kurduk. Kumarı ve esrarı yasakladık. Demlik çayı kaldırdık. Kaliteli bardak çay ve uygun fiyata vermeye başladık.

Bu arada adli tutuklulardan ilgilendiğimiz, komünümüze aldığımız 15-20 civarında mahkûm vardı. Seçimleri de biraz onların yardımıyla kazanmıştık. İşte onlardan biri de Osman’dı.

Osman bizimle tanıştıktan sonra hayatı değişti. Düzenin kirli ilişkilerinin içindeyken devrimci olma kararını verdi ve hayatının sonuna kadar da devrimci kaldı. Aslında Osman’ın hayatı incelenmeye değer bir hayattır. Devrimci fikirlerin dönüştürücü gücünü anlamak isteyenler için Osman’ın hayatı bir laboratuvar değerindedir. Halkı hor görenler, halktan bir halt olamayacağını düşünenlere, toplumun en alt kesimlerinden devrimci bir cevaptır Osman’ın hayatı.

Osman, sapına kadar devrimci, ölümüne partili, sevgi dolu bir kardeşimizdi. Uzun zamandır hastaydı ve o melun hastalıkla amansızca savaşıyordu. Hastalığa yenik düştü ama asla teslim olmadı. Devrime olan inancı sonsuzdu. Işıklar içinde yatacağından eminim. Cennetini kendi yaratanlardandı. Hep özleyecek ve hatırlayacağım.

Osman Değirmencioğlu

Doğan Yurdakul ise cezaevinden çıktıktan sonra mücadeleye devam etti. Günlük Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1980 darbesinden sonra yurtdışına çıktı. Dönünce Mersin’e yerleşti. Bu döneminde sürekli çalıştı. Soner Yalçın’la birçok esere ortak imza attılar. FETÖ’nün kumpaslarından o da nasibini aldı ve Oda TV davasında bir yıl Silivri Cezaevi'nde yattı. Onu en son eşinin cenazesinde görmüştüm. Cezaevinden cenazeye katılması için getirilmişti. Beni görünce boynuma sarıldı ve Ulucanlar’ı ve seni de yazdım demişti. Yoğun bir çalışma içindeydi. En son Doğan Avcıoğlu’nun notlarını Osmanlı Düzeni adıyla kitaplaştırarak okuyucuya sundu. İyi bir araştırmacı yazar, gazeteci ve bir vatansever olarak yaşama gözlerini yumdu. Eski bir partiliyi sıcak bir dostu ve iyi bir gazeteci yazarı kaybettik. Işıklar içinde yatsın. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.