Doğu Tabletleri: 77. Tablet, Muazzez

(Yükselen Asya’nın temellerine

bilgisini, göz nurunu, emeğini katan

Muazzez İlmiye Çığ’a hayranlıkla.)

Nerede başlamıştı büyük maceramız, ey Tanrıça Ana?

Öğret bize, seni senden dinleyelim, düşlenelim.

Fırfırlı eteklerini döndürerek yürürken okul yolunda,

Uruklu küçük çocuk söküverdi ak alnında yazını.

Mabedin önünde, omzuna dokundu Sumerli şallı kadın,

Çiçekli ağzını açıp dedi: Senin bakışından okunuyor.

Gözlerinin içine bakarak konuştu: Muazzez yaşa!

Al götür bizi de arşa, insanlığın geleceği, o yeni asra?

Zekâsıyla Tanrıların aklını çelen, Türk bilge Ana,

Muazzez, ölümsüzlük okudum ben ellerinin ayasında.

Nasıl ayağa kalkar insanlığın yaşama sevinci?

Söyle bize, nice gezindin iki nehrin tarlalarında?

Sen dünyaya gelirken, akzambak zamanı gelmişsin,

Duyguların yarıştığı, aklın aylaştığı bilgi çağında.

Sen bize dinlettiğin zaman kilde atan kalbinin sesini,

Ata kızı Muazzez, Türk güzeli Sumer kraliçemiz.

Demek istiyorum ki kamış neye nefes dolduran çağda,

Ülkeni, cevher işli ipekli bohça gibi korudun.

Biliyorum üçte bir tanrıça olduğunuzu, gök söyledi,

Bilmiyorum, neden daha fazla istemediğinizi.

Seni övüyoruz, bize kurak günde su verdin, yaşa!

Gece yarısı uyanıp ağlayan halkın beşiğini sen salladın,

Şifalı söz kökleriyle sağalttığın bebe gülümsüyor.

Seni övüyor göklerin içindeki yıldızlar, burçlar,

Bildin, bilmeyene öğrettin bildiğini, zaman yürüdü.

Sumer yazıcıları toplanmış yine, sana övgüler sunuyor:

Bir kız gelecek diyorlar, o sökecek kile yazılanları,

Eli kalemli gelecek diyorlardı, ilahların öğretmen vekili.

Doğru çıktı hep dedikleri, elin yüzün destan içinde,

Seni çok sevdi halklar, düşüp kalkan yerin sahibi.

Dert çekmeye gelmişlere, ak sunaktan çare verdin Ana,

Sancıyla kıvranan loğusa yataktan esen kalktı.

Görebiliyor musunuz göğsüne bastırdığı tabletlerle,

Islak çimende sekerek yürüyen akça topuklu okullu kızı?

Seni övüyor Muazzez, seni harflerin büyülü dilleri.

Asya bahçelerinde çınlıyor ecemizin azize sesi:

Nasıl akarsa su Fıratça, Türkçe akacak hayat aktıkça.