Doktorsun sen, doktor kal

Oyuncu, yönetmen, yazar ve doktor Ercan Kesal 2004 yılı yerel seçimleri öncesinde Beyoğlu Belediye Başkanlığı için CHP’den aday adayı olmuş, ancak partiden yeterli teveccühü görememiş, “ön elemeyi” geçemeyerek adını adaylık listesine yazdıramamıştı. CHP, seçim sloganı olarak “Beyoğlu doktorunu bulacak!” diyen Kesal’ın yerine ANAP kökenli bir başka adayla girdiği belediye yarışında büyük başarısızlığa uğradı. Kesal yıllar sonraki bir röportajında, “Siyaset gövdenle girdiğin bir şeydir. Meğer şimdi meslek haline gelmiş, bu işin profesyonelleri varmış. Kısacası benim işim değilmiş, onu anladım” demişti.

2015’te “Nasipse Adayız” adıyla kitaba dönüşmüş olan bu hayal kırıklığı, yenilgi ve büyük deneyim süreci, şimdi de film olarak karşımızda. Katıldığı festivallerde ses getiren, İstanbul Film Festivali’nde en iyi yönetmen, Adana’da en iyi film, en iyi senaryo ödüllerini kazanan “Nasipse Adayız” bugünden itibaren ticari gösterimde seyirciyle buluşuyor.

MESLEĞİN ACEMİSİ

2008 yapımı Nuri Bilge Ceylan filmi “Üç Maymun”da seçim kaybeden işadamı Servet Bey’i canlandıran Kesal, seçim kampanyasının tek bir gününü ve gecesini anlatıyor “Nasipse Adayız”da. Özel hastane sahibi Dr. Kemal Güner, parti kodamanlarının katılacağı bir düğün salonu toplantısı için sabahtan başlayarak dişini tırnağına takıyor, kampanyanın tüm gereklerini yerine getirmeye çalışıyor, yardımcılarıyla didinip duruyor ama bir türlü istim tutturamıyor ve göze giremiyor. Parti içi “taşra politikacılarının” kendi kural ve davranışlarına uyum sağlamak için elinden geleni yapıyor, sözler alıp sözler veriyor, kartvizitler dağıtılıyor ama bu “mesleği” yeterince bilmediği için başarılı olamıyor.

Kesal, İstanbul’un orta halli ilçelerinden birini mekân tutarak, neden belediye başkanı olmak istediğini anlayamadığımız Kemal Güner karakteriyle ve onun karşısındakilerle, 1950-60’ların sigara paketinin arkasına notlar alan, durmadan vaatlerde bulunan ama hepsini unutan politikacı tipine dönüş yaparak aslında hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Ve tabii ki “bozuk sisteme” eleştiriler yöneltiyor. Klasik biçimde bol bol “halk… hizmet…” lafları ediliyor ama hepsinin laftan ibaret olduğunu Kemal Güner de seyirci de iyi biliyor.

Aynı zamanda da bir özeleştiri süreci bu. Ercan Kesal, Kemal Güner’i idealist ve mücadeleci bir karakter olarak çizmemiş. Sosyal demokrat yelpazede yer aldığını anladığımız partinin içindeki yel değirmenlerine karşı savaşan bir Don Kişot yok karşımızda; o yalnızca yel değirmenlerine tutunmak isteyen bir aday adayı.

TEKNEDE BOŞ YER YOK!

Eski karısının da destek amacıyla katıldığı toplantıda işlerin yolunda gitmemesi, sırf partideki konumundan ötürü değer kazanmış ucuz bir politikacının Godot’yu bekler gibi beklenmesi, ekibinde yer alanların ve şoförünün yapıp ettikleriyle mizahı ve kırık bir hüznü içeren “Nasipse Adayız”, hedefine ulaşan, politik bir silkeleme ve silkinme filmi. Kesal’ın, şu ülkede politikacı vb. diye demirin tuncuna kalındığının resmini çizmiş olduğu da söylenebilir.

Teknede boş yer yok!” anlamına gelen asansöre girememe sahnesinin filmi özetleyen simgesel boyutunun yanı sıra eski karısı ve onun erkek arkadaşıyla diyaloglar, asistanıyla tartışmaları, “Bir gecede oldu!” denilebilecek ne varsa başına gelmesiyle karakterine mizahla yaklaşan Kesal, bir yandan da “Senin için ağlayan gözlere yazık!” demiş kadar oluyor.

Filmde başrolü üstlenen Ercan Kesal’ın, Nazan Kesal, Selin Yeninci, İnan Konukçu, Vedat Erincin, Muttalip Müjdeci, Zafer Diper gibi sanatçılardan da çok iyi verim aldığı “Nasipse Adayız”, sinema tarihimize eklenmiş iyi cinsten bir politik taşlama örneği.