Dokuz Canlı Fedai
Kurşun yağmuruna tuttular kardeşlik yiğidini,
Sırtından dokuz mermi sıktılar, öldü diye bıraktılar,
Önüne çıkamayan, gözüne bakamayan korkaklar.
Düştü kalktı üç kere, Diyarbakır merkezinde,
Ecel bıçağını taşa çaldı, fırlattı attı Dicle nehrine.
Dağları taşları, bencil dünyayı geride bıraktı,
Yürüdü geçti Sıratı müstakimi, darbeleri ezdi geçti.
Tadına bakmadan günün, yürüdü esirler için:
Göründü Refah Kapısında, Gazze enkazlarında.
Bebekleri kurtardı, “Bayrak Adam” dediler adına.
Sancak gibi dalgalandı da inmedi yarıya, hiç,
Yaralarla süslemiş bedenini, Müzeyyen nişanıyla.
Yıldızla ayla beslenen bir aslan, ceylan beslerdi.
Yüreğini ruhsatsız silah gibi taşıyan devrimci,
Mamak’ta vicdan dersi verirdi eşkıya hukukuna.
Verdi varlığını, Aydınlıkçı ruhunu yadigâr aldı.
Geçti malından, can mülkünden ulaştı senliğe,
Yiğitliğe yiğitlik kattı, daldı yükselen ilahi şenliğe.
Öldürdü ten nefsini, kamuya verdi son nefesini,
Bizim Haluk, adı gibi yaratılmıştı saf ipekten.
Bölücü kurşununa can vermeyen dokuz canlı fedai,
Gövdesinden dokuz merminin sekizini verdi de,
Dirildi kalktı ayağa, sarıldı nazlı al bayrağa…
Mesele çok yaşamak değil, öncü olmaktır halkına.
Dedi: Dokuzuncu kurşun bende kalsın, hatıra!
20 Kasım 2023