Dolar-Yen savaşının yeni cephesi Türkiye olabilir mi?

Türk ekonomisinin yaşadığı kaynak sorununu bilmeyen yok. Bu nedenle bankaların ve şirketlerin yurtdışından, özellikle de Avrupalı ve Amerikalı finansal merkezlerden borçlanması, bugüne kadar alışageldiğimiz bir durumdu. Ancak kısa vadede değişmesi pek mümkün görülmeyen bu alışkanlığın son zamanlarda çeşitleneceğine dair sinyaller de gelmeye başladı.

Çeşitlenmeden kastımız kredi kaynağı olarak artık doğulu finansal merkezlerin de Türkiye’de sıkça kendisini göstermesi. Konuyla ilgili birkaç örnek sayacak olursak, meselâ Çin Politika Bankası ile Turkcell arasında imzalanan 750 milyon euroluk kredi paketi… Türk Eximbank’ın China Development Bank`tan 200 milyon dolar tutarında kredi kullanması… Türk Telekom’un Bank of China ile 200 milyon Euro tutarında kredi sözleşmesi imzalaması… İş Bankası’nın The Export-Import Bank of China'dan 400 milyon dolar tutarında kredi sağlaması… Ziraat Bankası’nın China Development Bank ile toplam 600 milyon dolarlık kredi anlaşması yapması…

Batının Türkiye için tek fon kaynağı olması siyasi tersleşmelerde sermayenin bir silah olarak Türkiye’ye doğrultulmasını da doğuruyor. 15 Temmuz sonrası finansal derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye ilişkin not düşürmeleri, uluslararası sermayenin çıkışını doğurmuş, batılı bankaların siyasi stresin doruğa ulaştığı günlerde, döviz üzerinden yaptıkları operasyonlarla, kurları zirve sayılan seviyelere ulaştırdıkları da gözlenmiştir.

İşte bu durumda Çinli finansal kurumların Türkiye’de kendini göstermesi batılı bankaların manipülasyonlarına karşı bir baraj oluşturur mu? Yukarıda bahsettiğimiz örneklerin mevcut seviyede Türkiye’nin fon ihtiyacının küçük bir bölümünü oluşturduğunu düşünebiliriz ancak Çin’in bir oyuncu olarak Türkiye’de kendini göstermesi de yabana atılacak bir konu değildir.

MAHFİ EĞİLMEZ’İN DEDİĞİ

Konuyu, yıllardır izlediğim ekonomist Sayın Mahfi Eğilmez’e sormadan edemedim. Her sabah NTV’de isabetli yorumlarını dinlediğim sayın Eğilmez’in verdiği cevap ise kısa ama çok şey anlatıyordu:

Sayın Eğilmez’in cevabından çıkardığımız sonuç şudur: Türkiye, öncelikle sorun üreten bu ekonomik mekanizmasını düzeltmelidir. Böylece borç alan bir ülke değil, fon ihtiyacını kendi kendisine karşılayan bir ülke haline gelmelidir.

Sözün özü, Çin sermayesinin Türkiye’de olması olumlu bir gelişmedir ve zaman geçtikçe kendisini daha kuvvetli gösterecektir. Bu süreç geliştirilir ise; belki de Batılı kapitalistlerin Türkiye’de istedikleri gibi at koşturmasını engelleyecektir. Her ne kadar Çin’den alınan krediler dolar bazlı olsa da, aslında olan biten örtülü bir dolar- yen savaşı olabilir mi, bunu gelecek yıllar gösterecek.

Net olan şu ki; doğu veya batı sermayesine ödenen faiz ortada bir veri iken, Türkiye’nin dış sermayeye bağlı olmaktan kendini kurtarması esas ilgileneceğimiz konu olmalıdır.