Dolmayı gerçekleştiriyorkene

Ülker Hatın (Hatun) bir radyo spikerinin yaptığı anonsu not etmiş:

"Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ndeki bakım çalışmaları dolayısıyla köprüden yapılan geçişler gerçekleştirilemiyor."

Burada durun ve düşünün bu cümle doğru mu yanlış mı? Vereceğiniz karara göre bundan sonra yazacaklarımı ister üzerinize alının ister alınmayın.

Uzun süredir bir katil olan "Gerçekleştirmek" fiilinin dilimizde yaptığı kırım ve kıyımları yazmak istiyordum. Bir kez daha. Çünkü daha önce de yazmıştım böyle bir yazı. Ama arayıp bulmaya üşeniyordum. Bir rastlantı sonucu buldum. Radikal Kitap'ın 13 Nisan 2001 tarihli sayısında yayınlanmış. Demek ki o tarihte aram iyiymiş o ek dergiyle.

Gelelim benim eski yazının kısaltılmış haline:

***

["Dolmayı gerçekleştirmek

Bu yazının adını ''Yapmak Öldü, Yaşasın Gerçekleştirmek" koyacaktım. Çünkü yazımın konusu bu. Ama şu "Devriş mi, yoksa Derviş mi?" ikilemini de kafamdan atmam gerekiyor. Bu nedenle yazımın giriş bölümünü bu soruya ödünç veriyorum.

Kemal Derviş'in adını daha önce hiç duymamıştım. Kendisinin bir göreve atanmak üzere Ankara'ya davet edileceğini duyduğum zaman, içimden "Eyvah!" dedim, "Etrak'ın (Türklerin) başı gene belâda. Şimdi bir türlü karar veremeyecek: 'Devriş mi, yoksa Derviş mi?' Al sana bir sorun daha!"

Gerçekten de, yeni devlet bakanının adını söylemekte zorlananlar var. Bir TBMM başkan vekilinin "Devriş" dediğini kendi kulaklarımla duydum, bir televizyon söyleşisinde.

***

Bir başka ilginç özelliğimiz de var: bir sözcüğün uzun süre aynı anlamda kullanılmasına katlanamayız. Biraz dinlenmesi için yerine başka bir sözcük kullanırız. Doğruları çok güç, yanlışları da kolayca öğreniriz. Kınamıyorum, hiçbir özelliği olmamaktan çok daha iyidir.

"Yapmak" fiilinin eskidiğini mi, yoksa yorulduğunu mu düşündüler, bilemiyorum. Yerine artık "gerçekleştirmek" fiili kullanılıyor. Herkese hayırlı olsun ama zavallı "yapmak" fiili tedavülden kaldırılan, piyasada dolaşım süresini doldurmayı bekleyen eski banknota benzetildi.

Yakında, Hacı Cezvet Efendi'nin oğlu Avukat Devriş Bey'in "Hanım, pazar günü Hacı Babamlar geliyor, şöyle kocaman bir tencere dolma gerçekleştir" dediğini duyarsam hiç şaşırmam.

"Gerçekleştirmek"in büyüsü ne ki "yapmak" fiiline yüz verilmiyor. Belki de benim haberim yoktur, "yapmak" dinozorcadan ("Dinazor" diye yazan ellere, söyleyen ağızlara kurban olayım!) sayılmakta ve "gerçekleştirmek" de globalleşen, küreselleşen dünyamızın post-postmodern "trend"ine lacivert takım gibi yakışmaktadır.

Toplantı yapılmıyor, "gerçekleştiriliyor"; maç yapılmıyor, "gerçekleştiriliyor". Yakında belki kadınlarımız "saç gerçekleştirmek" için kuaföre gidecekler.

Şu "yapmak" ile "gerçekleştirmek" eşanlamlı mı, bir öğreneyim diye sözlüğe baktım. ''Yapmak: ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek."; "Gerçekleştirmek: gerçek durumuna getirmek. (Örnek: '... planını önce sinsi sinsi, sonra açıktan açığa gerçekleştirmeye başlayınca...' H. Taner.)"

Dikkat ederseniz, "yapmak", "gerçekleştirmek"i içeriyor gibi, ama tersine bir içerme söz konusu değil. Nitekim, "... planını sinsi sinsi, sonra açıktan açığa yapmaya başlayınca..." örneği, iki fiilin genel bir anlam örtüşmesi içinde olmadığını gösteriyor. Durum şu: "plan yapılır" daha sonra da bu "plan gerçekleştirilir".

Buradan şöyle bir ilke çıkıyor: iki sözcüğün anlam düzeyinde "eşanlamlı" olması, birinin ötekinin yerine kullanılmasına izin vermez. Gerçekleştirilen bir "şey"in yapılmış olduğunu anlarız, ama canımız istediği gibi birini ötekinin yerine kullanamayız. Çünkü, gündelik dilde, sözcüklerin kullanımı, bir geleneğin yapısal kuralları içinde yer alır. Sözcükler bu kurallara göre kullanılır. Bu kurallar ancak yazınsal söylem söz konusu olduğu zaman biraz gevşer. Özellikle, şiir bu kuralların dışında ortaya çıkar, gerçekleşir. Veznedar Lebip Bey ile modacı Melal Hanım'ın, özellikle de manken Gülendam'ın böyle bir özgürlüğü yoktur!

Dil, bir kurallar bütünüdür; mülkiyeti ortaktır. Bu nedenle, onun kurallara bağlı kullanımlarını özelleştiremezsiniz. Bu özgürlük yalnızca şairlere tanınmıştır. Romancılar, öykücüler gibi dilin yazınsal söylemiyle ürün verenler de bu özgürlükten bir ölçüde yararlanabilirler.

Ancak, dilin kamu hizmetinde ve ortak değerleriyle kullanıldığı medya mesleklerinde, özellikle de haber alanında, dilin tutucu kurallarından ödün verilemez. Bu yalnızca dilsel değil, aynı zamanda mesleki zorunluluktur.

"Gerçekleştirmek" fiilinin zor fark edilen bir özelliği var: bu fiil, "yapılması" önceden tasarlanmış, düşünülmüş ya da istenmiş bir eylemi imliyor. Örneğin şöyle bir cümle kurabiliriz: "Büyük ressam Alaettin Aksoy, yapıtlarında insanın iç dünyasını bedensel yapıya yansıtmayı tasarlamış ve bu resmi gerçekleştirmiştir."

Dil, kuşkusuz, kamuya ait! Bu yüzden, gazetelerin, televizyonların yasaya göre yaptırımı olan 'kamu malına zarar vermek' suçunu işlememek için, yayınlarında dil denetimi yapacak bir birim kurmak gerekiyor."] (Ö.İnce, Gördüğünü Kitaba Yaz, Doğan Kitap, 2002, "Derviş mi, Devriş mi?" başlıklı yazı. S.49)

***

İş işten geçti biliyorum: Ama bir umut bu, belki kimileri bu yazdıklarımı dikkate alır (Hiç olmazsa Aydınlık gazetesi ile Ulusal Kanal redaksiyonu) ve "Yapmak" fiilinin onur ve işlevini kurtarır.

Son bir örnek vermek gerekirse: Bir proje, bir plan, bir ideal gerçekleştirilir. Ama önce bir plan, bir proje yapılır ve sonra gerçekleştirilir. Ama dolma ya da toplantı gerçekleştirilmez, yapılır!

Yapılır ama , 22 Aralık günü oynanan Galasararay-Trabzonspor maçını anlatan adam, sakatlanan oyucunun tedavisini yaptırmıyor, "tedavisi gerçekleşti" diyordu.

25.12.2013 gecesi, CNN-Türk'ün "Tarafsız Bölge"sinde, Yeni Şafak yazıcısı Murat Aksoy, CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu'na çemkirirken "ABD gezinizin realize olması gerçekleşti" demez mi? Adam böyle bir cümle ile düşünebiliyor.