Dört parti liderine çok basit bir soru!
Güneydoğu’da olup bitenler hakkında gazetelere yansıyanlar; yansımayanların binde biri... Biliyorsunuz; gazetelerin yazı işleri bu konuda hükümetten tembihli...Sadece şehit cenazeleri, o cenazelerde siyasetçilerin nutukları, anaların, babaların feryatları haber olarak yer bulabiliyor sayfalarda ya da ekranlarda... Bir de tek sütunluk, “Şurada özerklik ilan edildi”, “Burada sokağa çıkmak yasaklandı” haberleri...***Oysa Güneydoğu’nun tamamında ve Doğu Anadolu’nun önemli bir bölümünde, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir “çatışma” yaşanıyor...Sokaklarda elleri, omuzları kalaşnikoflu teröristler devriye geziyor.Tüm sokaklar, caddeler hendeklerle dolu...Özellikle çocukları da yanlarına alan terör örgütü mensupları; “devlet”i, gördüğü yerde vuruyor; kamu binalarını yakıyor, yağmalıyor!Elbette asker ve polis de buna yanıt veriyor, müdahale ediyor.Sonuçta birçok ilçeden kara dumanlar yükseliyor...İş yerleri, dükkanlar kapalı, elektrikler kesik, telefonlar çalışmıyor...***Bunları içinizi daha da karartmak, moralinizi bozmak için yazmıyorum.Elbette hepsini aşacağız ve bizi bölmek isteyenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratacağız... Bu topraklarda yüz yıldır nasıl “kimliklerimizi sorgulamadan” yaşadıysak, bundan sonra da öyle yaşamaya devam edeceğiz...Amacım, farklı bir konuya dikkatinizi çekmek ve basit bir soru sormak.***Dün resmen ortaya çıktı ki; birkaç ay içinde tekrar sandık başına gideceğiz...İyi de nasıl?Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da terör örgütü cirit atarken ne kadar sağlıklı bir seçim yapılabilir?Seçim güvenliği nasıl ve ne kadar sağlanabilir; sonuçlar ne kadar sağlıklı olur?Ve... Böyle bir çatışma ortamında yürütülecek propaganda faaliyetleri, olayların daha da büyümesine yol açmaz mı?***Siyaset “olabilecekleri” görme sanatıdır...Ancak ne ilginçtir ki ülkenin bu çıplak gerçeği kimsenin umurunda bile olmuyor. Siyasetçiler, üç ay sonra başımıza gelecek felaketi bugünden görüp önlem almak yerine Ankara’da bir bardak suda fırtına koparmayı siyaset yapmak sanıyor...Çok net yazıyorum:Türkiye’nin asıl sorunu, Güneydoğu değil Ankara sorunudur!Gidin Meclis’teki dört partinin liderlerine sorun, “Bu koşullarda Güneydoğu’da seçim nasıl yapılacak?” diye...Bir fikri olan çıkarsa...Söz veriyorum; Meclis’in ana giriş kapısı önünde bir gün boyunca tek ayak üzerinde duracağım!
CHP! CHP’nin 44 il başkanı Ankara’da bir toplantı düzenlemiş de...7 Haziran seçimlerinde alınan sonucun başarısızlık anlamına geldiğini söylemişler de...Parti yönetimini eleştirmişler de...Erken seçim öncesinde Parti Meclisi ve MYK’nın değiştirilmesini istemişler de...Miş, miş, miş...Adama sorarlar; sizi Ankara’ya kim çağırdı?Masraflarınızı kim ödedi?Böyle bir bildiri hazırlamanızı kim istedi?Ben söyleyeyim: Kılıçdaroğlu...Her zamanki gibi başarısızlığın faturasını bizzat üstlenmiyor ve diğer yöneticilere çıkarıyor; seçim öncesinde yeni bir kadro oluşturmaya kalkışıyor!Peki; bu, CHP’yi biraz olsun hareketlendirir mi?Hiç sanmam... Bu tür değişiklikler işe yarasaydı CHP 10 kez iktidar olurdu! Çünkü Kılıçdaroğlu, bunu hep yapıyor!CHP’nin tek ilacı var:Parti programına, “altı ok”a ve Atatürk ilkelerine dönmek...Gerisi; yalan!
GÜNÜN SORUSUDolar 3 liraya dayandı, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Endişelenmeye gerek yok” diyor. Sorum kendisine:Neden? Tüm birikimlerinizi önceden dolara mı çevirdiniz?
GÜRSEL TEKİN ARŞİVE TOSLADI! Geçen yılın başlarında Milli Savunma Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi veren ve “700 bin gencin beklentisi olan bedelli askerlik için yeniden ve makul bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?” diyen, yani bedelli askerlikten yana olan CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin dün bir haber kanalında, “İktidar olurlarsa bedelli askerlik yapanların işlemlerini iptal ederek hepsini askere alacaklarını” söyledi.İşte; “ideolojisiz” bir siyasetçinin, gündeme göre savrulmasının tipik bir örneği...Terör yokken bedelli askerliği savun; şehit cenazeleri gelmeye başlayınca tam tersini söyle...Rüzgar nereden eserse ona göre pozisyon al!***Yürü Gürsel, kim tutar seni?Nasıl olsa bu toplum “hafızasız” kaldı ya... Ağzına geldiği gibi konuş...Partiymiş, programmış, ilkelermiş; umursama...Hem partinin, programın, ilkelerin senin yanında lafı mı olur?Yeter ki sen gemini yüzdür ve hep “parti içi iktidarda” ol!Zaten senin bu yalpalamalarının, zırvalamalarının kaç kişi farkında olacak ki?Hadi; Gürsel, yeter ki yüksel!
156+101! Bugün Abdullah Bey’e seslenme sırası, okurlarımızdan Münire İzgi’de... Sizin de Gül’e soracaklarınız ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com’a gönderin...***“Abdullah Bey...Size 250 gündür sorulan soruları cevaplamıyorsunuz.Anladığım kadarıyla halka hesap vermek, şeffaf olmak, geleneklere, etik kurallara, yasalara uymak; kurmaya çalıştığınız ‘Yeni Türkiye’de yer almayacak. Siz, Ortadoğu ülkelerinin krallarını, diktatörlerini rehber almış gibisiniz! Demokrasiyi az da olsa tatmış bir ‘Eski Türkiye’ vatandaşı olarak endişeleniyorum.Çünkü tebaa olmaya razı değilim.”
GÜNÜN İSYANI11 bakanlığın bütçesinden daha fazla bütçeye sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı, 5,7 milyar liralık 2015 ödeneğinin tamamını ilk 8 ayda bitirmiş... Şimdi 700 milyon liralık ek ödenek istiyormuş... İsyanım 1 milyon liralık makam aracından aşağısına tenezzül etmeyen Diyanet İşleri Başkanı’na:Savurganlık; sadece biz “sıradan kullar” için mi haram ve günah? Patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yemek, siz “kutsal din sınıfının üyeleri” için mubah mı? Bu yoksul halktan ek ödenek isterken hiç utanmadınız mı?