Dünyanın tüm vicdanlıları, birleşin!
Bu yazı, biz 10 bin metre yukarılardaki gökyüzünde, Atlantik Okyanusu üzerinde uçarken, aynı gün aşağılarda, ABD’nin Washington şehrindeki İsrail Büyükelçiliğinin kapısı önünde, Filistinlilere yapılan zulmü, kendisini yakarak protesto eden 25 yaşındaki delikanlı Aaron Bushnell’in anısına yazılmıştır. Belki de Aaron’un ruhu, bizim uçak Washingon üzerinden geçerken, penceremizin önünde bizlere selam vermekteydi de, biz anlayamamıştık. Daha hayatının baharındayken ve bir ordu mensubu olarak Amerikan nüfusu içindeki rahat hayatını, on bin kilometre ötedeki Filistinliler için feda eden bu arkadaşın önünde selam durmak boynumuzun borcudur. Bizim Yunus, böyleleri için 700 sene öncesinde ne demişti: “Bahadır gördüm cana kıyanı, Bahadır O’dur ki, can terkin urur, Kılıç mı keser himmet giyeni.”
DÜNYANIN TÜM İŞÇİLERİ VE HALKLARI DA BİRLEŞSİN ELBETTE. AMA…
Yazımızın başlığı, Karl Marx’tan beri tüm ilerici, devrimci, solcu, hümanist çevrelerin tüm dünyada attığı sloganın bir uyarlamasıdır. Elbette sloganın aslı gibi, insanın gönlü “dünyanın tüm halklarının veya işçilerinin birleşmesini” istemekte. Ama tekrar ve tekrar şahit olduğumuz üzere, halkların birleşmesi sürekli olarak başka bir bahara ertelenip durmakta. Tüm iktidarlar, yaptıkları en yanlış işlere bile, parayla, medyayla, yalanlarla ve sürekli geliştirilen tüm uyutma taktikleri ile kendi halklarının çok büyük bir kısmını taraftar yapabilme yeteneğini göstermekteler. Bunu Türkiye dahil her yerde görebiliyoruz.
O nedenle de, bu devrimci sloganı biraz daha daraltıp, yapılabilirliği daha mümkün olan bir hale dönüştürmek mi gerek bilmiyoruz. Yani “dünyanın tüm vicdan sahipleri birleşin” diye, içinde insanlık özü olanlara bir çağrı yapmak daha gerçekçi galiba, kim bilir.
BİDEN’A HEM PROTESTO, HEM OY!
Bu gerçekliği, Vietnam’da, Afganistan’da, Suriye’de, Irak’ta, Ukrayna’da ve şimdi de Filistin’de açıkça takip etmekteyiz. ABD, 2001’deki Afganistan işgalinden bu yana, hemen her sene saldırganlığını derece derece arttırdığı halde, Amerikan halkının büyük bir kısmını, bin bir türlü yalan ve yönlendirme ile peşine takabilmekte. Bugünlerde, Filistin’e destek için ABD ve Avrupa’da sokağa dökülen milyonlarca insanın, esas olarak kendi zalim iktidarlarına oy veren genç ve bilinçli olması gereken kesimler olduğu açıktır. Bunun en büyük ve dramatik örneği de ABD’deki muhalif sayılan kesimdir. Bunların çok büyük çoğunluğu, Biden ve Demokratlara oy veren, solculuk ve hümanistlik iddiasında bulunan kesimlerdir. Ama Filistin’i desteklerken, elleriyle oy verdikleri Biden ekibinin Filistin’in gerçek katili olduğunu ilişkilendirememekte ve 2024 seçimlerinde hâlâ tüm iştahları ile Biden’e oy vereceğe benzemektedirler. Bu, Avrupa’daki muhaliflerin de kafasının karışıklığına benzer bir ruh halidir bizce. Orada da “hem ağlarım, hem giderim” cinsinden bir şaşkınlıkla, muhalif kitleler bir türlü sebeb sonuç ilişkisini açıkça görememekte ve bu nedenle de Filistin konusundaki protestolarından fazla bir sonuç alamamaktadırlar.
BİR VİCDAN MUHASEBESİNİN ACI SONUCU
Bunları niye yazdık? Daha geçen hafta, ABD’nin başkenti Washington DC’deki İsrail Büyükelçiliğinin tam kapısında kendisini ateşe veren Amerikalı Hava askeri Aaron Bushnell’in kendi ülkesi hakkındaki hayal kırıklığı ve kızgınlığını dile getirmek in yapılabilecek en dramatik eylemi seçmiş olmasından! 25 yaşındaki bu genç Amerikalının, ABD ordusunun Filistinlilere yapılan soykırıma yaptığı katkıların bilincine varması ve hatta bu konuda gizli belgelere ulaşmış olmasından dolayı, hayatta yapılabilecek en son şeyi, yani kendi hayatından vazgeçip, Filistinli binlerce suçsuz insanı desteklemesi olağanüstü bir vicdan muhasebesinin sonucudur. Böyle bir vicdan muhasebesi, hele de bizim şu zamanımızda, giderek daha da az rastlanan bir insan kalitesi haline geldiği için, O’nun yaptığı daha da anlam kazanmaktadır şimdilerde.
VİETNAM’Lİ BUDHİST RAHİBİ HATIRLAYALIM
Genç delikanlı Aaron’un bu fedakarlığının bir benzeri 1963 senesinde Vietnam’ın başkenti Saygon’da olmuştu. ABD’nin o zamanlardaki hedefi olan Vietnam’da, işbirlikçileri Güney Vietnam rejimi aracılığı ile yaptığı zulmü protesto eden Budhist rahip Thich Quang Duc kendisini ateşe verip bu işgali protesto etmişti. Hatta Vietnamlı polislerin bu intiharı engellemesini önlemek amacı ile, yüzlerce Budhist rahip onu çevreleyip, eylemini tamamlayabilmesini sağlamıştı. Bu kendini yakma eylemi, ABD taraftarı faşist Diem rejiminin sonunun da başlangıcı olmuştu. Bu eylemde de, hem bu rahibin kendi vicdanı, hem de Vietnam’lı vicdanlı insanların ortak vicdanı anahtar rol oynamıştı. Yani Güney Vietnam’ın nüfusunun oldukça önemli bir kısmının desteklediği, ya da fazla itiraz etmediği Diem rejimi, vicdan sahibi diğer Vietnam’lıların eylemleri ile kanlı savaşlar sonunda sona erdirilecekti. Bu bahadır rahibin yaptığı eylem, o günden bu yana adaletsizliğe karşı duran herkesin gözlerinin önünde bir afiş olarak kalmıştı. Aaron’un eylemi de, eminiz ki onun gibi bir rol oynayacaktır. Hele de O’nun, bugünün dünyasındaki tüm kanlı işlerin organizatörü olan ABD’nin bir vatandaşı olması, yapılan eyleme çok daha büyük bir anlam yüklüyor.
NESLİ TÜKENMİŞ KOVBOY KABADAYILIĞI
ABD’nin kuruluş günlerindeki halk felsefesi olarak da adlandırabileceğimiz “kovboy kabadayılığı”, haksızlıklara karşı mücadele etmenin sembolü idi ilk zamanlarda. Yaklaşık 60 senedir seyrettiğimiz kovboy filmlerini veya Tommiks-Teksas gibi çizgi romanları bir hatırlarsanız, ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız. Ama ABD emperyalist bir güç olarak halkının ağzına bir parmak bal sürmeye başladığı günden bu yana, bu “kovboy” adaleti duygusu, yavaşça sahneden silinmeye yüz tutmuştu.
Yine de, her kültürde olduğu gibi, ABD’de de, hala bazı kesimlerde bu tür bir adalet duygusu olduğunu ve gerektiğinde en büyük eylemlerle bunu ispat edebilecekleri gösteren örnekler vardır. Özellikle de Vietnam Savaşındaki Amerikan soykırım faaliyetlerine karşı, daha 1965 yılında başlamıştı bu tür ölümcül protestolar. Vietnam’daki soykımı protesto etmek için ilk defa kendisini yakan kişi 82 yaşındaki Alice Herz adındaki Detroit’li kadın olmuştu. Gerekçe olarak da, ABD’nin küçük ülkeleri yeryüzünden silme çabalarını gösterecekti. Aynı sene, 31 yaşındaki Norman Morrison da, Pentagon önünde kendisini yakarak, Vietnam’daki Amerikan zalimliğini protesto edecekti.
İNSANLIĞIN ORTAK KALİTESİ: VİCDAN
Sonuç olarak, “vicdan” denilen insani kalite, yeryüzündeki tüm kültürlerde hala yaşıyor olmalı ki, nerede bir zalimlik var, bu vicdanlı insanlar binbir türlü şekilde seslerini yükseltip, ellerinden geleni yapmaktalar. Bizce, bu tür insanların yeryüzündeki birliği ve dayanışması, gelecekteki adaletli ve barışçı dünyanın kurulmasında anahtar rolü oynayacaktır. Toprağın bol olsun çavuş Aaron!