Durum tespiti (1)- (TAMAMI)

DURUM TESPİTİ (1)
Dün akşam bir okurumdan ilginç ama doğru bir yorum yazısı aldım. Okurum tıpkı benim gibi olup bitenler karşısında şaşkına dönmüş ve diyor ki:” Hedef niçin TSK?”
O yazıyı size sunacağım daha önce 7 Temmuz 2011 de, 12 Haziran seçimlerinden yaklaşık bir ay sonra Diyarbakır’dan bir haber geldi. DTK adı verilen bir örgüt üyeleri yakında bir Kongre yapacaklarmış ve eğer “ Hatip Dicle’nin milletvekilliği geçerli sayılmazsa, artık sadece Ankara’yı ve üyesi oldukları Meclise gelip yemin etmek değil, gerekirse bölgesel özerklik kararı alacaklarmış!”
Buna ne ad verelim? İsyan mı, yoksa devlete şantaj mı?
O bölgede çocukluğum geçti. O bölgeden pek çok arkadaşım Devletin en üst kademelerinde görev aldılar. Kimi Kürt kökenli, Cumhuriyete bağlı Türk vatandaşları olarak öldü. Kimileri aramızda yaşıyorlar. Hikmet Çetin bunlardan biri.Meclis Başkanıydı. Fatih Kısaparmağın babası Necip Güngör. Sağlığında İlk Öğretim Genel Müdürüydü bir diğeri, Suat Albayrak. Sınıf arkadaşım Orta Öğretim Genel müdürü. Onu da yitirdik. Cumhuriyete ve laik Devlete bu denli bağlı bir yurttaş grubu, bizimle savaşa katılmış, Gazinin emrinde düşmanı denize dökmüş, kimileri de aziz şehitlerimiz olarak gene bu toprakların altında yatıyorlar. Biz bir bütünüz ve o bölgenin nasıl ihmale uğradığını, devletin o bölgelere Jandarma dipçiğiyle gittiğini bilirim. Gene bilirim ki, DP hareketi o bölgedeki çalışan Kürt aydınların gayretiyle güç ve o seçimi kazanmasınıı sağlamıştır. Devlet: Elazığ’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Malatya’ya dek büyük kazanımlar, iş alanları, Etibank Sümerbank gibi. Köprüler, yollar, camiler yaratmıştır ama yetmemiştir. Çok milletvekili arkadaşım vardır ki bana zaman Ankara’da gelirler ve yakınırlardı.
“Sen bilir misin ki, oradaki ahali içme suyu yerine yağmur birikintileri içer. Su yok! Köylere elektrik henüz gitmemiş.”Doğrudur. Ama bu başkaldırıyla değil, uzlaşarak demokrasi içinde olmalıdır. Bu Devletin ayıbıdır ve bizlere düşen o ayıbı o bölgede yaşayan insanlarla elbirliği yaparak, bir devrimle yok etmektir. Sanırım ki; o Kürt yurttaşlar da kardeşlik isterler. Kim, çocuklarını dağlarda feda etmek yerine uzlaşı istemez ki?. Onlar siyaset yapmazlar, onlar çileyi çekerler, Cumhuriyetin nimetlerini kullananlar, okullarında okuyanlar, o bu toplumun en renkli ve en çalışkan insanlarını neden Dağa ya da İmralı’ya bağlı bir siyaset aracı olarak kullanarak, sonu bölünmeye varacak uzlaşma, el ele verme yerine isyan etmeyi, ya da şantajla istediklerini devlete kabule zorlar, emperyalizmin acımasız, çıkarcı tuzağına düşerler?
Gelelim o habere. Haber ajanslara ve gazetelere 7 Temmuz günü düştü ve bir kısmı gerçekten vahim.

“DTK sözcüsü Cemal Coşkun, "Çok vahim bir sürece geldik. Sorunlar ele alınmazsa vahim sonuçlar olur. Kürt dinamiğinin direnci bozulursa kıyamet o zaman kopar" dedi. Olağanüstü kongre sonucunda 850 delegenin "hazırız" demesi halinde "Demokratik Kürt Özerkliği"nin inşa sürecine başlanacağını ve kısa sürede ilan edileceğini ifade eden Coşkun, "Bölge kendi kendini yönetebilecek düzeydedir" diye konuştu.”
Şimdi gelelim bana yazılan o yoruma

VATANDAŞIN TESPİTİ
“Bir yanda şanlı Türk yargısı diğer, yanda PKK askerlerimizi avlamaya devam ediyor!
Yargımız erlere tenezzül etmiyor, onlar daha çok generallerle yani rütbelilerle ilgileniyor!
İlgilenip de ne mi yapıyor?
Üçer beşer zindana atıyor.
Spekülasyonlara göre Hasdal hapishanesi ve hatta Silivri zindanı genişletiliyormuş ki, bunun anlamı toplu tutuklamalardır.
Sakın bana yapılan darbe soruşturması demeyin!
Askerlikte sistem emir komutaya endekslidir, komutan istedi mi gidersin, gitmezsen sorumlu olursun ve siciline emir dinlemiyor diye kayıt düşülür.
Bunu herkes gibi yargı da biliyor ama buna rağmen 2003’teki seminere katıldılar diye önüne gelen içeri atılıyor.”
Dahası, yapılan darbe soruşturması ambalajı ile TSK’nın yeniden dizayn edilmesidir yorumları haklılık kazanır..”
Haklı bir yorum!
Bazı tespitleri de biz yapalım. Ancak yarın ki NABIZ’ da