Düşmez kalkmaz bir işsizlik!

MİLYONLARIN FERYADI EKONOMİNİN AĞIDI

Milli gelir, büyüme, dış ticaret oranı, cari açık, hatta enflasyon; ekonomiyle ilgili tüm bu veriler bir “azalıyor”, bir “artıyor; seyri değişmeyen tek olgu var: İşsizlik! İşsizlik ‘sürekli olumsuz’ bir tabloyu oluşturuyor; günden haftaya, aydan yıla artıyor ve sadece iktisadi değil aynı zamanda sosyal bir sorun haline gelmiş bulunuyor.

Modern devletin görevi vatandaşına helalinden iş sağlamaktır. Yetmez! İnsanca bir emeklilik düzeni de gerekir. Çağdaş bir toplum, sokaklarında “boş beleş” gezenlerin değil, düşünsel ve fiziksel üretimin çarklarını çeviren milyonların toplumudur. Ne yazık ki bu ortamdan uzağız.

DEVLETİN DEVREDİLMEZ GÖREVİ

Devletin devredilemez görevi istihdam sağlanmasına en belirleyici katkıyı yapmaktır. İş gücü üretken yatırımlara akmalıdır. Kamu veya özel sektörün üretken yatırımları yetersizdir. Buna karşılık kamu istihdamı yüzde 3,2 artıp, 4 milyon 792 bine ulaşmışsa, bu olgu, devletin değil siyasetin “iş bulma” becerisine bağlanabilir. İş sağlamak başkadır, iş “bulmak” başkadır. “İş sağlamak”, geçerli bir insan gücü planlaması ve mesleki eğitim alan bireylerin, tasarruf, yatırım, üretim olanaklarıyla artan istihdam talebi içinde, kayıtlı-kurallı işlere sahip olmasıdır.

İSTİHDAM SORUNLU ALAN

Yapılan son araştırmalara göre ülkemizde kayıt-dışılık oranı yüzde 29,7’lere ulaşmıştır. Öte yandan istihdam oranıysa yüzde 42,9 olarak belirmiştir. İstihdamın ve “işsiz sayısının” birlikte “düşmesi” de bir ikilemin anlatımıdır: 83 milyonluk Türkiye’de çalışma çağı nüfusu yüzde 49,3 olarak alınmaktadır. (Oysa OECD kriteri baz alınsa daha fazla olmak gerekir). Çalışma çağı nüfusundaki 1 milyon 406 binlik azalma (!) işgücü nüfusunu 31 milyon 71 bine getirmektedir. Bu 31 milyonun da sadece 27 milyonu istihdam edilmektedir. Halen 4 milyon “resmi işsizimiz” vardır. Buna iş aramadığı halde işsiz olan 4,8 milyon eklenince, 8,8 milyon insanımızın iş yaşamı dışında olduğu kaydedilmektedir.

ULUSAL İSTİHDAM KURULTAYI

Tarımdaki istihdam erozyonunu akılda tutmak, her dört gençten birinin hem üretimin hem de eğitimin dışında olduğunu anımsamak, iktisadi zorluklarda kadın iş gücünün iş sürecinden ilk elenen kesimi oluşturduğunu kavramak gerekir… Bugün bir hesapça Türkiye yüzde 20’lere varan işsizliği tecrübe etmektedir; son birkaç ayda, hizmetler sektöründe 38 bin haneye ekmek götürülemez olmuş, inşaattan 6 bin kişi karnını doyuramaz hale gelmiştir.

Bu tablo taşınabilir değildir. Türkiye’yi tüm ilgili kesimleriyle Ulusal İstihdam Kurultayına çağırmak istiyorum. Planlamanın ışığıyla, kamuculuğun pusulasıyla, kırsal ve endüstriyel kalkınma deneyimiyle Türkiye, hızla istihdam sağlayan sosyal devlet rotasına girmelidir.

TASARRUF + YATIRIM = İSTİHDAM

İşsizlik sorunumuzun çözümüne doğrudan ve dolaylı yollardan katkı sağlayacak bazı önerilerimi de paylaşmak istiyorum… Bu öneriler bir bütünlük içinde okunursa ve işsizlikle mücadele bütünsel kalkınma anlayışınca ortaya konulursa, hedeflenen sonuçlara ulaşılabilir…

Ekonomik ve Sosyal Konsey işlevselleştirilmelidir. Tasarruf oranımız mutlaka artırılmalıdır. Aile sigortası yaşama geçirilmelidir. Aktüeryal dengeyi iyileştirici ve kayıt-dışılıkla gerçekçi mücadele eden önlemler alınmalıdır. Vergiler konusunda adalet mutlaka sağlanmalıdır. Kamu üretken yatırımları artırılmalıdır. Özelleştirme üç plan dönemi için rafa kaldırılmalı, devlet, özel, halk sektörüyle ortak yatırımlar yapılmalıdır. İşsizlik fonu amacına uygun kullanılmalıdır. Tarımdan geçim sağlayanlara, üreticiye destek olunmalıdır. Kooperatifler, Teknoparklar, KOBİ’ler finansman ve dış satım organizasyonu açısından yüreklendirilmelidir. Bölge ülkeleriyle ticaretin geliştirilmesine her türlü katkı yapılmalıdır.