‘Düşünce özgürlüğü’nün çöp tenekesi hali

Batı medeniyeti, intihar etme niyetini çoktan vermiş olmalı ki, her gün yeni bir adım atmakta buna doğru. Son beş yüz yıldır, onca zahmet ile, kan ile, kavga ile elde ettiği “düşünce özgürlüğü” fikrini çöp tenekesine boylu boyunca uzatmış durumda şimdilerde. Ama bu yeni de değil. Daha geçen sene, tüm Rus kültürünü “iptal” edip, Dostoyevsky’den Giergiev’e, Anna Netrebko’dan Shostakovich’e kadar Rus kültür devlerini yok saymadılar mı? Sanki dünyanın umurundaymış gibi, tüm Rus sanatçılara yasak üstüne yasak getirmediler mi? Bu, Rus kültür insanlarının değerini bir damla bile azalttı mı? Elbette ki hayır. Büyük Mevlana Celaleddin Rumi’nin dediği gibi, çamura da bulanmış olsa, zümrüt zümrüttür. Batı, kendi çamurunu, tüm dünyada yaptığı gibi, Rus kültürüne de bulaştırmaya çalışıyor olsa bile, Rus sanatçılar hâlâ en seçkin kültür insanları olarak her yerde faaliyetlerini sürdürmekteler.

YASAK, TÜRK DEVLETİNİN BÜYÜKLÜĞÜNE VIZ GELDİ

Giergiev ve Mariinsky Orkestrası, daha geçen hafta Türkiye’nin her tarafında muhteşem konserler vermedi mi? Üstelik kendilerini “iptal” eden Batı medeniyetiyle alay eder gibi, konserlerde baş köşede Shostakovich’ten, Leningrad’ın Nazilere karşı direnişini kutsayan muhteşem “Leningrad Senfonisi”ni çalarak… Halkımızın günlük kullanımda “dandik” dediği, Amerikalıların “Micky Mouse” deyimi ile aşağıladığı onca orkestra ve sanatçının haberlerini baş köşeye oturtan, Dünya ve onların maşası Türk basınında, iki cümle bir haber gördük mü? Elbette hayır. Onlar “iptal kültürünün” engizisyon mahkemeleri olarak, kendilerine verilen görevleri yaptılar ve karanlıkta ıslık çalan mezarlık gezginleri gibi yola devam etmekteler.

FİLİSTİN DAVASI BİR MİHENK TAŞI OLDU

Çöp tenekesinin dibine doğru yolculuk hala devam ediyor olmalı ki, Batı medeniyeti, geçen haftaki Filistin’in İsrail zulmüne karşı direnişini de fırsat bilip, yeni bir cadı avı, ya da yeni terimle “Cancel Culture” yani iptal etme kültür dalgası oluşturdu. Daha bugün, ABD ziyaretimizin daha ilk sabahında, üstelik de dünyanın en “saygın” üniversitelerinde ve kurumlarında, birbiri ardınca “iptal edilmesi istenen” kültür insanlarının listesini okuduk. Maalesef, bu liste her saat başı uzayacak gibi görünmekte. Galile’yi bile bir türlü içine sindiremeyen bu Batı Medeniyetinin hazım problemi, aynı şiddette devam etmekte anlaşılan.

İşte listeden birkaç görüntü, 19 Ekim sabahı, saat 6 itibarı ile:

“ABD’deki Colombia Üniversitesinde, Filistin davasını destekleyen açıklamalar yaptığı gerekçesi ile, üniversitenin Orta Doğu, Güney Asya ve Afrika Çalışmaları fakültesinden profesör Joseph Massad’ın, üniversiteden atılmasını isteyen bir öğrenci grubu 47 bin imza toplamış.”

ABD YAPAR DA ALMANYA DURUR MU?

“Filistinli yazar Adania Shibli’nin, 2020 Ulusal Kitap Ödüllerinde, Küçük Detay adlı kitabı ile kazandığı Litprom ödülünü alma töreni, ödüllerin sponsoru olan Alman Hükümeti ve Frankfurt Kitap Festivali tarafından iptal edilmiş.”

Bir sonraki çöp tenekesi katkısı ise, bizim de bir süre öğrencilik yaptığımız Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi’nden:

“Steven Davidoff Solomon adındaki Hukuk Fakültesi profesörü, Wall Street Journal gazetesine yazdığı bir yazıda, hukuk bürolarının kendi fakültesinden mezun olan ve Filistin’i destekleyen öğrencilerini, anti-semitik oldukları gerekçesi ile işe almamalarını öğütlemiş.”

Bugünkü son örnek ise, hemen hemen yok sayabileceğiniz küçüklükteki seksi kadın kıyafetleri ile milyarlar kazanan Victoria’s Secret şirketinin eski CEO’su Les Wexer’den nasip oldu.

“Victoria’s Secret’in eski CEO’su Les Wexer, Harvard Üniversitesi’ni son gelişmeler sırasında İsrail’i açıkça desteklememekle suçlayarak, Harvard’a artık para vermeyeceklerini açıklamış ve tüm İvy Lig üniversitelerinin açıkça İsrael tarafını destekleyen tutum almalarını talep etmiş.”

Öyle görünmekte ki, dünya kadınlarının erotikleştirilmesi çabaları ile kazanılan kilot ve sütyen paraları, İsrail’i açıkça desteklemeyen kurumlara gitmeyecek artık. Hayırlısı olsun diyelim ve bu örnekleri burada bitirelim. Ama biz bu yazıyı yazarken bile, haberlerde yayılan buna benzer “iptal” kültür ürünleri ile, çöp tenekesi giderek dolmakta. Bunu da bilelim.

TENEKE DE TENEKEYMİŞ HA!

İnsan olana bitene bakınca, Batı’daki 500 senelik rönesans, reformasyon ve aydınlanma çabalarının ne denli uydurma ve yüzeysel olduğunu anlamakta. Zaten Avrupa ülkelerinin birbirlerini yedikleri 19. Yüzyılı ve iki sıcak ve bir soğuk savaş ile yaklaşık 100 milyon kişiyi öldürdükleri 20. Yüzyılı hatırlayınca, hayret bile edemiyoruz bugünün doldurulan “düşünce özgürlüğü çöp tenekesine”. Bunun üzerine, bir de tüm dünyayı zehirleyen 16-17. yüzyılın sömürgecilik ve 21. yüzyılın şimdiki “küreselleşme” günlerini ekleyince, Rönesans ve reformasyonun, sadece üç beş çalıntı-paralarla-yapılan-saray ve muhteşem binadan ibaret olduğunu kolaylıkla anlayabiliyoruz.

Bu bizim “Çöp Tenekesi” de, ne tenekeymiş ha, diye de düşünmekteyiz bu arada. Hani sevgili şairimiz Edip Cansever’in muazzam bir metafor ile bahsettiği masa var ya, bizim çöp tenekesi de, onun masası sanki. Değerli Cansever’in izniyle, o masayı bizim çöp tenekesi ile değiştirince, şöyle bir görüntü çıkıvermekte ortaya:

“Bu Çöp Tenekesi de, ne çöp tenekesiymiş ha!
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Batı da, ha babam koyuyordu.”