Düşünce ve tarz
Dün Öğretmenler Günü’ydü. Öğretmenler Günü’nde Turgut Uyar’ın Sonsuz ve Öbürü şiirini önce kendime okurum, sonra yakınlarıma, beni arayarak günü kutlayanlara... Ardından Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat (1967) kitabından iki bölümü anımsarım; iki şairin bu şiirleri arasındaki benzerliğin hangi ortak esin kaynağından geldiğini, metinler arası ilişkinin nasıl geliştiğini, yaratma sürecine ilişkin çok önemli yansımalar içeren bu olaya niçin kimsenin el atmadığını düşünürüm. Geçtiğimiz hafta (16 Kasım 2021) vefat eden Karakoç’un ölümünden beri ise konuya araştırmacıların ilgisini çekme gereğini duymaktayım. Edebiyat tarihinde İkinci Yeni şiirinin önemli temsilcileri olarak yer alan her iki şairin şiirini de yazılış sırasına göre okuyalım:
HIZIRLA KIRK SAAT
2.
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bun bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini
ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz
...
3.
... Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
Ben zamandan öğrendim
Kuruyan hurma dalından öğrendim
Damıtılmış petrolden öğrendim
Yavrusunu arayan bir deveden öğrendim
Hapsedilmiş yarı yanık
Sancaklardan öğrendim
Yıkılmış taş kemerlerden öğrendim
Harap handan köprülerden öğrendim
Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
Ben yarılmış aydedeye öğrettim
Delikanlı ateşlere öğrettim
En umutsuz bekârlara öğrettim
Kundaktaki çocuklara öğrettim
Öğrettim fundalara keçilere keçiyollarına
1967
SONSUZ VE ÖBÜRÜ
en değerli vakitlerinizi bana ayırdınız
sağolunuz efendim
gökyüzünün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz
öğrendim
yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
zamanın boyutlarının sonsuzluğunu
ve havanın bazan kuşa döndüğünü öğrettiniz
öğrendim efendim
ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz
efendim
baskının zulmün kıyımın açlığın
bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın
aşk mutluluğunun ve eski hesapların
aritmetiğin bile
bunları bulmayı bana bıraktınız
size teşekkür ederim
1984
Düğümü çözmek
Sezai Karakoç; 128 sayfa, 40 bölüm olarak yazdığı şiirinin ilk bölümünde, “Her evde kutsal kitaplar asılıydı / Okuyan kimseyi göremedim / Okusa da anlayanı görmedim” diyerek herkese köklü bir alışkanlığı apaçık vurguladıktan sonra, okuduğumuz iki bölümde ise, “Yeşil sarıklı ulu hocalar”a seslenirken, dünle bugün arasındaki kopukluğa ve uzlaşmaz çelişkilere ilişkin gerçek hayat sahneleri sergiler. Karakoç, çağımızla din ve yaşam arasında oluşan karşıtlığı gösterme ve giderme yönünde sorumlu davranmadığından yakındığı din adamlarına yönelik tutumunu eleştiriye taşıyarak has mümin oluşun gereğini anımsatır: “Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi / Ben zamandan öğrendim”.
Turgut Uyar; genel bilimsel doğruları belletmekle birlikte, bunların anlamını çağdaş toplumdaki yaşam gerçekleri üstünde göstermeyen öğretmenleri eleştiriyor. Farklı, dahası karşıt ideolojik örüntülerle çevrili, esin kaynakları aynı iki şairin yaşam ve bilgi arasındaki uyumsuzluk ve tutarsızlığı eleştirisinde aynı tarzı yansıtmaları size ilginç gelmiyor mu?