Duydunuz mu? İnsan hakları komisyonu varmış

Fonksiyonlarını yitirmiş aciz kuruluşlar için mahallemizde bir deyim vardır. Bir sorunu çözmek için bir heyet oluştur. Sonra bu heyetin çalışmalarını denetlemek için bir komisyon kur. Ardından bu komisyonun faaliyetlerini denetlemek için bir meclis tesis et. Bu meclisin çalışmalarını denetleyen bir üst kurul inşa et. En nihayet tüm bu meclis, komisyon, kurul ve birimlerin faaliyetlerini değerlendiren bir Genel Kurul oluştur. Karar çıkıncaya kadar ya eşek, ya sahibi ya da karar kurulu üyeleri ölmüş olur. Mahallede bir çukur varmış. Gelen araç içine düşüyormuş. Araçlara maddi zarar dışında, ciddi yaralanmalara, hatta ölümlere sebep oluyormuş. Başkan hemen Belediye karar kurulunu toplamış ve saatlerce çözüm önerileri tartışılmış. En nihayet karar çıkmış; çukura düşünlerin hızlıca ulaştırılması için, çukurun yanına, bir hastane inşa etmek uygun görülmüş. 

NEDİR BU İNSAN HAKLARI KOMİSYONU?

Rusya’yı İnsan Hakları Komisyonu’ndan atmasalardı BM’de böyle bir kuruluşun varlığından haberdar olamayacaktık. BM bünyesinde İnsan hakları için mücadele eden bir komisyon veya meclis varmış. Birleşmiş Millet (BM) İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 24 Ekim 1945’te ABD’nin Kaliforniya Eyaleti, San Francisco şehrinde Faşist Nazi Almanya devletine karşı zafer kazanan ABD ve Birleşik İngiltere Krallığı tarafından ilan edilmiş. BM’nin en yetkili kurumu olarak Güvenlik Konseyi teşkil edilmiş. Beş daimi üyesi var. Rusya, Çin, ABD, Fransa ve İngiltere. Bu Konseye, başka ülkelere askeri müdahale yapmak dâhil büyük yetkiler tevdi edilmiş. Tabi ki bu müdahalenin, insan haklarını korumak, demokrasi ve barışı tesis etmek için yapılacağı iddia edilmiş. Beş daimi üyenin, bütün dünya ülkelerinin aksi kararı da olsa, daimi bir üyenin hoşuna gitmeyen, çıkarına uymayan herhangi bir kararı veto etme hakkı var. Bir de orada süs biberi olarak oturan, bu saksıda ben de yer aldım diyebilsin diye de sırasıyla her iki senede bir değişen 10 geçici üyesi var.

GÜZEL BİR HÜLYANIN TARİHİ

Eksik olmasınlar BM’deki amcalar insanın insanca yaşaması için, bir daha Nazi Almanlar, faşist İtalyanlar ve yeni diktatörler insanı ezmesin, sömürmesin, katletmesin, İnsan aç kalmasın, evsiz-barksız kalmasın, işkence görmesin, savaşlarla mağdur olmasın, dini, mezhebi, ırkı, düşüncesi sebebiyle teröre, baskıya, şiddete, aşağılanmaya, itilip kakılmaya, yurdundan edilmeye maruz kalmasın, İnsan onuruna yakışır hak, hukuk ve adalet uygulansın diye 1946’da Evrensel İnsan Hakları Deklarasyonu yayınlamış. BM bünyesinde İnsan Hakları Komisyonu oluşturulmuş. Bu çalışmaya eksik olmasın Eleanor abla öncülük etmiş. Bu hanımefendi ABD Başkanı Franklin Roosevelt’in eşi. Bu açıklamalar, efor ve çalışmalar tarihi savaşlar, tecavüzler, yıkım, talan ve katliamlarla bezenmiş İnsan yüreğine ferah suyu serpmiş. Ardından 10 Aralık 1948’de Evrensel İnsan Hakları Deklarasyonu-Uluslararası Af Örgütü ilan edilmiş. Tüm bu faaliyetler bir kıssa müddet için güzel bir hülya ve rüya olmuş.

BİR DE MECLİS TESİS EDİLMİŞ

Sonra malum kâbus hâsıl olmuş ve Âleme karanlık yeniden çökmüş. BM ve Güvenlik Konseyi aciz ve ikiyüzlü olduğunu ibraz etmiş. Aslında Dünyadaki tüm şer ve kötülüklerin baş müsebbibin bizatihi bu kibir abidelerinin kendileri ve doymak bilmez tamahları olduğu görülmüş. Kıssadan hisse, kümesi korumakla mükellef olanların kendileri sırtlan ve çakalmış. Ayrıca İnsanı korumak yerine, yandaşlarının zulmüne, işgallerine ve İnsan Haklarını ayaklar altına alan vahşetlerine kalkan ve örtü olmuş. Ardından bu amcalar uzun bir zamandır adı var sanı yok olan bu kuruluşun hatırlanması için 15 Mart 2006’da İnsan Hakları Komisyonu yerine İnsan Hakları Meclisi tesis edilmiş. Bu meclisin 47 üyesi varmış. BM Genel Kurulu üyeleri tarafından seçilirmiş. Sorumluluğu bol keseden dağıtılan geleneksel hak, hukuk ve adalet terimlerine ek olarak Dünyada İnsan Haklarını korumak, iyileştirmek ve yaygınlaştırmakmış. Eksik olmasınlar; Allah İnsanı ve haklarını bunların şerrinden muhafaza etsin.

DÜNYA KARPUZ GİBİ BÖLÜNDÜ

Gelelim Rusya’nın bu Meclisten çıkarılması konusuna. BM Ukrayna daimi temsilcisinin, Rusya’yı İnsan hakları Meclisinden çıkarma talebi 7 Nisan’da oylamaya sunulmuş. Her zaman olduğu gibi. Dünya bu oylamada da karpuz gibi ikiye bölünmüş. Rusya, Çin, Cezayir, Beyaz Rusya, Bolivya, Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Küba, Demokratik Kore Cumhuriyeti, Eritre, Etiyopya, Gabon, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Laos Halk Cumhuriyeti, Mali, Nikaragua, Suriye, Tacikistan, Özbekistan, Vietnam, Zimbabve (24 ülke) ret, Meksika, Hindistan, Angola, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Pakistan, Irak, Endonezya, Kuveyt, Ürdün, Mısır, Sudan, Güney Sudan, Güney Afrika, Yemen, Senegal, Tanzanya, Malezya, Umman, El Salvador, Tayland, Kamboçya’nın başını çektiği  58 ülke çekimser oy kullandı. Azerbaycan, Afganistan, Türkmenistan, Moritanya, Fas, Venezüella oylamaya katılmamış.

TÜRKİYE, SİCİLİ BOZUK ÜLKELERLE

Buna karşılık ABD, İngiltere, AB, Ukrayna, Arnavutluk, Yunanistan, Kanada, Libya, İsrail ve şürekâsının başını çektiği “cezalandırılsın” bloku 93 evet oyu kullandı. Bu evetçilerin arasında en şaşırtıcı tavır “Putin’in dostları” oldukları iddia edilen ama Rusya’ya karşı tercih kullanan Macaristan ve Sırbistan’ın kararıydı. Herkes de tabi ki en çok Erdoğan Hükümetinin oyunu merak etmişti. Zira Erdoğan hükümeti, her iki lidere eşit mesafede duran, Ukrayna savaşında aracılık yapan, her iki ülke ile dolaysız konuşan, Ukrayna meselesinde dengeli bir politika izlediğini iddia ediyordu. Erdoğan hükümeti NATO, ABD, İngiltere ve İsrail ile aynı blokta yer almayı seçti. Bunun böyle olacağı Dış İşleri bakanı Çavuşoğlu ve hükümet medyasının Buça katliamını, henüz hiçbir bağımsız inceleme yapmadan, katliamla ilgili çok farklı senaryolar tedavüldeyken, BM araştırma komisyonu kurulmadan ve bu komisyonun sunacağı nihai rapor beklenmeden bu katliamdan Rusya’yı sorumlu tutan açıklamalar yapmasıydı.

Yedi Emin yani “adil arabulucu” konumunda olan, ayrıca tüm dostları çekimser veya oylamaya katılmamışken, tarafsız, objektif, kesin veriler elde edilmeden hüküm vermemesi gereken Türkiye, İnsan Hakları sicili en bozuk ülkelerle birlikte oldu. Acayip olan ama bizi şaşırtmayan ise her lahzada Erdoğan ve hükümetini eleştiren muhalefet medyasının Türkiye’nin tercihine dilsiz ahraz olmasıdır. Katranı kaynatsan da olmuyor şeker mi diyelim yoksa kırk yıllık kani olmuyor hani mi diyelim?