Ebabil Kuşları
Ebabil Kuşları meselini biliyor olmalısınız? Kur’an-ı Kerim’de Fil Suresinin üçüncü ayetinde geçiyor. Türkçe meali şöyle: “Ey Resulüm! Haberin yok mu Rabbin ne yaptı Kabe’yi tahrip etmek isteyen fil ordusuna! / Onların hilelerini planlarını boşa çıkarmadı mı? / Üzerlerine sürü sürü kuşlar göndermedi mi? / O kuşlar ki her bir filin üzerine, çamurdan yapılmış ateşte pişirilmiş taşlar fırlatmadılar mı? / onları, güve yemiş ekin yaprağı gibi delik deşik etmediler mi?”
Hikaye uzun, kısaca hatırlatalım: Ortadoğu, 570’li yıllarda, bölgenin o dönem için en büyük gücü kabul edilen hıristiyan dininin koruyucusu Bizans İmparatorluğu’nun denetimi altındadır. Kur’an’da “Cahiliye Dönemi” olarak da adlandırılan bu süreçte diğer birçok bölgede olduğu gibi bölge bu gücün denetimi altındaki kabileler tarafından kurulmuş “kent devletleri” tarafından yönetilmektedir. Eski değerler üzerine kurulu statüko çökmekte, yeni bir geleceğin işaretleri gören gözde çalışan akılda giderek biraz daha belirmektedir. Hz. Muhammed’in doğumu ise çok yakındır.
Fil Suresinde mealen anlatıldığı üzere: “Köleler Ülkesi” olarak da bilinen Habeşistan kralını temsilen Yemen kent devletini yöneten ve koyu bir Hristiyan olan vali Ebrehe, içerisinde tarihsel - kutsal Kâbe’nin de yer aldığı Mekke’ye bölge halkının göstermiş olduğu ilgiyle mücadele etmek için Bizans İmparatoru’nun da yardımıyla San’a’da onunla yarışır büyüklükte Kulleys adında büyük bir kilise yaptırır. Aklınca böylece her ne kadar putlarla donatılmış olsa da yeni bir değerler sistemi olarak beliren İslamiyet’in yükseleceği öngörüsü ve korkusuyla Mekke yerine Yemen’in öne çıkarılması için elinden ne gelirse yapmaktan kaçınmayacaktır.
Fakat ne yaparsa yapsın bölge halkı Ebrehe’nin yaptırdığı kiliseye hiç itibar etmez. Bu girişimi bile kendilerine yapılmış bir hakaret olarak görürler. Hatta içlerinden bazıları kiliseye pislerler. Buna aşırı öfkelenen Yemen valisi Ebrehe, ilk olarak Adem tarafından yapıldığına, İbrahim ve İsmail peygamberler tarafından da korunup geliştirilen tarihsel - kutsal Kâbe’yi yıkıp yok etmeye yemin eder. Fillerle donatılmış ordusunu toplayıp Mekke’ye yürür. Fakat kente saldıracağı sırada beklenmedik bir durumla karşılaşır. Gökyüzünde beliren büyük bir kuş sürüsü Ebrehe’nin ordusunun üzerine taşlar fırlatarak Mekke’yi kahramanca savunur. Ebrehe’in o yenilmez sanılıp korkulan ordusu yenilir ve Ebrehe de ölür. Fakat Mekke de Kâbe de olduğu gibi yerinde kalır.
İşte Kur’an-ı Kerim’deki Fil Suresi’nin adı bu savunmadan gelir ve savunmanın kahramanı olarak adları geçen Ebabil Kuşları da o kuşlar...
GÜNÜMÜZÜN EBREHE VALİLERİ VE EBABİL KUŞLARI
Son günlerde giderek iyice yükselen Türkiye - ABD savaşı da, tek iradeye indirgenmiş siyasi merkezi iktidarın zaafları da, neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt ana muhalefet partisindeki Genel Merkez ile parti içi “muhalefet” arasında “kurultay” merkezli ezeli büyük siyasi laçkalaşma ve sıkışmışlık durumu da, genel olarak yaşanan siyasi, ideolojik, kuramsal, kültürel vasat entelektüel, şaşkın aymazlık da vb. daha nice artık bıkkınlık veren birçok konu da bana sürekli Kur’an-ı Kerim’deki Fil Suresinde sözü edilen Ebabil Kuşları meselini yeniden yeniden hatırlatıyor.
Dahası aynı nedenlerle Türkiye’nin bugününü hazırlayan hazin ideolojik sürecin başlangıcı 90’lı yıllarla, çağdaş sanatta BOP akılları ve paralarıyla kurgulanıp pazarlanmış sözde “güncel sanat” şişkinliği de, neredeyse 30 yıla yakın bir zamandır onu küresel fonlarla, sponsorlarla, küratörlerle neo liberal küresel ideolojilerle, müzayede taktikleriyle yönlendirmeye çalışan fakat artık tıkanarak yıkıma geçmişlerin yenilmişlerin durumu da yine aynı meselin çağrışımlarını çıkarıyor karşımıza.
Çağsal olarak çoktan yıkıma geçmiş eski ABD ilişki değerleri, o kadar çok “Ebrehe Vali”si biriktirmiş ki bunlardan kurtulmak için ya bir yerlerden çağdaş “Ebabil Kuşları” mucizeleri bekleyeceğiz ya da bizzat kendimiz, bütün ulus olarak “Ebabil Kuşları” olacağız, başka bir çare görünmüyor çünkü.
Aradan 15 yüz yıl zaman geçmiş olsa bile dünyanın durumu pek değişmemiş çünkü. Neoliberal uluslararası küresel merkezlerin kurguladığı savaş da siyaset de sanat da aslında hâlâ kadim Ortadoğu’ya ayarlı ve oralarla ilişkili küresel merkezlerin siyasi planlarıyla referanslı.
Fakat etrafımız -her anlamda- öyle yüksek, kalın ve sağır duvarlarla çevrili ki neresinden tutarsanız tutunuz -her çağda olduğu gibi- sanki tarih de, gelecek de muhtemel bir gelecek tasavvuru olarak insan bilincinin sekiz on adım önünde gidiyor?
Aynen Fil Suresindeki Ebabil Kuşları meselinde olduğu gibi günümüzde de eski statükocu sistemin geri çekilmesi ve vasatın aşırı yükseliş olması, geliyor olan yeni siyasi, felsefi, kültürel ideolojinin parıltılarını görünmez hale getirmek için elinden geleni ardına koymuyor sanki? Büyük tarihsel gerileme ve çöküş halen devam ediyor çünkü.
Şanlı Urfa’lı Mukim Tahir’in ünlü bir türküsü var: ‘Kapuyu çalan kimdir?” Gelecek yazım Mukim Tahir’in kişisel hikayesi ve hikaye çevresinde oluşmuş kavramlarla bu merkezde sürecek şimdiden ilan etmiş olayım.