Edebiyat ödülleri…

Kendilerine edebiyatçı diyorlar…

İki şiir uydurup bir belediyede cirit atmayla şair olunur sanıyorlar…

Mikrofon uzatıldığında iktidara karşılar ama,

perde gerisinde aynı faşizmin bir başka temsilcisinden başka şey değiller…

Karşıyaka’daki edebiyat teröristlerinden söz ediyoruz.

Attila İlhan adına şiir yarışması düzenlenmiş, ne hikmettir ki ödülü Aslıhan Tüylüoğlu adına parsellemişler.

Böylelikle Attila ilhan adına açılan nehri de, bir düzenbazı karşıya aşırtmak için Hegelci çatlak edinmişler.

Bu entellektüel seccade şeytanları, ruhlarının derinliklerinde,

AKP’li yakınlarını sınavsız kalem müdürü atayan kaymak ihaleyi yandaşına veren hak yiyicilerle aynı kahpelik düzleminde gönül birliği içindedirler…

Praksis sahibi entelektüel vicdanlara sesleniyoruz:

Oy çalan, hak yiyen, yaptım oldu deyip akademisyen tutuklayan, vatandaş tekmeleteniktidara karşıysanız, ki öyleyiz, yaptım oldu deyip kaleminizin hakkın çiğneyen bir şekilde edebiyata bulaşmış bu faşistleri

hiçbir mecrada içeri almayınız…Edebiyat kamuoyuna saygılarımızla…”

Arda Cevahir

Yukarıdaki satırları yazan Arda Cevahir’i yıllardır görmedim.

Bir ara felsefeyle ilgilendi. Sanıyorum hâlâ ilgileniyor. Hegel’den filan söz ettiğine göre…

Şiir yazıyordu. Öyküler yazıyor, dergilere gönderiyor, yayımlanmayınca yayımlamayanları suçluyordu.

Konumuz Arda Cevahir değil.

Virgülüne dokunmadan yüzler kitabından (feysbuk) yukarıya aldığım, edebiyat kamuoyuna duyurulan (!) bildiri (!) bilgilendirmeden öfkesini kusmayı amaçlamış. Attila İlhan Şiir Ödülü’ndeki seçici kurul üyelerinin tümü savcılığa ayrı ayrı başvursa yıllarca içeride kalacak denli suç işliyor bildiri(!)sinde Arda Cevahir.

Ereğim Arda Cevahir’le uğraşmak değil. Bildiriyi birkaç kişi beğenmiş, birkaç kişi de yorumlamış.

Önemli de değil. İsterse bin kişi yorum yapsın, beğensin. Tümüyle bilisizce yazılmış, saldırgan, sindirimsiz bir yorum Arda’nın yaptığı.

Öncelikle Attila İlhan Şiir Ödülü için yapılan değerlendirme yöntemini açıklamalıyım. Yaptığımızın hesabını her ortamda seçici kurul üyeleri olarak verebiliriz. Öteki arkadaşlarımın Arda’nın saldırısından haberleri yok ancak Arda ya da onun gibi düşünen çok kişinin olduğunu biliyorum. Her ödülden sonra böylesi dedikodular üretilir. Belki bazı ödüllerde onları haklı çıkaracak gelişmeler yaşanıyordur. Ben çalıştığım hiçbir seçici kurulda edebiyat ahlakına sığmayacak tutuma rastlamadım.

Çoğu kez ödüllerin işleyişinden haberi olmayanlar, oturdukları yerden yaptıkları yorumlarla kafaları bulandırırlar. Bilmeyenler de onlara rahatlıkla katılır.

Bu bakımdan bir ödülün işleyişini yazacağım. Ödül seçici kurullarının çalışma yöntemi birbirine benzer. Aşağı yukarı hepsinde benzer yöntemler izlenir.

Öncelikle gelen dosyaların ödül yönetmeliğindeki koşullara uyup uymadığına bakılır. Bunu ödül veren kurumun bu işle görevli kişisi yapar. Uymayanlar ayıklanır. Kalan dosyalar ya da kitaplar seçici kurul üyelerine gönderilir.

Seçici kurul üyeleri, kendilerine gelen dosyaları birkaç kez elden geçirirler. Her okuyuşta sayı azalır. En son seçici kurul üyelerinin sayısı kadar bir dosyaya indirilir. Her üye, elindeki dosyaların listesini yapar, dosyalarla ilgili kısa yargılarını yazarak toplantıya gelir. Toplantıda her seçici kurul üyesinin listesindeki isimler için bir çizelge yapılır. Çizelgeye göre en çok oy alan şair, yazar birinci seçilir.

Attila İlhan Şiir Ödülü, öncelikle yarışma değil. Belediyenin ölümsüz şairin adına koyduğu her yıl yinelenen bir ödül. Yarışmalar gelip geçici olabilir. Ödüllerin kalıcı olması beklenir. Bu nedenle yıllardır verilen Orhan Kemal Roman Armağanı, Necatigil Şiir Ödülü, Sunullah Arısoy Şiir Ödülü, Yunus Nadi Ödülleri, Sedat Simavi Ödülleri… gibi kalıcı olanlar hemen her yazarın, sanatçının ereğidir.

Attila İlhan Şiir Ödülü’nden ayrı, onun adına yine Türkiye İş Bankası’nın verdiği roman ödülünü de anımsamak gerekir.

Bu yıl, Attila İlhan Şiir Ödülü’ne dört yüzden fazla dosya katıldı. Bunların bir bölümü koşullara uymadığı için belediyedeki görevli arkadaşlarca elendi, dosya sayısı 394’e düştü. Bu dosyalar, seçici kurul üyelerine sunuldu.

Seçici kurul üyelerinin seçip gönderdiği 10’ar kişilik listeler yukarıda değindiğim biçimde bir çizelgeyle saptandı; en çok oy alan, her seçici kurul üyesinin listesinde yer alan Aslıhan Tüylüoğlu ödülün sahibi oldu.

Arda Cevahir’e ya da onun gibi düşünenlere sormak gerekir şimdi:

Burada yanlış olan ne? Attila İlhan Şiir Ödülü seçici kurul üyeleri Hüseyin Yurttaş, Ataol Behramoğlu, Ünal Ersözlü, Tuğrul Keskin, Hidayet Karakuş, Kerem Alışık’tan hangisi belediyeye iki şiir yazıp kendini şair diye sunmuştur? Bu arkadaşların şiire verdikleri emeğin kaçta kaçını kendi vermiştir ki böylesi kolay olduğu kadar suçlayıcı yargılarla ortaya atılabilmektedir? Ne gelen dosyaları, ne ödülü kazanan arkadaşın şiirini bilen Arda Cevahir gibilerin hırsları yeteneklerini yiyip bitirir. Okudukları felsefeden, Hegel’den, Marks’tan, Engels’ten… de bir şey anladıkları yoktur. Çünkü felsefe insana düşünmeyi öğretir. Bunca basit bir gerçeği edebiyat dünyasında var olduğunu sanan birinin düşünememesi tuhaf değil mi?

Arda Cevahir’in Aslıhan Ünlüoğlu ile bir hesabı var mı onu bilemem ancak onun dosyasını okumadığından eminim. Seçici kurulun kararı, herkese doğru gelmeyebilir ama bu seçimin dürüstçe yapılmadığını kimse söyleyemez.

Arda Cevahir’e sormak gerekir; bu arkadaşlardan hangisi teröristtir? Hangileri kahpelik düzleminde gönül birliği içindedirler? Bu arkadaşların hangisi faşisttir? Bu arkadaşların hangi yanlışını gördü de şimdiye değin belgeli bir eleştiriyle karşı çıktı Arda Cevahir?

Anısı güzel Uğur Mumcu, “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar”dan söz ederdi sık sık. Dedikodularla önyargılar kuranların varacakları yer, Atatürk’ü eleştirmek için hezeyanlarla olmadık yalan üretenlerin yanı başı olmaz mı?

Arda Cevahir’in en önemli yararı, ödüllerin işleyişiyle ilgili bir şey bilmeyenler için bana bu yazıyı yazdırması oldu sanırım. Demokrasi açıklık rejimiyse işte bir ödülün nasıl verildiğini açıkladım. İçtenlikle yazdım. Bu iş gizli saklı bir iş değildir ki çaktırmadan ödül hemen birine parsellemeye çalışılsın.

Dahası ödül seçici kurulundaki arkadaşlarımız, dışarıdan gelecek herhangi bir uyarana karşı son derece tepkilidirler. Bir ödüle katılan şair, yazar, yapıtına güvendiği kadar seçici kurul üyelerinin bilgisine, kişiliğine güvenerek o ödüle katılır. Katılırken de kendi yapıtından daha iyi yazılmış yapıtların çıkabileceğini de hesaba katar.

Ödül seçici kurulundaki arkadaşlarımız seçimlerinde edebiyat ahlakını gözetmede de, birikimleriyle dürüstçe önyargısız, en iyi şiirleri belirlemede de ödünsüzdürler.

Örneğin bana bilgisunardan özelden yazıp ödüle katıldığını duyumsatmaya çalışan kim olursa olsun ilk elediğim dosya o kişinin dosyası oldu; bundan sonra da öyle olacaktır. Bunlar dolaylı etkileme yöntemleridir. Dosyası belki de en güzel dosyadır ama öncelikle edebiyat ahlakından yoksun birinin ödül kazanmasına onay veremem.

Yine bir dostun, arkadaşın ödüle ilişkin küçük bir duyumsatması da dosyasının ya da sözünü ettiği dosyanın elenmesine neden olur bizde. Bu ödülle ilgili de böylesi duyumsatmalar oldu; onlar hemen elendiler. Katılanlar için edebiyatın temel değerlerini içselleştirmek, incelikler, emeğe saygı, görgü çok önemlidir. Bana yazarak ödüle nasıl katılacağını soranlara da katılmamalarını öneririm açıkça. Adını bana belleterek ödüle kavuşmak, ne olursa olsun ödül kazanmak ereğini gösterir ki edebiyat bu değildir. Küçük kurnazlıklarla ödül kapmaya çalışmak bir şaire, yazara yakışmaz. Geçmişte ödül kazanamayınca ödüle söven birisinin de bundan sonra kazanması olanaksızdır.

Biri de yıllar önce aynı ödüle aynı dosyayla iki yıl üst üste katılarak seçici kurul üyelerinin zekâsını denemişti. Hiçbir ödülde bundan sonra da şansı olamaz böyle birisinin.

Edebiyat emek ister. O emek bize okurken de, yazarken de vicdan kazandırır. O vicdanı, ödül için bir kıyıya itenin edebiyat dünyasında yeri olamaz. Katı bulabilirsiniz ama edebiyat öncelikle insanı sahtekârlıklara, haksızlıklara karşı uyaracaksa, insani olanı önceleyecekse başka türlüsüne gönlünüz razı olabilir mi?

Siz, önce öykünüzü, şiirinizi hakkıyla yazın. Öykünüz öykü, şiiriniz şiir, romanınız roman olsun… Edebiyatın kazandırdıklarını da hücrelerinize, genlerinize değin işleyin. Gerisi kendiliğinden gelir.