Eğitimi bilim ve Atatürk’ten arındırma girişimi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın askıya çıkardığı değişiklikler, müfredatın Atatürk ve “evrim kuramı”ndan arındırılmasını öngörüyor. Bu değişiklikler, yalnızca yarınımızı değil, doğrudan doğruya bugünümüzü de etkiledikleri için ayrı bir önem taşımaktadır.

EVRİM KURAMI’NIN BİLİM İÇİNDEKİ YERİ

Bugün bilimin en merkezi kavramını belirlemek gerekse, herhalde “evrim” bu açıdan en güçlü aday olurdu. Çünkü “değişim”, gerçekliğe ait en “değişmez” özelliktir. Bilim dalları arasındaki ayırım, hangi alandaki değişimi ele aldıklarına göredir. Bilimin konusu, şeylerde gözlemlenen değişimlerin ardında yatan nedensellik ilişkilerinin keşfedilmesidir. Bilimde bu keşfin gerçekleştiği yer, kuramdır. Kuram, kavramlar aracılığıyla gerçekliğe ait ilişkilerin bir zihinsel modelinin kurulmasıdır. Bu modelden yapılan çıkarımlar gerçeklikle sınanır. Bu sınamadan geçen kuramlar, varlıklarını sürdürürler.
Evrim Kuramı, Darwin tarafından ortaya atıldığından bu yana, bütün bilim dalları içinde, sınanma rekoru kırmış ve her seferinde başarılı olmuş bir kuramdır.

EĞİTİMİ BİLİMDEN ARINDIRMANIN ETKİLİ BİR YÖNTEMİ

Günümüzde “ezbere dayalı eğitim”den kaçınmak gerektiği konusunda hemen hemen herkes hemfikirdir. Ama eğer doğada “değişim” değil de “değişmezlik” esassa, o zaman ezberin en esaslı eğitim usulü olması gerekir. Çünkü bu durumda bilim, olan biteni kaydetme etkinliğine indirgenir. Tutulan kayıtlardan daha çoğunu anımsayan, daha bilgili sayılır.
​ “Merak eden” ve “sorgulayan” öğrenciler yetiştirme, eğitimde haklı olarak saygınlık kazanmış kavramlardır. Ama doğada değişim yoksa, değişimin ardında yatan doğaya ait bir nedensellik ilişkisi de yoktur. O zaman merakın ve sorgulamanın konusu, değişmez olanın niye “başka türlü” değil de “olduğu gibi”olduğu sorusuna indirgenir. Ama bu soruya verilecek herhangi bir yanıtın gerçeklikle sınanmasına olanak yoktur. Çünkü “nedensellik ilişkisi” artık doğaya ait olmaktan çıkarılıp, herkesin kendi kişisel zihnine aktarılmıştır. Merak ve sorgulamayı bilimin dışına itip, herkesin kendi zihnine hapsetmek, eğitimi bilimsizleştirmenin en etkili yöntemlerinden biridir.

MÜFREDAT VE ATATÜRK

Müfredatı bilimden arındırmaya eşlik eden diğer bir etken de, Atatürk’ü etkisizleştirme girişimidir. Bilim, insanlığa öngörüleriyle hizmet eder. Toplumun yalnızca çehresini değil, aklını ve yüreğini köklü bir dönüşüme uğratmış olan Atatürk Devrimi, geçmişte kalmış bir olgu değildir. Çünkü Atatürk Devrimi’ne hayat vermiş olan bilimsel öngörü, bugün hâlâ ülkemizin geleceğini belirleme konusunda geçerliğini sürdürmektedir. Bu öngörü, Türk Devletinin bekasının ne Osmanlıcılık, ne de İslamcılık temelinde sağlanamayacağı, tarihsel olarak varoluşu sürdürmenin yegâne yolunun milletleşme sürecini sonul hedefine ulaştıracak Cumhuriyet olduğuna ilişkin öngörüdür. Onun için devletin ve milletin yeniden beka sorunuyla karşı karşıya olduğu günümüzde, milleti birleştirme imkan ve kabiliyetine sahip yegâne toplumsal harç, Atatürk’tür. Atatürk Devrimi, yalnızca köklü bir toplumsal dönüşümü değil, aynı zamanda yakın tarihimizdeki en önemli bilimsel atılımlarımızdan birini temsil etmektedir.
Eğitimde yapılan değişikliklerin topluma olan etkileri, işin doğası gereği, bir süre sonra ortaya çıkar. Ama söz konusu müfredat değişikliğinin eğitimi bilim ve Atatürk’ten arındırma amacı, yalnızca bugünün öğrencilerine değil, toplumumuzun bütününe verilmiş bir ileti niteliğini taşımaktadır. Bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi, sadece yarınımıza vereceği hasarın önlenmesine değil, bugünün sorunlarının üstesinden gelmemize de çok önemli bir katkıda bulunacaktır.