Ekim Devrimi’nin devrim teorisine katkısı
Yüzüncü yılında Ekim Devrimi’nin birçok siyasi eğilim tarafından tartışıldığını görüyoruz; çok tartışılması olumludur, ancak konuyu kronolojik sınırlara hapsetmek, tartışma açısından yetersizdir. Çünkü yüzyıllık tecrübe teorik olarak işlenmeyi bekliyor. Onun için temel yaklaşım, Ekim Devrimi’nin, devrim teorisine katkısı olmalı. Bu açıdan Teori ve Bilim ve Ütopya dergilerinin Kasım sayıları özellikle incelenmelidir.
Ekim Devrimi, olan biten bir tarihi olay değil, hâlâ süren, yaşayan, insanlığın ufkunu başka deneylerle genişleten, belki de, yüzyıl öncesine göre saygınlığının çok daha yüksek olduğu bir tarihsel aşamadır. Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılı, kimilerinin iddia ettiği gibi sosyalizmin dünya çapında geri çekildiği bir süreçte değil, aksine, emperyalizmin dünya çapında geri çekildiği bir süreçte kutlanmaktadır.
Doğusundan batısına Asya’da yeni bir dünyanın “silahla” kurulduğu gerçeğinin, milli devletlerin emperyalizme karşı egemenliklerine sahip çıkmasının ve sosyalizme açılma deneylerinin, özellikle Çin’den yükselen paylaşmacı ve eşit gelişmeci ekonomik ve toplumsal atılımlarla katalitik etki yaratması, aslında, Ekim Devrimi’nin önemli bir halkası olduğu çağın siyasi kodları arasındadır. Ekim Devrimi işte bu düzlemde yerli yerine oturabilir. Onun için, “Ekim Devrimi’nin devrim teorisine katkısı nedir?” sorusunu doğru yanıtlamak, hem dünya ölçeğinde hem de ülkemiz özgüllüğünde devrimci bir strateji ve program oluşturulmasında ve bir devlet-toplum kuramı inşasında sapmaları ayıklamak için zorunluluktur. Biz, sorduğumuz sorunun cevabına, Leninizmin özünden ulaşacağız. Çünkü Leninizmin özü tartışması, Ekim Devrimi’nin devrim teorisine katkısının tartışmasıdır.
Stalin, Leninizmin özünün Proletarya Diktatörlüğü olduğunu söylemişti.1 Bu tanım üzerinden Ekim Devrimi Proletarya Diktatörlüğüydü. Proletarya Diktatörlüğü ise, Lenin’in Devlet ve Devrim’de ifade ettiği gibi, Marks’ın teoriye katkılarından biriydi.2 Leninizmin özünün de benzer katkıyla tarif edilmesi, ister istemez, Ekim Devrimi’nin yaptığı işlere bakmayı ve tarihi boyunca kapitalist gelişmeyi toplumsal pratik açısından değerlendirmeyi gerektirmektedir.
PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ TARTIŞMASI
Gazete sayfasının sınırlılığını ve okurların hassasiyetlerini dikkate alarak uzatmadan özetlemekle yetineceğiz. Kapitalizmin ilk aşaması olan Rekabet Çağı Kapitalizminin devrim stratejisi “daha önceki kuşakların hepsinden daha kitlesel ve daha muazzam”3 bir sınıf olan işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişmeye odaklanmıştı. 1848 Devrimleri’nden Paris Komünü’ne uzanan Avrupa’daki bütün işçi ayaklanmaları da odaklanma noktasını doğruluyordu. Dolayısıyla devrim stratejisi, dönemin toplumsal pratiğinden üretilmişti. Buna göre üretim ilişkileri üretici güçlerin önünü tıkayacaktı ve devrim, üretici güçlerin en geliştiği yerde olacaktı.4
Bu doğrultuda, Marksizm, işçi sınıfının kitlesel bir güç olarak toplumsal gelişmeye katıldığı çağın, toplumsal yasalarını ve sınıfsal çelişmenin yönünü çözümleyen ve nihai olarak sınıfsız toplumun tarihsel zorunluluğunu ortaya koyan bilimsel bir öğretiydi.
Marks, proletaryanın ve kapitalist sistemin gerçek durumunu açıklamanın ötesinde, devrim stratejisine yaptığı katkıyı arkadaşı Weydemeyer’e 1852’de yazdığı mektupta belirtmişti. Marks mektupta, “toplumdaki sınıfların varlığını” ve “kendi aralarındaki mücadeleleri keşfetme onurunun” burjuva tarihçilerine ait olduğunu söylüyordu. Kendi katkısının, sınıf mücadelesinin “Proletarya Diktatörlüğüne” ulaşacağını, Proletarya Diktatörlüğünün ise kendi sınıfı da dahil olmak üzere tüm sınıfları ortadan kaldıracağını ve sınıfsız topluma geçişi sağlayacağını ileri sürmüştü.5 Görüldüğü gibi, Marksizmin teoriye birçok katkısının yanı sıra, Marks’ın yaşadığı çağın üretim ilişkilerini dikkate aldığımızda, Marksizmin devrim stratejisinin Proletarya Diktatörlüğü olduğu anlaşılmaktadır.
Marks için devrim, nesnel tanımı olan bir olgu olmanın yanı sıra, gelecek özleminin de tarifidir. Proletarya diktatörlüğü Marksizmin devrim stratejisidir, bütün insanlığın özgür gelişmesinin nesnel tanımına bu yolla ulaşılabilinecektir ve tarihsel gelişme insanlığı bu sonuca ulaştıracaktır. Marksizmin son tahlilde ileri sürdüğü teori, kapitalist üretim ilişkilerinde egemen olan sınıf çelişmesinin özünün çözümlenmesinde temel politik gücün proletarya olduğudur ve nihai sonuç ise, Proletarya Diktatörlüğü sonucunda ulaşılacak olan sınıfsız toplumdur.
Ekim Devrimi’nden bu güne son bir asırlık tecrübe ve yaşanan sosyalizm deneyleri yaşadığımız çağda devletin, proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olduğunu gösterdi. Lenin, Marksizmin içindeki en önemli şeyin, sosyalist toplumun yaratıcı gücü olan proletaryanın tarihsel rolünün aydınlığa kavuşturulması olduğunu söylemişti.6 Sosyalizmin kurulması mücadelesinde uygulanan strateji ve taktikleri belirleyen sınıf mücadelesi öğretisi, proletaryanın tarihsel rolünü, çağımızın mecburiyetleri içinde yorumlama gereğini zorunlu kılıyor. Bu açıdan Leninizm, proletaryanın tarihsel rolünün, çağımızın mecburiyetleri içinde çözümlenmesinden başka bir şey değildir. Ekim Devrimi ise bunun uygulamasıdır.
EMPERYALİZM VE LENİNİZMİN ÖZÜ
19. yüzyılın sonlarına doğru Rekabet Çağı Kapitalizmi emperyalist karakter kazandı. Lenin’in, bir devrim stratejisi olarak tahlil ettiği emperyalizm, kapitalizmin “yeni” ve bir başka “aşaması”ydı.7
Bu dönem 1905 Rus Devrimi’nden, 1975 Vietnam, Kamboçya ve Laos’un kurtuluşuna kadar uzanan dünya tarihinin en yoğun Devrimler Çağıdır. Bu dönemin devrim stratejisi, Serbest Rekabet Kapitalizminin yarattığı çelişkilerden doğan devrim stratejisinden farklıdır. Çünkü toplumsal formasyon farklılaşmıştı: Devrim teorisi Emperyalizm Çağının gerekleri doğrultusunda oluştu. Artık kamplaşma “ezen ve ezilen milletler” arasındaydı ve devrim “emperyalizmin en zayıf halkasında” gerçekleşecekti.8 Bu açıdan Leninizm, Emperyalizm Çağının devrim stratejisidir.
Lenin yeni ve farklı bir dönemin devrimcisi olduğunu biliyordu; günümüze “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”9 olarak çevrilen kitabını 1917’de ilk kez yayımlarken, “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yeni Aşaması” ismiyle yayımlamıştı.10 Lenin’in en önemli eserlerinden birine seçtiği bu isim, kapitalizmin yeniden üretim formasyonunu oldukça özlü açıklıyordu. Aynı zamanda kapitalizmin, emperyalizm biçiminde en yeni olarak ortaya çıkması, en yeni devrimci stratejiye olan ihtiyacı yansıtıyordu. Zaten Lenin’in teorisini benzerlerinden ayıran en esaslı nokta da emperyalizm teorisini devrim stratejisi açısından güncellemesiydi. Dolayısıyla Leninizmin özü bu en yeni devrimci strateji dikkate alınmadan tarif edilemez.
Çin’de sosyalizmin inşasında yeni bir döneme tanıklık ettiğimiz bugün, Ekim Devrimi’nin gölgesinde yüzyıla baktığımızda, Leninizmi, Emperyalizm Çağının devrim teorisi, yani, proletarya önderliği altında Milli-Demokratik Devrim olarak tanımlayabiliriz. Zaten, Sovyetler Birliği’nin 1929’a kadar uyguladığı program da Proletarya Diktatörlüğü değil, Milli-Demokratik Devrim programıdır.11 SB’de 1921 yılında ticaret kapitalizminin önünü açan Yeni Ekonomik Program’ın uygulanması, 1929 yılına kadar küçük sermayenin ve zengin köylülüğün tasfiye edilmemesi, Marksizmin Rusya koşullarına uyarlandığını kanıtlamaktadır. Bu açıdan bakılınca, ileri sanayi ülkelerinin devrim stratejisi Rusya’nın toplumsal gelişmişlik düzeyine cevap vermemiştir.
Her devrimde olduğu gibi, Ekim Devrimi’ni yapanlar da, yaptıkları devrimin ne olduğu üzerinde tartışma yürütmüşlerdi. “Proletarya Devrimleri Dönemi”nin Ekim Devrimi’yle birlikte başladığı teorisi, Sovyet Devrimi’nin ilk yıllarında ileri sürüldü.12 1917 böyle bir değerlendirme yapmak için oldukça erken bir tarihti. Sonuçta, devrimin ne olduğu, yaptığı işlerin toplamıyla tarif edilebilirdi. Ancak devrimin önderliğinin, 1919’un sonlarına kadar Almanya’dan bir devrim beklentisi içinde olmalarının bu değerlendirmede etkili olduğu anlaşılıyor. Almanya, bir sanayi ülkesiydi ve orada gerçekleşecek bir devrim, Marksizmin genel devrim kuramını doğrulayacaktı; dolayısıyla, 1917 Ekim Devrimi bu doğrusallığın kapısını aralamış oluyordu. Beklenildiği gibi olmadı; devrim dalgası Batı’dan değil Doğu’dan yükseldi. Aslında Lenin, emperyalizm teorisiyle böyle olacağını öngörmüştü. 20. yüzyılın yaşanan devrim deneyleri de, ileri sanayi ülkeleri dışında, geri üretici güçler ve üretim ilişkileri zemininde yaşandı.
Stalin’in, “Proleter Devrimleri Çağı” tanımına “Milli Kurtuluş Savaşları Çağı”nı da eklemesi yaşanan tecrübeyi bir yönüyle yakalamaktadır. “Proleter Devrimleri Çağı” teorisi, 19. yüzyıl teorisine bağlılığın göstergesi olmanın dışında, çağımızın gerçekliğini hiçbir koşulda yansıtmamaktadır.
Leninizmi, 19. yüzyıl Marksizminden ayıran ve Lenin’in Bilimsel Sosyalist ideolojiye esas katkısını oluşturan olgu, Emperyalizm Çağında devrim teorisidir. Stalin’in vurguladığı gibi, Leninizmi, “proletarya çağının Marksizmi” olarak tanımlayamayız; toplumsal bilimler yaşananlar üzerinde durur ve öyle bir çağ henüz yaşanmamıştır. Leninizm için, “emperyalizm çağının Marksizmi” tanımı, Leninizmin özünü açıklayan tanımdır.
Özetlersek; Genel Marksist devrim kuramının Proletarya Diktatörlüğü ile ulaşmak istediği hedef, Leninizmin de nihai hedefidir. Çünkü Leninizm, Marksizmin bir halkası ve Bilimsel Sosyalizmin kaynağıdır. Bu düzlemde, Leninizm, “genel olarak” “proleter devrimin teorisi ve taktiği” içerisindedir; “Özel olarak” ise, Emperyalizm Çağının “teorisi ve taktiği”dir. Ve esas niteliği de ikincisidir.
Ekim Devrimi bu nitelik üzerinde hayat buldu. Dolayısıyla, Ekim Devrimi’nin, 20. yüzyılın milli ve demokratik devrimleri arasında ikinci aşamayı başlatan bir halka olduğunu ileri sürmek, Leninizmin özüne uygun bir değerlendirmedir. “İlk Devrim dalgası, 1905 Rus Devrimi’yle başlamış, 1908 Türk Hürriyet Devrimi’yle, 1907-1909 İran Devrimi’yle, 1910 Meksika ve 1911 Çin Demokratik Devrimiyle devam etmişti.”13 Emperyalizm Çağı devrimlerinin ikinci aşamasını Ekim Devrimi başlattı. Ardından gelen Türk ve Çin Devrimleri, yaptıkları işler açısından Milli Demokratik Devrimler ve sosyalizme açılma girişimleridir ve devrimlerin karakteri esas olarak benzerdir.
1 J. Stalin, Leninizmin Sorunları, çev. Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, Ankara: 1992, s. 10.
2 Lenin, Devlet ve İhtilal, çev. Kenan Somer, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Ankara: 1994.
3 Karl Marks, Friedrich Engels, Komünist Partisi Manifestosu, çev. Işık Soner, Kaynak Yayınları, İstanbul: 2003, s. 51.
4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Karl Marks, Friedrich Engels, Komünist Partisi Manifestosu, çev. Işık Soner, Kaynak Yayınları, İstanbul: 2003. Karl Marks, Fransa’da Sınıf Savaşları (1848-1850), çev. Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, Ankara. Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim, Kaynak Yayınları, İstanbul: Kasım 2011. Doğu Perinçek, “19. Yüzyıl Marksizminin ‘Yetersizlikleri’” Teori, sayı: 261, Ekim 2011, s. 4-15.
5 Doğu Perinçek, Asya Çağının Öncüleri 21. Yüzyılda Lenin Atatürk ve Mao, Kaynak Yayınları, İstanbul: Kasım 2015, s.25-26.
6 Lenin, Marks ve Engels, Köz Yayınları, Üçüncü Baskı, İstanbul: Eylül 1975.
7 İncelemek için bkz. V. İ. Lenin, Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, çev. Cemal Süreya, Sol Yayınları, Ankara: Eylül 1989. Rosa Lüksemburg, Sermaye Birikiminin Tarihsel Koşulları, Kaynak Yayınları, çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul: Eylül 1984. Bukharin, Emperyalizm ve Dünya Ekonomisi, çev. Uğur Selçuk Akalın, Kalkedon Yayınevi, İstanbul: 2009.
8 Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim, Kaynak Yayınları, İstanbul: Kasım 2011, s. 104-115.
9 V.İ.Lenin, Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, çev. Cemal Süreya, Sol Yayınları, Ankara: Kasım 1992.
10 John Bellamy Foster, “Küreselleşmiş Tekelci-Finans Kapitalizmin Yeni Emperyalizmi”, Monthly Review, Sayı: 2017/1, s. 38.
11 Ayrıntılı bilgi için bkz: Doğu Perinçek, Stalin’den Gorbaçov’a, Kaynak Yayınları, 3. Basım, İstanbul: Ağustos 1991. Doğu Perinçek bu kitabında, Ekim Devrimin’den itibaren Sovyetler Birliği’nde sosyalizmi kurma deneylerinin yarattığı teorik birikimi ele alıyor.
12 Doğu Perinçek, Asya Çağının Öncüleri 21. Yüzyılda Lenin Atatürk ve Mao, Kaynak Yayınları, İstanbul: Kasım 2015, s. 23-30.
13 Doğu Perinçek, “Yüzyılın tecrübesiyle Ekim Devrimi’ne bakışlar”, Teori, sayı 334, Kasım 2017, s.4.