Ekimden itibaren ne yapmalı?
Kovid-19 pandemisi herkesin kafasında soru işaretleri doğuruyor. Son 2-3 hafta içinde Sağlık Bakanımızın yeni bulaşlar ve hayatını kaybedenler konusunda verdiği sayılar gerçekten düşündürücü.
İkinci atak mı geliyor? Daha önce 1918 yılında yaşanan İspanyol gribi salgınında ki grafik aklıma geldi, tekrar yayınlamak ihtiyacını duydum. Aralarında çok ciddi benzerlik olacak gibi görünüyor.
Hiç istemezdim ancak bu grafiği tekrar yayınlıyorum. 1918 yılının Haziran-Temmuz aylarında başlayan ilk atak sonrasında yaz ayları boyunca şimdi olduğu gibi uykuya geçiyor. Ancak eylül ayı sonunda tekrar atağa geçerek ilk atağın beş katı büyüklüğe ulaşıyor. Son atak 1919 Şubat ayında başlıyor, mart sonu nisan ayı gibi pandemi bitiyor.
Sonuç 50 milyon insanın hayatını kaybettiği, sürü bağışıklığı yolu ile küresel salgının sonuna geliniyor.
Bu konuyu, pandeminin yakın takipçisi ve uzmanlarından arkadaşım Uzm. Dr. Hikmet Çevik ile görüştüm.
Görüşme nedenimi açıkça belirteyim. Eylül ayı sonundan itibaren, havaların soğuması ile küresel salgın konusunda yaşanacaklar; işsizlik, enflasyon, büyüme, ihracat gibi tüm ekonomik rakamların belirleyicisi ve ekonomi konusunda yapılacakların merkezi olmak zorundadır.
AÇIK HAVA ETKİSİ KALKINCA...
Sn. Çevik salgın konusunda; yaz ayları boyunca içeriye kapanılmaması, her yerin havalandırılma olanağının olması, doğal olarak yaz aylarındaki normal yaşam tarzının virüsün yatay gelişimini engellediğini, yaz aylarında düğün, asker uğurlama, taziye gibi toplu olarak insanların buluştuğu yerlerde dikey bulaşmanın oluştuğunu belirtti.
Soğuk mevsimin gelmesi, toplu yaşam alanları olan iş yeri, ev, AVM gibi alanlarda havalandırma olanaklarının azalmasının virüsün bulaşma etkisini artıracağını söyledi.
Benim de dahil olduğum bir yanlış anlama, ümni sistem, yani vücut direnci ile bulaşın hiçbir ilişkisinin olmadığını Hikmet Çevik net bir şekilde açıkladı.
Yaz aylarında havalandırma olanakları, virüsün havada dağılmasına ve insana hastalığı geçirecek yoğunlukta bulunma şansını ortadan kaldırıyormuş. İnsanların önemli çoğunlukta maske takması ve sosyal mesafe kuralına uymaları bulaşmanın çok azalmasına neden oluyormuş.
Havalandırma olanağı azalırsa, maskede takılsa, iki metrelik sosyal mesafe kuralı da uygulansa yatay bulaşma koşulları oluşuyormuş.
SERT TEDBİRLER GEREKİYOR
Dr. Hikmet Çevik’e şunu da sordum; bu salgından YA SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI YA DA AŞI ile mi kurtulacağız, başka kurtuluş yolu yok mudur? Çok net “yok” yanıtını verdi.
Peki ne yapacağız sorusuna ise;
Hükümetin, ekonomik kaygılar nedeni ile halka, her şeyin yolunda ve kontrol altında olduğu izlenimini vermeye çalıştığını söyledi. Bunun çok yanlış olduğunu, bugünden sert tedbir alınmaya başlanmazsa, virüsün kontrolden çıkma olasılığının çok yüksek olduğunu belirtti.
Halkı, ne olacağından mutlaka haberdar ederek hareket edilmezse, halkın daha sonra alınacak sert tedbirlere daha fazla tepki göstereceğini söyledi.
Böyle devam ederlerse; İKTİDARIN, İKTİDARINI KAYBETME RİSKİNİN ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNU DA AYRICA ÜSTÜNE BASARAK SÖYLEDİ.
Tüm dünya ve Türkiye için çok kritik bir döneme giriyoruz.
Yapılacak hatalardan dönüşün olamayacağı, iktidarın mutlaka tüm halkın desteğini arkasına alması gerektiği bir dönemeçteyiz.
1918 yılındaki İspanyol gribi salgınında, 1. Dünya Savaşı bitmişti. Her ne kadar koşullar, bir dünya savaşı sonrası olduğu halde ekonomik kriz yaşanmamıştı.
SALGIN KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ
Bugün Kovid-19 küresel salgını yanında, salgın nedeni ile tetiklenmiş bir ekonomik krizi de beraber yaşıyoruz. Sanılmasın ki salgın nedeni ile ekonomik kriz yaşıyoruz. Salgın ile birlikte derinleşen bir ekonomik krizin içindeyiz. Dünya ekonomik sistemi de düzeltme yapacaktı. Salgın ortaya çıkıp, ekonomik krizi öne çekti.
Onun için koşullar daha ağır ve çok önemli ve ciddi sorunlar yaşanabilecek bir yıla giriyoruz.
Su uyur, düşman uyumaz derler.
Bir yerlerden düğmeye basıldı.
ABD, şubat ayında Rand Corporation tarafından yazılan programı devreye sokuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu durduk yerde; Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala gibi Amerikancılara şeref madalyası takmaz.
Selahattin Demirtaş durduğu yerde eşi ile birlikte “gladyo milliyetçisi” Meral Akşener ile kahvaltı etmek istemez.
Meral Akşener’de kanlısı dahi olsa Selahattin Demirtaş ile kahvaltı etmek istemez.
Türkiye kararını verdi. Ölümcül hastalığa yakalanmış Atlantik ile kader birliği yapmayacak. Yollarını ayırdı.
Atlantik kancalarını olabildiğince Anadolu’ya batırıp et koparmaya çalışıyor.
Bu noktada Vatan Partisi Acil Ekonomik Önlemleri yaşamsal önem kazanıyor.
1- Gıda güvenliği,
2- Güvenliğin güvenliği,
3- Sağlık güvenliği,
Bu reçeteyi unutmadan, iktidarı en geniş tabana yayarak, halka panik yaratmadan gerçekleri anlatarak bu darboğazdan çıkacağız.