Ekonomi krize girdi çalmadık kapı kalmadı

Türkiye ekonomisindeki kriz derinleşiyor. IMF raporuna göre Türkiye'nin bu yıl milli gelirinin yüzde 30'u kadar brüt dış finansmana ihtiyacı var. 2016'nın ikinci yarısında sermaye akımlarının tersine dönmesi sonucu özellikle Kasım ayıyla birlikte Türk lirası hızla değer kaybetti. Son aylarda kurlarda bir dengelenme yaşansa da 1 Kasım'dan bu yana baktığımızda; 3.10 TL olan dolar kuru 3.70 TL'ye, yüzde 7.8 olan Merkez Bankası'nın ağırlıklı fonlama maliyeti yüzde 10.41'e, piyasadaki devlet tahvillerinin faizi de yüzde 9.3'ten yüzde 11.22'ye kar yükseldi. Kasım'da yüzde 7 olan enflasyon Ocak'ta yüzde 9.22'ye ulaştı. Son bir yılda yarım milyon yurttaş işsiz kalırken resmi işsiz sayısı 3.7 milyona, geniş tanımlı işsiz sayısı da 6 milyona çıktı.

KARANLIK PARA HAREKETLERİ

Merkez Bankası ödemeler dengesi raporunu incelediğimizde Türkiye'nin dış sermaye hareketlerinde ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor. 2016'nın ilk altı ayında ülkeye gelen dış finansman 25.6 milyar dolarken bu tutar sonraki 6 ayda bıçak gibi kesilerek, 3.2 milyar dolar çıkış yaşanıyor. Ülkeye dış finansaman girişinin sorunsuz olduğu ilk 6 ayda sadece 1.8 milyar dolarlık net hata noksan yani nereden geldiği belli olamayan para girişi yaşanırken, bu tutar ülkeden net para çıkışı yaşandığı sonraki ayda 9.1 milyar dolara yükseliyor. Toplam olarak baktığımızda ilk 6 ayda kaynağı belirsiz girişler dahil 27.4 milyar dolarlık net finansman girişi, sonraki 6 ayda yüzde 78 azalarak 5.9 milyar dolara düşüyor.

KUR VE BORÇ ÖDEMESİ

15 Temmuz'dan sonra hızla artan dolar kuru Ocak ayının ortasına geldiğimizde 3.90 seviyesini aşarak rekor seviyeye çıktı. Ocak ayının son günlerinden itibaren ise kurda bir gevşeme görüldü ve geçen hafta içerisinde 3.60'ın altına kadar çekildi. Kurun hızla yükselmesine siyasi tansiyona ek olarak, Türk özel sektörünün borç ödemeleri de neden oldu. Başbakan Binali Yıldırım da, 14 Ocak günü yapığı açıklamada, dövizdeki artışın şirketlerin döviz borçlarını kapatmak için döviz almasından kaynaklandığını belirtti.

Merkez Bankası verilerinden Türk özel sektörünün ticari krediler hariç dış borcunun vade dağılımına baktığımızda Ocak'ta 5.9 milyar dolar ve Şubat'ta da 4.2 milyar dolar ödeme yapılması gerekmiş. Tüm ülkenin referanduma odalanacağı Mart, Nisan aylarına baktığımızda ise sırasıyla 7 ve 5.6 milyar dolar vadesi gelecek borç görünüyor. Referandumdan hemen sonra Mayıs'ta ise 9.3 milyar dolarlık bir vade daha var. Buna göre önümüzdeki 3 ayda özel sektörün 22 milyar dolarlık vadesi gelen borcunu çevirmesi gerekecek. Buna aylık minimum 2-3 milyar dolar olması beklenen cari açığı da eklediğimizde 30 milyar dolara ulaşan bir finansman ihtiyacı doğacak.

BOĞAZİÇİ'NDE KRİZ

Referandumun hemen öncesinde ve sonrasında ihtiyaç duyulan bu finansmanı bulmak için hükümet ise çalmadık kapı bırakmadı. Bir Kanun Hükmünde Kararname ile 160 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip kamu kaynakları Türkiye Varlık Fonu'na devredildi. Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Şubat ayının ortasında kalabalık bir heyetle Körfez ülkelerine çıkarma yaptı. Erdoğan, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar'ı kapsayan Körfez ülkeleri gezisi sonrası dönüş yolunda yaptığı açıklamada Türkiye’ye para girişinin durmayacağını belirterek, dolar kurunun 3.50'nin altıan düşeceğini öne sürdü.

Almanya'nın köklü yayın organlarından Der Spiegel'in internet sitesinde “Boğaziçi'nde ekonomik kriz / Türkiye, Berlin'den yardım istedi” başlıklı bir haber yayımladı.

Haberde ekonomideki düşüşü yavaşlatmak için Ankara'nın yurt dışından destek aradığı ifade edilerek, bu kapsamda Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Almanya Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble ile bir araya geldiğine işaret edildi. Spiegel'in edindiği bilgiye göre Schäuble ile Şimşek'in gerçekleştirdiği gizli toplantıda, ekonomik istikrar konusunda Almanya’nın Türkiye’ye nasıl bir katkı sunabileceği konusu gündeme geldi.