Elinizdeki belgeleri teslim ettiniz mi?

Recep Tayyip Erdoğan, dün Çin’e gitti... Kimse eleştirmesin; zamanlama doğrudur! 

Çünkü ülkede kan gövdeyi götürürken kendisinin kapağı yurtdışına atması elzemdir! 

Tıpkı Gezi günlerinde yaptığı gibi! 

Çünkü beyefendinin alnında, “yangından kurtarılacak ilk malzeme” damgası vardır... 

*** 

Uçağa binmeden önce yaptığı konuşmayı dinlediniz mi? 

“Parti kapatılmasını doğru bulmuyorum ama terör örgütünü, kendi arkasında gösterenlerin bunun bedelini ödemeleri de gerekmektedir. Bir parti kapatırsın, başkasını açarlar. Gerçek kişilerle uğraşmalıyız, tüzel kişilerle değil. Terör örgütüne sırtını dayayanların bunun bedelini ödemesi lazım.” 

Sonra da benim bir türlü anlayamadığım bir cümle kurdu: 

“Bunu tüm milletime duyurmak zorundayım: Vatandaşların elindeki belgeleri güvenlik güçlerine ulaştırmasını önemsiyorum.” 

*** 

Haydaaaaaa! 

Koskoca Cumhurbaşkanı, “tüm millete duyurmak zorunluluğu duyduğu” bir “açıklama” yapıyor ama bir kişi bile ne istediğini anlamıyor! 

“ Vatandaşların elindeki belgeleri güvenlik güçlerine ulaştırması...” 

İyi de... Hangi belgeler? 

Bizim evde “belge” sayılabilecek türden bol bol reçete var örneğin... 

Kira kontratını mı istiyor yoksa? 

Ya da terhis belgesi? 

Kredi kartı ekstreleri... En kolayı bu; her vatandaşın evine her ay üçer beşer geliyor nasıl olsa... 

Bir de telefon, elektrik, doğal gaz, su, kablo TV faturaları... 

Bende ayrıca bol miktarda, kendisinin açtığı davalar için gelen mahkeme celpleri var... Olursa, iş görürse teslim edeyim! 

*** 

“Saçmalama Mustafa” mı diyorsunuz? 

Kusura bakmayın ama saçmalayan biri varsa o ben değilim! 

Devletine saygılı bir “vatandaş” olarak Cumhurbaşkanı’nın talebini yerine getirmeye çalışıyorum sadece... 

Ama güvenlik güçlerine ulaştırmam gereken “elimdeki belge”nin ne olduğunu bir türlü bulamıyorum! 

*** 

Eğer Cumhurbaşkanı’nın “belge”den kastı “terör örgütüne sırtını dayayanların bedel ödemelerini sağlayacak” belgeler ise... 

Beyefendi yanlış kapıyı çalmış... 

Böyle belgeler bizim gibi sıradan, temiz vatandaşlarda değil, “bir şekilde işin içinde olanlar”da bulunur! 

MİT dediğin “gizli ordu” da bunun için vardır... 

*** 

MİT yatacak, yatmadığı zaman IŞİD’e silah götürecek, MİT Müsteşarı bölücü başının okey arkadaşı gibi İmralı’dan çıkmayacak; casusluk, ajanlık yapmak size, bana düşecek! 

Oldu! 

Başka derdin var mı Recep Tayyip Bey? 

İsviçre’deki bankalarda gizli hesapları olan milyarder siyasetçileri de bulayım mı? 

AÇILIM BİTMİŞ!  

Recep Tayyip Erdoğan dün Çin’e gitmeden önce tarihi bir itirafta bulundu: 

“Çözüm süreci bitmiştir!” 

Bu ne demektir biliyor musunuz? 

“Ben bu ülkeye 13 yıl zaman kaybettirdim!” 

*** 

Teröristle pazarlığa oturursan, olacağı budur: 

En ufak bir anlaşmazlıkta sıkar kurşunu! 

Tıpkı bugün yaptığı gibi... 

Bu yüzden onurlu devletler terörle müzakere etmez... 

Mücadele eder! 

Sen ordunu kumpas davalarıyla çökertip teröristin elini güçlendireceksin, ülkenin dörtte birinde paçavralarını dalgalandırmalarına izin vereceksin; adamlar kendi devletlerini kurmaya kalkışınca da “Açılım bitti” diyeceksin! 

*** 

Madem öyle; bu “kayıp 13 yıl”ın hesabını vereceksin bayım...  

Yok öyle “bir cümlelik itiraf”la işin içinden sıyrılmak! 

GÜNÜN SORUSU 

Son seçimlerde HDP’den Gaziantep Milletvekili seçilen Celal Doğan, adaylığının kesinleşmesinin ardından bir açıklama yapmış ve “Türk ordusuna ve devletine silah sıkıldığı gün ben yokum” demişti. Sorum kendisine: 

PKK’nın son günlerde katlettiği askerlerin Paraguay ordusuna mensup olduklarını mı sanıyorsun? Neden hâlâ o partide duruyorsun?  

SÖZ SİZDE! (156+82!)  

“Abdullah Bey’e soru sorma işi”ni birlikte yerine getiriyoruz. Bugün sıra okurlarımızdan Ferit Baltacı’da... Siz de bu konudaki sorularınızın bu sütunlarda yayınlanmasını istiyorsanız mustafa0mutlu@gmail.com’a yazınız: 

*** 

“Sayın Cumhurbaşkanım, ulusumuzun simgesi olan siz değerli Abdullah Gül...” 

Size bir Türk olarak aslında böyle seslenmek isterdim. 

Ancak siz, böyle seslenmemizin önünü kestiniz. 

Bu konuda hakkınızı yemeyelim, çok da başarılı oldunuz. 

Şimdi ise kullandığım dil şöyle: 

“Abdullah Bey...  

Hani şu ulusun malı olan köşkte kalmıştınız, yatmıştınız ya! 

Hah işte, o günlerde giderleri kim karşıladı?  

Bunları cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığı için bir anlatsanız da biz de size ‘Eski Cumhurbaşkanımız” desek!” 

GÜNÜN İSYANI 

Gözaltına aldığı tüm gazetecilere, yazarlara, siyasetçilere, subaylara, hukukçulara kelepçe hatta ters kelepçe takan İstanbul Emniyeti, IŞİD üyesi olmakla suçlanan şüphelilere kelepçe takmıyor. İsyanım İstanbul Emniyet Müdürü’ne: 

IŞİD’cilerden korktuğunuzdan mı yoksa duyduğunuz saygıdan mı böyle davranıyorsunuz?