Emekten tasarruf olmaz

Kamuda tasarruf paketi yapılacaklar ve tutarlar üzerinden tartışıldı. Geçen hafta 100 milyar liralık bir tasarruf tedbirinden söz edildi. Ancak pazartesi günü açıklanan pakette herhangi bir tutar öngörüsü yer almadı. Sabah gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu, dünkü köşesinde “Benim hesaplamalarıma göre, bugünkü tasarruf ve verimlilik trendi sürdürülürse 3 yılın sonunda 900 milyar lira ile 1 trilyon lira arasında bir değer üretilecek.” tahmini yaptı. TEPAV da paket açıklanmadan önce yayınladığı araştırma notunda bir trilyon liralık bir tasarrufun mümkün olabileceğini öne sürdü.

İSRAF EKONOMİSİ BİTMELİ

Türkiye'nin bütçesi 11 trilyon lira civarında. Bu bütçeden deprem yaraları sarılırken kesintiye gitmek pek akıl işi değil. Tasarruf dediğiniz gelirinizden artırdığınız kısımdır. Oysa kamu giderlerini belirler sonra ona göre gelir yaratır. Bütçede denklik esastır. Kamu harcar, ekonomi kalkınır. Fakat kamunun harcamaları arzı desteklemek yerine israfa yol açıyorsa işte orada kullanılması gereken kavram tasarruf değil verimliliktir. Harcamaları kesmek değil bütçe kaynaklarını verimli alanlara yöneltmek elzemdir. Ekonomi yönetiminin, enflasyonist etki yaratan israfa kaçan harcamaları sonlandırılmasına yönelik tasarruf paketi adımını bu açıdan anlamlı buluyorum. En azından vatandaşa, “Sen kemer sıkıyorsun ama biz de sıkacağız.” mesajı veriyor.

DAHA AZ İŞÇİ DAHA ÇOK İŞ DEĞİL

Elbette bu yeterli değil. Tasarruf paketi açıklandıktan sonra sıcak para merkezlerinden sesler yükseldi. Öteden beri emekçiler üzerinde kurulan tahakkümü güçlendirmek isteyen tefecilerin borazanları ötmeye başladı. Merkez Bankası'nın enflasyon raporunda yer alan ve çokça tartışılan asgari ücretin fiyatlamalara etkisi meselesi de esasen neoliberallere malzeme sundu. Bir defa şunu not edelim: Emeklinin, emekçinin boğazından kısarak tasarruf olmaz. Türkiye artık ucuz iş gücü ülkesi değildir. Bunu ben değil ülkenin önde gelen ihracatçıları dillendiriyor. O halde bin doların üzerine çıkan işçi ücretleri veri iken yapılması gereken şey bu alanda tasarruf değil verimliliği sağlamaktır. Ekonomide verimlilik ise daha az emek ile daha fazla çıktı üretmek olarak düz bir mantıkla ele alınmamalıdır. Örneğin Prof. Dr. Sumru Altuğ ile konuyu istişare ettiğimiz kendisi de “Verimlilik az işçiyle çok iş yapmak olarak algılanmamalı.” mesajı verdi. Günümüzde verimliliği sağlayarak refah elde etmenin yolu ucuz emekten değil yetkin emekten, iş süreçlerinden teknolojiyi daha çok kullanmaktan geçiyor.

ECZACIBAŞI BİR İLKE İMZA ATTI

Verimlilik denince işin bir de ürün kısmı var. Dünya artık döngüsel ekonomi yoluna girdi. Atıklar çöp değil ham madde olarak değerlendirilir oldu. Önceki akşam İstanbul Modern'de bir araya geldiğimiz Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da buna işaret ederek, artık çevre, iklim ve sürdürülebilirlik meselelerinin bir sosyal sorumluluk konusu değil değil doğrudan işletmelerin iş yapış kültürlerini etkileyen bir hal aldığını vurguladı. Vitra'nın Ürettiği “dünyanın ilk ve tek yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu”nun tanıtıldığı toplantıda konuşan Eczacıbaşı'nın sözlerine kulak verelim: “Sürdürülebilir tedarik zincirleri kurmak zorundayız. Şimdi kuruluşlar belirli aşamalardan geçerekbu çalışmaları sürdürüyorlar. İlk aşamalarda hammadde ve enerji kullanımında verimliliği artırma çalışmaları yapılıyor. Ama ondan sonra sürdürülebilirliğe hizmet eden ürünler geliştirme aşamalarına geçiliyor. Bizim kuruluşlarımızda - dünyada da biraz öyle- bu aşamalarda. Enerji kullanımında verimliliği artırmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda karbon ayak izimizi de azaltmaya çalışıyoruz. Ham madde verimliliğini artırmaya çalışıyoruz.Tabii çok önemli bir konu da su kullanımını ve verimliliği artırmaya ve tasarrufları artırmaya çalışıyoruz.”