Emperyalist merkezlerde panik havası
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gayrı resmi yayın organı Foreign Policy hâlâ şoku atlatamamıştı. “Teyzemin bıyıkları olsa eniştem olurdu!” hâlet-i ruhiyesi içindeydi. Darbe girişiminin duvara çarpmasını şöyle analiz etti: “Önce lider (Cumhurbaşkanı Erdoğan) öldürülmeliydi!”
DARBEYE PSİKOLOJİK DESTEK
Kamuoyunda gölge CIA olarak bilinen STRATFOR’un sıcak saatlerdeki yayın politikası oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi. Başlangıçta darbenin lehinde yorumlanacak bir üslup göze çarptı. En kritik saatlerde “darbe girişiminin başarılı bir çizgi izlediği” ifade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının rotası servis edildi. Herhalde Atatürk Havalimanı Kulesi’nde görevli kontrolör hastalandığı takdirde görevi STRATFOR devralacaktı. Kalkışma bastırılınca garip bir şekilde, “Türkiye’nin gücünün azaldığı” sonucuna ulaşıldı. Oysaki kanserli yaranın operasyonla atılmasından sonra hastanın hızla iyileşeceğini herkesten iyi biliyorlardı.
DARBE HAZIRLIĞININ ARKA CEPHESİ
Aslında Batı basın ve yayın organlarında darbenin parmak izleri vardı. New York Times çarpıcı bir yorum yapmıştı: “IŞİD ile savaşan Kürtlere ABD ve NATO üyesi ülkeler her türlü desteği verirken, diğer bir müttefikin onları bombalaması sürdürülebilir değil!” Peki, bu duruma nasıl son verilecekti?
Foreign Policy bu sorunun cevabını kendince şöyle buldu: “Tüm bunlara rağmen Ordu içerisinden birilerinin Türkiye’yi Erdoğan’ın İslamcı diktatörlüğünden ve ülkeyi soktuğu tehlikeli yoldan çıkarmak için darbe girişiminde bulunmayacağının hiçbir garantisi yok!” Dergi, Ordu’yu değil de Ordu içerisinde birilerini işaret ediyordu. Acaba bu grup kimdi?
CNN televizyonunun yorumu ise insan zekâsıyla alay eder bir mahiyet taşıyordu: “Türkiye’de darbe başarısız oldu. Demokrasi baskı altında!” Yani darbe başarılı olsaydı, bu baskı ortadan kalkacak mıydı?
BAYRAK BİZDE DİREK ONLARDA KALDI!
Selçuk Ülger taksi şoförlüğü yaparak Frankfurt’ta hayat kavgası veren bir okurum. Ziraat mühendisi ve aynı zamanda usta bir edebiyatçı. Batı kamuoyunu çok yakından takip ediyor. 20 Temmuz Çarşamba günü, “Darbe Yahut Müsamere” başlıklı yazımı okumuş. Sıcağı sıcağına görüşlerini gönderdi... Kısaltarak aktarıyorum:
Yazınızda belirttiğiniz gibi gerçekten de “Bayrak bizde direk onlarda kaldı” O insan hakları şampiyonu ikiyüzlü Almanya (Genel olarak Batı) günlerdir hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Alman devlet televizyonları ve radyolar kirli propaganda haberleri ile dolu. Bunların da herhalde haberi (darbe girişiminden) vardı. Başarısız darbe girişimi onları perişan etmiş. Ruh hali ve demeçlerinden hemen anlaşılıyor...
Azılı PKK yandaşları ve sahte demokratlar kin kusuyorlar... Gülen, zavallı bir din adamı gibi sunuluyor. Küçük ve mütevazı (!) odası televizyonlarda defalarca gösteriliyor. Amaç, ‘Bu adam kim, darbe kim’ algısı oluşturmak. Ayrıca bu vesile ile küpeli Cem’in ne kadar FETÖsever ve darbesever olduğunu öğrenmiş olduk.
Türkiye’deki bazı gazetecileri -ben de dâhil- adam bilirdik. Ceviz kadar beyin yok mu bunlarda? Tayyip kini beyin fonksiyonlarını dumura uğratmış. Yakın çevremde bile kara propagandanın esiri olup olaya kuşku ile bakan arkadaşlarım var. Kahrolmamak elde değil.
BATI’NIN YENİ HAREKET TARZI
Batı her koşulda çıkarcıdır. Darbe girişiminin başarısız olması hayatı durdurmuyor. Türkiye’nin FETÖ çetesinin üzerine kararlılıkla gitmesi malum merkezlerde tedirginlik yarattı. Hukuk, demokrasi, insan hakları kavramlarını istismar ederek süreci durdurmayı hedefliyorlar. Çünkü 30-40 yıllık çalışmalarının ürünü olan en etkili kurumlardaki kadrolarını kaybetmek üzereler...
Balyoz-Ergenekon süreçlerine destek veren Batı’nın hukuk, insan hakları söylemlerine güvenemeyiz. Ayrıca Batı’nın Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsızlık duyduğunu yaşayarak öğrendik. Türkiye’nin birikimli insan gücü kaynaklarını kaybetmesi Batı’yı sadece mutlu eder. Demek ki burada bir çapanoğlu var. Acaba Türkiye’ye soktukları çeşitli kılıklara bürünmüş etki ajanlarını mı yitiriyorlar?
Özetle, emperyalist sistem darbe girişiminin çökmesinden pek mutlu olmadı. FETÖ’ye bağlı kamu görevlilerinin kapının önüne konmasından da hoşnut değil. Alelacele Türkiye’nin kredi notunu da düşürdüler. Bunların bir anlamı yok mu? Devam edeceğiz...