Emperyalizme karşı Türkiye ve Somali el ele-II

Emperyalizmden yorulan Somali’nin kendisine 2011’de uzanan dost Türk elini sıkıca tuttuğunu yazmıştım. Türkiye Somali’ye yardımlarını, koşulsuz olarak, istikrarsızlığın olası tehlikelerine rağmen, aracısız ve ihtiyaç sahiplerine ilk elden teslim ederek yaptı. Türkiye’nin Afrika’daki bu tarz insanî yaklaşımları, dünya literatürüne “Türk Usulü İnsani Yardım” kavramını soktu. Somali’deki altyapı, ulaştırma, diplomasi desteklerinde de “karşılık” aramayan Türkiye, hastane, çadırkent, okul ve yetimhaneler kurdu; tarım-hayvancılık eğitimleri verdi; üniversitelerinden burs olanakları sağladı; böylece Somalililerin sevgisini kazandı.

Türkiye’nin Somali ile yakınlaşmasının “jeopolitik” bir güç birliğine dönüşeceğini anlayan Batı emperyalizmi, harekete geçmekte gecikmedi. Önce, Batı karşıtıymış rolünü oynarken Batı’nın taşeronluğunu yapan El Şebab, 2011’de Türkiye’den burs isteyen Somalili gençlerden 70’inin öldüğü bir bombalı saldırı gerçekleştirdi. 2013’te Türk Büyükelçiliği’ne yapılan El Şebab saldırısında ise, 3 Türk polisi şehit oldu. Yılda 1.000 çocuk kaçırıp terörist olarak yetiştiren taşeron El Şebab’a göre; “Türkler, emperyalistler için çalışıyor” imiş! Afrika Birliği’nin El Şebab ile mücadele için görevlendirdiği, ama Somali’de Batı taşeronu bir işgal ordusu gibi hareket eden AMISOM adlı barış gücü de Türkiye’nin Somali’deki varlığına sıklıkla tepkisel yaklaşmıştır.

SOMALİ ASKERÎ EĞİTİMİNDE TÜRKİYE-BATI REKABETİ

İstikrar arayan Somali’nin gelecek güvenlik mimarisi, 2017’de, Batı’nın etkili olduğu bir konferanslar serisinde belirlendi. İç savaş, açlık ve kıtlık sonrasının tükenmişliği ile emperyalizme direnemeyen Somali, 18.000 mevcutlu profesyonel bir kara kuvveti, ayrı olarak 4.000 mevcutlu profesyonel bir özel kuvvet ve 32.000 mevcutlu bir polis gücünden oluşan Batı dayatması bir güvenlik mimarisini kabul etti. Böylece 2017 yılı, Somali’de kurulmaya başlanan yeni ordu ve polis teşkilatının eğitimi için rekabetin başladığı yıl oldu. Eğitim sorumluluğu alan devletler, eğitim sürecinde eğittiklerinin maaşlarını ödemeyi de üstlendiklerinden yoksul Somali, yeni güvenlik yapısının tüm eğitim işlerini, başka devletlere bıraktı. Sonuçta, Somali askerî eğitiminde 2 ayrı ekol oluştu: Bir tarafta, ABD, İngiltere, AB, BAE, Eritre ve AMISOM, yani Batı emperyalizmi ve vekilleri; diğer tarafta ise, emperyalizme direnç gösterme eğilimindeki Türkiye… Batı emperyalizmi, hizmetkârları olarak yetiştirmeye çabaladıkları Somali asker ve polislerine dayanarak kritik Somali sularında kalıcı olmayı amaçlarken; Türkiye, Somali güvenlik güçlerine verdiği, emperyalizm ile mücadeleci kıvamdaki eğitimlerle dikkat çekti. Bu rekabetin ayrıntılarına da değinelim.

El-Şebab ile mücadele için Somali Millî Ordusu’ndan ayrı yapılandırılan 4.000 kişilik Somali Özel Kuvvetleri (DANAB), Mogadişu yakınlarındaki Baledogle’de, AFRICOM Ordusu’nun Somali Hücresini oluşturan 500 ABD askeri tarafından eğitildi. Bu durum, ABD’nin -Somali’nin en seçkin askerleri kanalıyla- Somali’ye sıkıca yerleştiğini gösterir. Bunun dışında, Baidoa şehrindeki bir eğitim merkezinde, 22 İngiliz askeri ile AB ülkelerinden 16 asker, birkaç yüz Somali askerine eğitim verdiler.

1 Nisan 2022’de, ATMIS adını alarak devir-teslim misyonuna dönüştürülen 20.000 mevcutlu AMISOM, -yani Afrika Birliği’nin barış gücü-, yıllardır erteleyip durduğu nazlı devir teslim sürecini, Somali polisini emperyalist çıkarlara koşullandıran bir eğitim sürecine döndürdü. Belirtmemde fayda var; AMISOM’un (ATMIS) mali, lojistik ve teçhizat desteği büyük ölçüde ABD ve AB tarafından karşılanmaktadır. Bu yönüyle emperyalizmin hizmetinde olduğu anlaşılan AMISOM (ATMIS) isimli barış gücünün taraflı eğitiminden beklediği sonucu alabilmek için devir-teslim sürecini kasten geciktirmekte olduğu açıktır.

Somali’de emperyalizmden bağımsız hareket eden Türkiye’nin, 2.000 Türk askerini, 2017’de Mogadişu’da konuşlandırıp Somali piyadelerinin eğitim işlerine tekeline alması, emperyalizmin ve vekillerinin canını sıkan bir gelişme oldu. Mogadişu’da yılda 3 Somali Piyade Taburunun Türk askerleri tarafından eğitilmesinden başka; Somali Silahlı Kuvvetleri’nin gelecekteki komuta kademesini oluşturacak Somalili subay ve astsubaylar da Türkçe öğrenip yoğun askerî eğitime alınınca, emperyalizmin Somali’deki tüm hesapları bozuldu.

SOMALİ SULARINDA EMPERYALİZMİN OYUNUNU BOZAN TÜRKİYE

Türkiye-Batı eğitim rekabeti ile kurulmaya çalışılan 22.000 kişilik Somali Silahlı Kuvvetleri’nin hafif silahlı bir kara kuvvetinden oluştuğu dikkatinizi çekmiştir. Uçağı/helikopteri bulunmayan Somali Hava Kuvvetleri’nin personel mevcudu yalnızca 140’tır ve Mogadişu Havaalanı’nın pist bakımından sorumludurlar.

Türkiye’nin hibe ettiği 11 fiber botu saymazsak gemisi bulunmayan Somali Deniz Kuvvetleri’nin mevcudu da yalnızca 350’dir. Anlayacağınız emperyalizm, Somali’nin sahip çıkamadığı deniz ve gök vatanının jeopolitik gücünü sömürmekten fazlasıyla memnun idi. Ta ki, Somali, 8 Şubat 2024’te, Türkiye ile imzaladığı “Savunma ve Ekonomik İş Birliği Anlaşması” ile deniz vatanının korunmasını 10 yıllığına Türkiye’ye emanet edene kadar… Türk Donanması’nın Somali sularındaki varlığı; Karadeniz’den Umman Denizi’ne kadar tüm Batı Asya denizlerindeki emperyalist oyunu bozar. Türkiye’deki neo-liberaller, Somali sularının 10 yıllığına Türk Donanması’na emanet edileceğini duyunca heyecanlandılar ve Somali denizlerindeki rezerv miktarı bile bilinmeyen petrol kaynaklarını dillerine doladılar. Somali’nin kıt ekonomik kaynaklarına göz diken bu tür söylemleri, akılcı bulmam. Sebebini Somali’nin sosyo-ekonomik durumu üzerinden açıklayayım…

%60’ı göçebe olan Somali’nin nüfusu, 16 milyondur. Siyasi istikrarsızlık, terör, kuraklık, kıtlık ve açlık nedenleriyle nüfusun çoğunluğu ülke içinde -hatta komşu ülkelere doğru- hareket hâlindedir. Süreklilik kazanan yoğun nüfus hareketliliğinin Somali’de istikrarsızlığa hizmet ettiği açıktır. Kuraklıktan dolayı ülkenin sadece %2’lik bölümünde tarım yapılabilmesine rağmen, Somali’deki tüm üretimin %65’i tarım ve hayvancılığa dayalıdır; genç nüfusun 2/3’ü işsizdir. Batı’nın hırsız balıkçıları nedeniyle Somali balıkçılığının yok olduğunu geçen haftaki yazımda anlatmıştım. Somali devlet bütçesinin %85’i idari hizmetler ve güvenlik için; eğitim ve sağlık için ise yalnızca %10’u kullanılmaktadır. Resmî para birimi Şilin iken, Somali’de hizmet ve mal dolaşımında yalnızca dolar kullanılmaktadır. Anlayacağınız, Somali’nin sosyo-ekonomik durumu perişandır.

2020’de Paris Kulübü, Somali’nin dış borcunun 1,4 milyar dolarlık bölümünü silince, Somali’nin ekonomik olarak rahatladığı sanıldı, ama öyle olmadı. Çünkü, neo-liberal dayatmayı koşullandıran bu borç silme kıyağı ile Somali, aslında emperyalist bir tuzağın içine çekilmişti. Sonuçta, 2022’de 10,5 milyar dolar civarında yıllık gayrisafi millî hasıla üretebilen Somali’nin dış ticaret dengesizliği kontrolden çıktı. Özetlersek, Somali’nin 2022’deki dış satımı, yalnızca 550 milyon dolar iken; dış alımı ise bunun 10 katı, yani 5,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Somali’nin en çok ithal ettiği ürün grubunun, gıda, petrol, gübre, tohum, makine filan değil de tütün ürünleri olması başka bir fiyaskodur. Anlayacağınız, 1 satıp 10 alan Somali, 2022’deki ihracat geliri olan 550 milyon doları, yurt dışından yalnızca sigara satın almak için kullandı. Somali ihracatını tütüne gömerken, yıllık 5 milyar dolar ticaret açığı ile kendini yine ödeyemeyeceği ve her yıl büyüyen bir dış borcun içine gömdü. Özetlersek; Somali, jeopolitik gücüne sonsuza kadar el koymak isteyen emperyalizmin borçlandırma tuzağına düşmüş durumdadır. Somali, neo-liberal ekonomiden vazgeçmez, üretim ekonomisine yönelmez ve bunu bilimsel bir temele oturtmaz ise; emperyalizmden kurtulamaz. Hatırlatmadan geçmeyeyim; aynı tespitim, neo-liberal ekonomi düzeni içinde boğulmamak için çırpınıp duran Türkiye için de geçerlidir.

Emperyalist akıl hocalarının borazanlığını yapan neo-liberalleri üzmüş olacağım ama; Türkiye’nin Somali’de hiçbir ekonomik çıkarı yoktur, ama jeopolitik çıkarı çok büyüktür. Jeopolitik gücü, siyasi ve ekonomik zayıflığını istismar eden emperyalistlerin saldırısı altında olan Somalili kardeşlerimizin, bu dev jeopolitik güç alanını, güven duydukları Türkiye’ye 10 yıllığına emanet etme kararı vermeleri; Türkiye, Somali, Asya ve Afrika için rüya gibi bir jeopolitik fırsattır. Önümüzdeki hafta; “Ne işimiz var Somali sularında?” sorusunu cevaplayacağım…