En büyük sermaye Fenerbahçeli olmaktır

Aykut Kocaman bir yıl bekledi sonra Konyaspor ile imzayı attı. Nedenini bilmiyoruz. Daha büyük kulüplere de talip olabilirdi. Bu sözlerim Konya’yı küçümsediğim anlamına gelmemelidir. Sanırım uzunca bir süre boşta kalmanın kompleksine girdi. Mevlana meşrep olduğunu bu yüzden Konya’yı seçtiğini düşünmek bile istemiyorum. Hayalci değil gerçekçi bir insandır Aykut. Fenerbahçe’de antrenörlüğü esnasında başına gelen olaylar, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Sanırım onu göklere çıkartan sonra da sıfırlayan fanatiklerden ağzı yanmamış olmalı. Bence Aykut, başka ülkeye antrenör olarak gitseydi daha isabetli bir iş yapmış olurdu. Ama sorsanız Aykut’a acelen neydi bekleseydin biraz. Ama alacağınız cevap ne yapayım evladı ayar var. Para gereksinimi. Sanırım bu Aykut için söz konusu olmamalı çalıştığı yıllarda kazandığı paralar yüzünden bir açmazda olduğunu düşünmüyorum. Ne olursa olsun Aykut’un Fenerbahçe’de kazandığı para helal olsun. Görevini tam anlamı ile yaptı. Yalnız şunu öğrenmesi lazım Fenerbahçe’de antrenörlük yapmak paranın dışında büyük bir sermayedir. Genç takımdan yetişip ve A Takımında görev yapan ben ve benim gibilere her zaman güç verdi. Üstelik; ilk kez şampiyon olmuş takımdan beş kuruş para almadım ve kısa bir süre sonra istifa etim. Yapılan transfer tekliflerini kabul etmedim. Fenerbahçe’den kazandığım manevi sermaye beni, bu yaşıma kadar idare etti. Fenerbahçe bana kişilik kazandırdı. Aynı kuşaktan olmasak da Aykut’u her açıdan takdir ederim. Sık sık da onun hakkında yazı yazarım. Yıllar yılı Fenerbahçe de ikimiz de onbir numaralı formayı taşıyarak sol açık oynadık. Futbol karakterimiz de birbirine benzer. Ben belki de Aykut konusunda duygusalım.

Sevenleri de var sevmeyenleri de. Bunlara karşı Aykut’un kısa bir süre sonra antrenörlüğe soyunması kocaman bir hata oldu. Fenerbahçe’de kalsaydı İleride başkanlık yapacak kadar donanıma sahip. Ama kendisi ile görüşmedim. Onun da söyleyecekleri vardır muhakkak. Konyaspor ile başarısını devam ettirmesini arzularım.

MADEMKİ TEKNİK DİREKTÖRSÜN SONUNDA KOVULACAKSIN!

Şu yabancı teknik direktörlerin ve futbolcuların koşa koşa Türkiye’ye gelmelerine bir türlü anlam veremiyorum. Bilgisayarın tuşuna basıp Türkiye’nin sosyo-psikolojik durumuna hiç bakmıyorlar. Eğer baksalardı yıllardan beri ülkemize gelen evrensel boyutta şöhret olmuş antrenör ve futbolcular kendinden evvelkilerin ne hale düştüğünü görüp de gelmeye cesaret edemezlerdi.

Sanırım seksen yılından beri kulüplerimize yüzden fazla teknik adam geldi. Hepsinin de akıbeti aynı oldu. Türkiye’deki ömürleri bir pervane böceğininki kadar az oldu. Hemen hemen hepsi kovuldu. Hatta dayak bile yiyen antrenörler oldu. Bir çoğu kendi kariyerlerini zedeleyerek ülkemizden ayrılırlarken bir buket çiçek dahi verilmeden memleketlerine geri gönderildiler. İşte Prandelli gitti gidecek. Oysa İtalyan Milli takımının antrenörü, evrensel boyutta şöhrete sahip. Şimdi bazı Galatasaray’lılar pusudalar. Takımın bir mağlubiyetini bekliyorlar. Başarısızlığa klasik bir mazeret bulunacak. Biz millet olarak mağlubiyete hiç tahammülümüz zaten yok. Üst üste alınan birkaç mağlubiyet sonrasında teknik direktörler hemen geldikleri memleketlerine geri gönderiliyor. Peki, yabancıları gönderiyoruz, yerli antrenörlerimizi de beğenmiyoruz. Neye varacak bunun sonu? Türkiye’de böyle bir durumda nasıl dünya çapında futbolcu yetişir. Daha uzun süre biz, yabancı maçları hayranlıkla seyreder, kendimizi tatmin etmekten öteye gidemeyiz.