Enflasyon nedir, nasıl mücadele edilir?
Enflasyon tanım olarak, genel fiyat seviyelerinde yükselme demektir. İngilizce “inflation” şişme, şişirme anlamına gelen bir kelimedir.
Kamuoyunda ise genel olarak, hayat pahalılığı, pahalılık olarak tanımlanmaktadır.
Ben ise enflasyonu bir kesimden başka kesim ya da kesimlere servet transferi olarak, baştaki tanıma ek yaparak anlamanın en doğru tanım olduğunu düşünüyorum.
***
Sonda söyleyeceğimi, başta söyleyeyim. Emperyalist Atlantik sisteminden kopmadan ve Atlantik sistemi sona ermeden enflasyonu kesin yenilgiye uğratmak mümkün değildir. Çünkü dünyada bugün enflasyon diğer ülkelerden Atlantik sistemine değer transferi demektir. Diğer ülkelerden kastım öncelikle gelişmekte olan ülkeler daha sonra ABD hariç diğer ülkeleri kastediyorum. Ekonomide hatalı uygulamalar, yanlışlar vb. gibi söylenenler tamamen Atlantik sistemine değer transferinin üstünü kapatmak için söylenen masallardır.
***
Şöyle tanımlamak en doğrusu; genel fiyat seviyelerinde meydana gelen yükseliş aracılığı ile bir kesimden başka kesime servet transferine enflasyon denir.
Şimdi enflasyonu biraz daha derinlemesine teknik olarak tanımlayalım.
Üç tür enflasyon vardır.
Talep enflasyonu: Toplumda zenginleşme karşısında mal ve hizmet arzının yeterince artmaması nedeniyle oluşan fiyat artışları. Bugün Atlantik sistemi ülkelerinin yaşadığı enflasyon.
Arz enflasyonu: Toplumda gelir seviyesi aynı kalırken, toplumun talep ettiği mal ve hizmetlerde üretimin aksaması nedeniyle oluşan enflasyon. Pandemi döneminde özellikle Çin Halk Cumhuriyeti'nin Kovid-19 önlemleri nedeniyle üretimi durdurması nedeniyle oluşan fiyat artışları en bilinen örnek olarak alınabilir.
Maliyet enflasyonu: Mal ve hizmet arzı ile toplum gelir seviyesi aynı kaldığı durumlarda üretim maliyetlerindeki artışlar nedeniyle oluşan fiyat artışlarına maliyet enflasyonu denir. Bugün Türkiye’de yaşanan enflasyon esas olarak bu enflasyon türüdür.
***
Enflasyon tanımlarından da anlaşılacağı gibi enflasyonla mücadele edebilmek için fiyat artışlarına neden olan unsurları tanımlamak önemlidir. İçinde bulunduğunuz enflasyonla ancak böyle mücadele etmek mümkündür.
Yukarıda saydığım enflasyon tanımları enflasyonist ekonomilerde tek başlarına yaşanmaz, ancak bir tanesi daha ağırlıklı olarak fiyat artışlarına neden olur.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi ülkemizde ağırlıklı olarak yaşanan enflasyon “maliyet enflasyonudur.”
***
Her üç enflasyon biçimi ile mücadele de temel olarak yapılması gereken aslında üretimin artırılmasıdır.
Türkiye’deki durumu daha net özetlemek için; Türkiye’de gelir seviyesi ve gelir dağılımı talep enflasyonuna neden olmaktan çok uzaktadır. Enflasyon sürecinde fiyatlar genel seviyesindeki yükselme gelecekteki talebi fiyat artışlarından kurtulmak için öne çekse de bu olgu talep enflasyonunu tetiklemekten çok uzaktadır.
Türkiye’de mal ve hizmet arz sıkıntısı bulunmamaktadır. TÜİK verilerine göre 2023 yılı Mart ayı kapasite kullanım oranı yüzde 73.5’dir. Yani talep artışını karşılayacak genel arz potansiyeli mevcuttur.
***
Dikkat edersek; ülkemizde yaşanan enflasyon temelde; özellikle 2019 yılından başlayarak artan dünya ham madde, gıda ve enerji fiyatlarının Türkiye’ye yansıması ile yıllardan bu yana çözümlenemeyen cari açık ve sistemdeki dolarizasyon nedeniyle dövize olan talep karşısında döviz kurlarındaki artış nedeniyle oluşan fiyat artışları ülkemizdeki enflasyonun temel nedenidir.
Ülkemizdeki enflasyonun oluşum nedenlerini doğru tespit ettiysek, buna karşı mücadelede aşağıdaki şekilde olmalıdır.
1- Ülke içindeki üretimi, ihracat ve iç piyasa koşullarını dengeleyecek şekilde planlayarak sürdürülebilir bir mal ve hizmet arz sistemi oluşturmak.
2- Piyasa fiyatlarını kontrol ve piyasa yapıcı olmak amacı ile bugün Ak parti hükümeti tarafından başlatılan ancak devamı getirilmeyen Tarım Kredi Kooperatifi Perakende mağazalarını en az 10 bin mağaza hedefi ile tüm yurt sathına yaymak. Böylece tüketiciye fiyat garantili, sağlıklı, tüketim malları temin etmek. Aynı zamanda özellikle tarımsal ürün üreticileri ile yakın temas içinde olarak onların çıkarlarını da kollamak.
3- Maliyet enflasyonunda temel nedenlerden biri olan döviz ihtiyacı karşısında öncelikle döviz kur baskısı yaratan iki nedenden biri olan yurt içi tasarruf döviz talebini tasarruf amacı ile döviz edinmek koşullarını ortadan kaldırmak.
4- Döviz ihtiyacının ikinci temel nedeni olan cari açık nedeniyle ithal mal talebinin ithal ikameci politikalarla tersine çevrilmesi.
5- Uluslararası piyasalardaki, ithalatına zorunlu olduğumuz; enerji, gıda ve hammadde fiyatlarındaki artışa karşı oluşturulacak fon (döviz-altın rezervleri) ile bütçeye yük oluşturmadan yapılan sübvansiyonlarla bu fiyat artışları dengeleninceye kadar iç piyasaya bu malları iç piyasayı rahatsız etmeyecek seviyede fiyatlarla almak. (Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en büyük ikinci ithalatçısı olduğu halde bu sübvansiyonlarla enflasyonu yüzde 1.5-2 aralığında tutmayı başarmaktadır.)