EOH Usulü Darbe

Böyle darbe mi olur? diyen bazılarının, bu sözü “bu naylon darbe, tezgah!” diyebilmek ve Amerikan-Fethullahçı faili gizlemek için dile getirdikleri belli oldu.
Böyle bir amaç gütmeden yine de iyi de bu saatte! köprünün bir yanını tutmuş öbür yanı açık! bu kadar beceriksizce!... diyenlere ise, tv ekranında dinlediğimiz Balyoz tutsağı asker Mustafa Önsel çok açık yanıt verdi: Bu çok iyi planlanmış bir iş; beceriksizce falan değil!
Onun uyarısı üzerine son zamanların yönetim kuramlarına göz attım. Çok aramak gerekmedi.Yaşadığımız 15 Temmuz saldırısının, hava kuvvetlerinin ön plana geçmesiyle birlikte havacılar cenahından üretilmiş EOH Teorisi’ne çok uygun düştüğü görülüyor.
*
Askeri terminolojide buna ‘konsept’ deniyor. Yani her harekatın olmazsa olmazı; genel düşünme ve tasarım, örgütleme, eylem tarzı. Düşmanın ‘konsept’ini bilmek, zaferi yarılamak demek.
EOH, Etki Odaklı Harekat sözlerinin baş harfleri. Kuram, tahmin edilebileceği gibi Türk havacılar tarafından geliştirilmiş değil. Orijinal adı EBO -Effects Based Operations. Bunun, son yıllarda e-teknoloji sayesinde geliştirilen “Ağ Merkezli Savaş Teorisi” ile desteklendiği görülüyor. Günümüzde NATO, bu ‘konsept’i geliştirme ve uygulama merkezi.
*
Eskiden ‘tüfek icat oldu mertlik bozuldu’ denmiş. Bu sözü söyleyenler şimdi EOH’ları görselerdi acaba ne derlerdi?
EOH, doğrudan düşman ordusuna saldırma! diyen bir kuram. Her insanın, her ordunun, her ulusun bir-birkaç ağırlık merkezi vardır; o ağırlık merkezlerine saldır! diyor. Düşman üzerinde en çok ve dalga dalga etki yaratacak, düşmanın direncini kırarak onu yıldıracak kaynaklara saldır. Düşmanı ayakta tutanı bul, onları yok et. Taktik değil, stratejik bombalama yap! O hedef savaşçı-fiziksel bir hedef de olabilir -Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi, simgesel bir hedef de olabilir -TBMM ve Cumhurbaşkanlığı gibi. Ve herhalde ‘her yer tutuldu’ diye güç ilanı yapmak üzere Boğaziçi Köprüsü’ne yerleşmek gibi...
Geleneksel savaş planları belirli bir sıraya göre doğrusal yöntemlerle yapılırken, EOH “gerçek zamanlı planlama”yla yapılıyor. Bir “etki” yaratmak için planlanan “eylem”in istenen etkiyi verip vermediği değerlendirilip, ‘operasyon kuvvetleriyle sürekli iletişim’le bir diğer ‘etki’ için başka bir ‘eylem’e “anında” karar veriliyor. İnsanın aklına darbecilerin whatsapp haberleşmesi geliyor. Yalnızca Çiğli değil, aynı zamanda İncirlik Üssü ile Büyükada’daki otel toplantısı haberlerine bakınca, insan, belki bunlar değil ama gerçek zamanlı planlama yapan “EOH Karargahları”nın hangi noktalarda iş gördüğünü merak ediyor.
*
Bir NATO üyesi olarak TSK, EOH usulünü yalnızca akademik değil mesleki olarak da biliyor. 2000 yılından bu yana bu ‘konsept’in MNE kısa adıyla bilinen tatbikatlarında yer almak için uğraşmış ve yer almış bir kurum. EOH usulünün kendini hedef alabileceğini hiç düşünmemiş, yapısını bu saldırı tekniğine karşı korumak için kurumsal aklı hiç kıpırdamamış görünüyor.
*
EOH, etki odaklı harekatın bir bacağını askeri işlere dayandırıyorsa, ikincisini diplomatik, üçüncüsünü de iktisadi müdahalelere dayandırıyor. Bu bizim tahminimiz değil. Bu harekatın teorisini geliştirenler şemalarını böyle yapıyorlar. O halde şimdi TSK’nın düştüğü hataya düşmemek, mücadeleyi, 15 Temmuz işgal saldırısının amacıyla birlikte usulünü ve uslubunu da iyi tanıyarak sürdürmek gerekiyor.
*
Irak’ın işgalinde tv’lerden tanık olduğumuz ve ışık huzmelerinden ibaretmiş sandığımız savaşın, bildiğimiz vahşet olduğunu, gün ağarınca gözlerimizle görmüştük. Söylediklerine göre “diktatöre” ve “diktaya karşı” başlatılıp yıllarca sürdürülen AB-D işgalinin, tarihin en acımasız yok edici saldırganlığı olduğunu öğrendik.
Bunca dersten sonra “ne darbe ne dikta” diye saçmalayıp, emperyalizmin EOH’lü, Ağ Merkezli işgal saldırısı karşısında parmağı ağzında demokratlık yapmanın affedilir tarafı yok. Bunca dersten sonra, hedefine işgal-için-darbeyi koymaktan uzak duranların tutumunu”akıl tutulması” diye adlandırmamızın olanağı yok.
Doğru, Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir şey görmedik. Çünkü zaman “yeni”. Düşmanın yöntemleri “yeni”. Düşmanın adı bile neredeyse “yeni”!