Erdemlerini seslendiren besteci

Sarper Özsan’ın acısı dinmiyor. Yokluğu uzaydaki kara delik gibi, zamanın içinde büyüyor, büyüyor. Kara delik sizin içinizde ve siz kara deliğin içindesiniz.

Sarper Özsan büyük besteci, müzik bilimcisi, derin bir insan, gönül adamı, âşık, emekçi davasının eri, eğilip bükülmeyen bir partizan, karşılıksız verenlerden, bir fedaî, Yunus Emrelerin soyundan ve yolundan bir derviş.

25-26-27 Ekim 2007-Kemaliye gezisi. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Vatan Partisi MKK Üyesi Şule Perinçek ile birlikte tarihi Kemaliye binalarının önünde.

ERDEMLERİN NAKIŞÇISI

Her bestesini kucağında büyüdüğü Türk halkının ve yedi iklimden insanlığın binlerce yıllık erdemleriyle işledi. O’nun notalara dökülen nakışları, biriktirdiği erdemlerdir, hayatın içinde topladığı insanlıktır, sevgidir, kardeşliktir, inceliktir, zerafettir, cesarettir, kahramanlıktır. Sesler ve renkler, O’nun erdemleriyle cana can katar. O sesler, toprakta akarken toprak kadar bizden ve toprak kadar alçak gönüllüdür. Kayalardan atlarken kanatlanıyor, cesur, isyancı ve coşkuludur.

Çok duyguluydu. O’na yalnız hüzünler değil, sevinçler de gözyaşları döktürürdü. Gözyaşlarıyla da Asyalıydı. Ama savaşta onu ağlarken gören olmamıştır. O zaman posbıyıkları daha da dikleşirdi.

Cüneyt Akalın, Sarper Özsan ve Tuncay, Ankara Mamak 2 No'lu tutukevinde. (1972)

BİZİM VE BÜTÜN İNSANLIĞIN BESTECİSİ

Sarper’in bestelerinin hepsi bizdendir, hepsinde bu toprakların kokusu vardır, hepsi bizim havalarımızdır. “Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini” derken, Ege havası olur. “Hopalı Rüstem”de ve “Martılar”da horon teper. “Bir mermide benden aslanım” koçaklamasındaki “hey”, hepimizin nârasıdır. “Koş saflara, gel saflara” marşı, hepimizi ayağa kaldıran bir Anadolu karşılaması tadındadır. Çok sevilmesinin, çok beğenilmesinin nedenlerinden biri de budur.

Cüneyt Akalın, Sarper Özsan ve Tuncay, Ankara Mamak 2 No'lu tutukevinde havalandırmada. (1972)

Sarper, aynı zamanda bütün insanlığın bestecisidir. Hiç unutmuyorum, Rusya Komünist İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Dünyanın büyük termodinamik uzmanlarından Boris Gunko, 1990’lı yıllarda Türkiye’ye geldiği zaman, Sarper Özsan’ın eserlerine ve özellikle marşlarına hayran kalmıştı. Kendisi de aynı zamanda müzisyendi ve Rusya’nın müzik birikimiyle yoğrulmuştu. “Ben 1 Mayıs Marşı kadar etkili bir marş duymadım” diyordu. Kayda aldı ve Rusya’ya götürdü, orada meşhur etti.

MÜZİK BİLİMCİSİ

Sarper, yakın dönemin en özgün, en yaratıcı bestecilerindendi. İşinin ustasıydı. Aynı zamanda teorisyendi. Bilimsel Sosyalizmin birikimiyle sanata tarihsel ve toplumsal bir konumdan bakıyordu. İnsanlığın müzik serüveni konusunda çok öğretici dersler verdi. Ulusal Kanal’da da müzik tarihi anlattığını hatırlıyorum. Onlar, Sarper’den kalan eşi bulunmaz eğitim malzemeleridir. Yeniden yayınlanması görevimizdir.

Doğu Perinçek, Şule Perinçek, şair Hüseyin Haydar ve Sarper Özsan Kemaliye’de.

CANAVARI OLMAYAN DERVİŞ

Yunus Emre, “Çok canavarlar yürür donunda dervişlerin” demişti. Sarper, içinde canavar olmayan bir dervişti. O’nu yakından tanımayanlar inanmayabilir ama gerçektir: Su katılmamış insanlıktı. Saf ve tertemiz iyilikti. Özlemleri ve duygularıyla halis güzellikti.

Sarper Özsan’ı hayatın her alanında, her köşesinde, ucunda ve bucağında tanıdım. Toplum hayatında, insanların içinde, konserde ve şenlikte, Partili mücadelede, hapishane hücrelerinde, eğitimde ve yürüyüşte, yolda ve yolculukta, Kemaliye köylerinde sevinçleri ve zorlukları paylaştım.

Sarper, yerine göre değildir, her yerde tek bir Sarper vardır. Doğrucu Davut’tur. İyimserdir. Ateşlidir. Kendinden her ödünü verir, ama doğrulardan ve emek davasından asla! Kendisi için hiçbir talebi yoktur. Söz konusu olan benlikse, boynu eğiktir, en arkadadır. Ama vatansa, milletse, toplumsa, emekse, eğilmeyi bilmez, bükülmeyi bilmez, kaçmayı asla bilmez! O zaman en öndedir, göğsü siperdir, başı diktir.

Sarper Özsan, Tunca Arslan’la röportaj yaparken

MAMAK NÖBETİNDEKİ SARPER

Sarper, mahkeme belgelerine göre, 12 Mart darbesinden sonra 19 Haziran 1971 günü tutuklanmış ve 13 Şubat 1973 günü tahliye olmuş. 20 ay hapis yatmış. Önce Mamak 2 Nolu Cezaevinde kalıyor. Havalandırmada çekilen fotoğrafları var. Oradaki Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası tutukluları, 1972 sonlarına doğru Mamak 1 Nolu Cezaevi’ne getirildiler. Sarper Özsan, bir ara Hasan Yalçın ve Ali Karşılayan'la birlikte 6. Koğuşta kalıyor. Havalandırmaya birkaç koğuş birlikte çıkıyorlar. 5. Koğuşta kalan Abdurrahman Taşçı’nın anlattığına göre, Sarper havalandırmada başlangıçta tek başına koşu yapıyor. Daha sonra hepsinin spor hocası oluyor.

Ankara Mamak 2 No'lu tutukevinde bir fotoğraf. Ayaktakiler: Cüneyt Akalın, Sarper Özsan, Halil Yapağılı. Oturanlar: İbrahim (...), Tuncay (...), Taylan Erten, Hasan Erten

Sarper Özsan, o günleri şöyle anlatıyor:

“Mamak’taki geniş bahçeye çıktığım zaman oralarda ben hep koşardım. 50 tur, 100 tur falan koşardım mesela, kültür fizik yapardım. Daha sonra arkadaşları da biraz alıştırdım. Birlikte çıktığımız zaman neredeyse konvoy gibi koşuyorduk.

“Ben çok spor yapan bir insan oldum hep çocukluğumdan beri en son da konservatuarda okurken Ankara eskrim kulübünün lisanslı eskrim sporcusuydum. Bayağı Türkiye birincilikleri hatta bazı yabancı şeylerin de geldiği turnuvalarda falan dövüştüm ettim çok sevdiğim bir spordur. 15 yılda konservatuarda sahne sanatları bölümünde müzik derslerinin yanında eskrim dersleri verdim. Spor yapma meselesinde çok istekli ve zevk alarak yaptığım için, içeride de bilirsin havalandırmalarda yürünür o da bir spordur. Ondan sonra tempolu yürünür adeleler küçülmesin diye kullanılmayan şey küçülüyor çünkü. Ben hemen hemen her gün havalandırmaya çıkınca özellikle Mamak’taki geniş bahçede oralarda hep koşardım. 50 tur 100 tur koşardım. Daha sonra arkadaşları da alıştırdım. Birlikte artık çıktığımız zaman konvoy gibi koşuyorduk. Eskrimden bildiğim hareketleri gösteriyordum, yapıyorduk. Daha önce eskrimde şöyle bir şey vardır, yakın dövüş sayılır. Boks ve güreş gibi eskrim de yakın dövüş. Mesafe kontrolü diye bir şey vardır, siz ilerleyince ötekinin ne kadar ilerlersen o kadar kaçması lazım. Silahı uzandığı zaman size ulaşmayacak bir yerde olması lazım.  Ben içeride arkadaşlara mesafe kontrolü olayını da yaptırmaya başladım. Beni içeriden çağırdılar. Tam bir sanki dövüş öğretiyorum gibi algılandı. Bana dediler “mesleğiniz nedir, beden eğitimi öğretmeni misiniz” dediler. Hayır müzikçiyim dedim.  O zaman daha berbat oldu durum. Benim ne işim var bir müzikçi olarak, onlara dövüş öğretiyorum düşünsene. Bunun altında bir şey var diye sorguladılar.” (Serkan Koç’un Vatan Partisi Tarihi kapsamında yaptığı söyleşiden aldık, tam metin. Rozerin Doğan, Aydınlık gazetesinde kısaltarak yayınladı (Bkz. 22 Aralık 2022).

Perinçek ve Özsan, 7 Temmuz 1991 tarihinde Mülkiyeliler Birliği bahçesinde 1 Mayıs Marşı söylüyor.

ARKA HÜCRELERDEKİ SARPER

Sarper’in Ara Koğuşlar’dan Arka Hücrelere niçin getirildiğini hatırlamıyorum. Ama öyle anlaşılıyor ki, “dövüş öğretmenliğine” son veren bir atama yapılmış. Böylece Mamak Cezaevi Yönetimi sayesinde Sarper’le buluşmuş olduk.

Arka Hücreler, Cezaevi’nin “terbiye” yeriydi. Sarper, oradan başı dik, saz çalarak geçenlerdendir. Yoğun şiddet uygulanan Arka Hücreler’de evinde gibiydi, rahat, keyfi yerinde, hep güleç yüzlü ve devrimci duruşu ödünsüz.

Sarper’in Arka Hücreler’eki en büyük merâkı benden dinlediği Kemaliye, Divriği, Çamşıhı, Arguvan, Şarkışla, Emlek, Elazığ, Malatya, Sivas türkülerini notaya geçirmekti.

Bağlamayı şelpe tarzıyla, tezenesiz, parmaklarıyla ve bağlamanın sapını da kullanarak çalıyordu. Sarper’e Aşık Veysel’den dinlediğim pek bilinmeyen türküleri de söyledim. Her yeni ezgi, O’nun için yeni bir heyecandı.

Sarper Özsan ve Avukat Ceyhan Mumcu. İkisi de Vatan Partisi'nde önder rollerde yer aldı.

1978 SONRASINDAKİ SANAT ÇALIŞMALARI

Cezaevleri, arandığımız yıllar, derken 1978 sonrasında Sarper ile yeniden buluştuk. İstanbul’da Tünel Sanat Evimiz vardı. Erkan Yücel ve Sarper Özsan başta olmak üzere Türkiyemizin en seçkin şairleri, yazarları, tiyatrocuları, ressamları ve müzisyenleri ile sanat teorisi üzerine yoğun ve verimli çalışmalarımız oldu. “Parti ve Sanat” başlıklı kitabım o günlerin ürünüdür. Sarper ve Erkan’ın çok katkıları vardır o kitapta. Sarper, o yıllarda Partimizdeki kaba solcu eğilimlerle yaman mücadele etti.

Aydınlık Korosu’nu o yıllarda kurdu. Türkiye’nin çok seçkin müzisyenlerini Müjde ve Müjgan gibi opera sanatçılarını biraraya getirdi.

1980 öncesiydi. Cem Karaca da partimize üye olmuştu, geldi “Doğu Ağabey şu Sarper’e söyle, 1 Mayıs’ı okumama izin versin” dedi. Sarper, "Cem Karaca 1 Mayıs’ı Rock gibi söyler” diye bu arzuya pek olumlu bakmıyordu. Bir akşam ikisini davet ettim. Sarper’i ikna ettik. Birlikte stüdyoya girdiler, 1 Mayıs nakaratlarını birlikte okudular. Sarper, mutluydu, “Cem Karaca’nın okumasındaki coşku ve heyecan beni sarıyor” diyordu. Cem Karaca’yı Aydınlık Korosu’na da kattı. Parti’nin İstanbul Spor Sarayı’ndaki büyük şöleninde yine birlikte okudular.

Sarper Özsan, Doğu Perinçek, Aykut Töleğen, Erkan Yücel Kültür Merkezi'nde Erkan Yücel anmasında konuşma yaparken. 8 Ekim 2019.

MAHALLE KOMŞUMUZ SARPER

12 Eylül 1980 darbesinden sonra benim için yine Mamak yılları başladı. 1985 yılı Mayıs ayında Cezaevinden çıktığım zaman, Sarperlerle yakın oturduk. Onlar Göztepe’de, biz Üst Göztepe’de. Birbirimize gittik geldik. Söyleştik, muhabbet ettik. Uzun uzun müzik konuşurduk. Piyano çalardı, bağlama çalardı. Evinin her odasında müzik sistemi kurmuştu. “Yetenek yok, emekle yaratıcı olunur” diyordu.

1990’lı yılların başıydı. O sırada oğlu Botan henüz yürüyordu. Ortada koştururken gaz çıkarıyordu. Şule Perinçek, “müzikal sesler çıkartıyor” dedi. Gülmüştük. Sarper’in ocağında müzikal olmayan bir ses olamazdı zaten. Botan öyle yetişti.

Çok güzel günlerimiz oldu. 

25-26-27 Ekim 2007-Kemaliye gezisi. Özsan fotoğrafların hepsinde kenarda durur. Çünkü o merkezde olmayı sevmez.
Bencilliğinin değil, sencilliğinin bir göstergesidir bu.

KEMALİYE KÖYLERİNDEKİ SARPER

25-26-27 Ekim 2007 günlerinde Sarper’le birlikte Kemaliye köylerindeydik. Kemaliye uygarlığını araştırmak için, çok güzel bir ekip kurduk. Kimler yoktu ki, Şair Hüseyin Haydar, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü, heykel ustası, Hapanos Ekreği (Güzelyurt) köyünden Prof. Dr. Rahmi Aksungur, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, Yüksek Mimar Mühendis Dr. Doğan Hasol, Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek, Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz, Dr. Osman Mert, Dr. Abdullah Er, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Firdevs Gümüşoğlu, Mimar Eray Parlakkaya, Dizi Sinema Yapımcısı Ahmet Şişman, Kemaliye kültürü alanında araştırmacı, rahmetli Abdullah Ataman, Kemaliye Kültür ve Folklor Derneği (KEFTUD) Başkanı, köylüm ve benim gibi Adıgüzel Ağa torunlarından Hüseyin Duru, Ankara Kemaliye Kültür ve Kalkındırma Derneği Başkanı Gönül Önderoğlu, Kemaliye Folklor Turizm Der. Yön. Kurulu Üyesi Cebrail Uludağ.

AYRINTICI SARPER ÖZSAN

Özsan, 25-26-27 Ekim 2007'de yapılan Kemaliye gezisinde bir konağı inceliyor. Özsan, eğilmiş bir ayrıntıya göz atıyor. Yaşamında da herkesten farklı olarak bakılmayan noktalara odaklanır, ayrıntıları incelerdi.

Miran Çayı bölgesinden başladık, Kekikpınarı, Çit köyü, Kozlupınar (Hapanos), Yeşilyurt (Hapanosekreği), Apçağa, Salihli köylerinde Kemaliye mimarisiyle, müziğiyle, türküleriyle, mânileriyle, oyunlarıyla, ama hepsinden önemlisi o kayaların üzerinde medeniyet kuran insanlarla buluştuk. Kadıgölü’nü, Eski Medrese’yi, tarihî camileri gezdik. Çeşmelerden soğuk sular içtik. Dilli Vâdisi’nde bulunan Orta Asya benzeri kaya resimleriyle tanıştık. Gezimizin en merâklı, en coşkulu, en sevgi dolu insanı Sarper’di. Olağanüstü mutluluk içindeydi.

18. yüzyılın sonarına doğru bizim Kırım’ın kuzeyinden Koban ırmağından gelen dedelerimin kurduğu Çit köyünde Şair Enver Gökçe’nin evini gezerken, Sarper çok duygulandı, gözleri buğulandı. Enver Gökçe’nin “Bir Mermi de benden aslanım” şiirini bestelemişti. Daktilosuna, eşyalarına ellerini sürdü. Enver Gökçe de Sarper gibi alçakgönüllü, Anadolu erenlerindendi. Çok sade yaşamıştı.

Üç gün süren o unutulmaz geziyi, Sarper, 4 Kasım 2007 günlü Aydınlık’ta o kadar güzel yazmış ki… Aydınlık, geçen gün bir kez daha yayınladı.  “Özlediğimiz, uğrunda savaştığımız insan tipini görmek istiyorsanız, Kemaliye’ye mutlaka gelmelisiniz” diye yazıyor  (Aydınlık, 28 Aralık 2022).

Yukarı Fırat’ın yalçın kayalıklarında o yine aradığı insanları bulmuştu: Ferhatları, Şirinleri, Yunusları, Dadaloğluları, Ahi Evrenleri, Keloğlanları, Nasrettin Hocaları…

Sarper’in yazısının başlığı da aşkın ve kadının gücüne olan güvenini yansıtıyor: “Bu dağları Şirin delmiş”.

Kendisi de bir Ferhat’tı ve gönlünde her zaman bir Şirin vardı. Ve Şirine kavuşmak için delinemeyecek bir dağ yoktu.

25-26-27 Ekim 2007-Kemaliye gezisi ekibi: Şair Hüseyin Haydar, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü, heykel ustası, Hapanos Ekreği (Güzelyurt) köyünden Prof. Dr. Rahmi Aksungur, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, Yüksek Mimar Mühendis Dr. Doğan Hasol, Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek, Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz, Dr. Osman Mert, Dr. Abdullah Er, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Firdevs Gümüşoğlu, Mimar Eray Parlakkaya, Dizi Sinema Yapımcısı Ahmet Şişman, Kemaliye kültürü alanında araştırmacı, rahmetli Abdullah Ataman, Kemaliye Kültür ve Folklör Derneği (KEFTUD) Başkanı, köylüm ve benim gibi Adıgüzel Ağa torunlarından Hüseyin Duru, Ankara Kemaliye Kültür ve Kalkındırma Derneği Başkanı Gönül Önderoğlu, Kemaliye Folklor Turizm Der. Yön. Kurulu Üyesi Cebrail Uludağ bulunuyordu.

BÜYÜK BESTECİNİN SIRADAN İNSAN DURUŞU

Sarper’in uğraşı, insan olmayı paylaşanları, elgüzellerini aramaktı ve mutlaka bulurdu. Sarper, Kemaliye gezisini anlattığı yazısında, elgüzelleri için Türkçenin zenginliğinde bencilin karşıtı olarak yeni bir sözcük üretmiş, “sencil” diyor. Sarper’in sevgilisi, ben değil, her zaman sen’di. Sen, O’nun karşıtı değildi, kendisiydi.

Kemaliye’de çekilen fotoğraflara bakıyorum. Grup fotoğraflarının hepsinde Sarper, en kenarda durmuş. İstisnasız her fotoğrafta, Sarper ayaktayken de kenarda, çömelirken de kenarda.

Gönlü yüce bir insandı, büyük bir besteciydi, ama sıradan insanla aynı eşit konumu içtenlikle paylaştı. Gönül eri olarak sıra neferiydi. Sıradan insan olmayı olağanca güzelliğiyle yaşamak da O’nun erdemlerindendi.

Sarper, her zaman âşıktı. İnsana âşık, milletine âşık, vatanına âşık, doğaya âşık, seslere ve renklere aşık, güzelliklere âşık, sevgiliye âşık. Yüreği hiçbir zaman ıssız kalmadı, hep doluydu, dopduluydu. Sevgi taşardı yüreğinden.

KOŞ SAFLARA GEL SAFLARA PARTİ BAYRAĞI ALTINA

Vatan Partisi’ne üye olması 1970 yılına gidiyor. En kıdemli üyelerimizdendir. Yarım yüzyıllık Partili hayatı var. Erkan Yücel, O’nu Parti üyesi yapmış. Yemin etmiş bir kez. Yeminini çiğnemeyenlerdendi.

“Koş saflara gel saflara

Parti bayrağı altına” marşındaki dizeler, Sarper Özsan’ın bugünlere ve yarınlara da bıraktığı çağrıdır.

Örnek Partili, örnek partizandı. Partinin en üst organlarında sorumluluk üstlendi. Merkez Karar Kurulu üyeliği yaptı, Merkez Sanat Bürosu’nu yönetti.

Particiliği dayanıklı, bilinci ışıklı, eylemde kararlı, mücadeleci ve dikineydi.

1978 yılında TRT Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildiği zaman, bir gazetenin kendisiyle yaptığı söyleşide, “Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesini kılavuz edindiğini” belirtiyor. Bunun üzerine zamanın Kültür Bakanı “Sen TRT Yönetim Kurulu Üyesisin, nasıl böyle söylersin” gibisinden uyarılarda bulunmaya kalkıyor. Ama karşısındaki adam Sarper Özsan.

1982 yılında 12 Eylül koşullarında Yönetim Kurulu Üyeliği’nden alındı. 1990 yılında Danıştay kararıyla TRT Yönetim Kurulu üyeliğine döndü.

Sarper Özsan, Partinin sanat teori ve siyasetlerinin oluşturulmasına Erkan Yücel ile birlikte en zengin katkılarda bulunan arkadaşlardandı. Görüşlerini çekinmeden, dikine söylerdi.

1990’larda olabilir, Aydınlık Korosu’nu yeniden kurduğu zaman, bir konserde söz aldım ve 1970’li yıllardaki tartışmalarda, esas olarak Sarper’in doğru olduğunu bizim yanlış olduğumuzu belirttim.  O’nun için haklı çıkması değil, doğruların kazanması önemliydi.

19 Mayıs 2016 TGB Birinci Vazife Yürüyüşü’nde

SARPERLERLE BÜYÜK MİLLET OLMAK

Sarper Özsan, Türk milletini büyük uygarlıklar yaratmış büyük millet yapan değerlerimiz içinde özeldir.

O’nun şatafatsız ama olağanüstü güzel hayatı ve erdemleri, yalnızca dünümüze ait değildir, yarınlara ışıktır ve sestir.

Sarper Özsan, insanlığın ve Türkiyemizin ölmeyenlerinden biridir. Besteleri, şarkıları, türküleri ve marşları, örnek Partili hayatı, bize bıraktığı erdemler, Sarper Özsan’ı ölümsüz yapıyor.