Erdoğan, Atatürk’ten daha mı akıllı?

Büyük Atatürk’ün o ünlü sözü şöyle bilinir:
-Türk milletinin efendisi köylüdür.
Biraz eksiktir bu tanım. Sözün aslı şudur: Türk milletinin efendisi, gerçek müstahsil olan köylüdür.
Demek ki milletin efendisi olmayı bir şarta bağlamış Gazi: “Müstahsil” yani “üretici” olmak...
Köylü de gerçek üretici olduğundan, milleti o doyurduğundan efendi konumunda bulunuyor.
Peki AKP Lideri Erdoğan ne yaptı?
O milletin efendisi köylüyü, milletin kölesi durumuna düşürdü.

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
Erdoğan’ın TBMM’deki parmak kaldır parmak indir yoluyla el koyduğu ve yapılaşmaya açtığı bir büyük çiftlik vardı: Atatürk Orman Çiftliği...
Büyük Atatürk, bu çiftliği yazın serinlemek, gölgelerinde rakı içmek için kurmadı... Orayı, Türk çiftçisi için bir okul olarak düzenledi. Modern tarımı halkına orada gösterdi. Ziraat okulları açtı. Hayvancılığı da teşvik etti. Böylece acından ölen halkın karnını doyurdu. Artan ürünleri dışarıya satarak elde ettiği dövizle de içeride ilk sanayi tesislerimizi kurdu. Bu süreçte Türkiye, tarihinde bir daha görülmeyecek yüksek bir kalkınma hızına ulaştı.

ANADOLU’YU GÖÇERTTİLER
AKP’liler ne yaptılar?
Köylünün tarlasında kullandığı ne varsa ona zam üstüne zam yaptılar. Mazot, ilaç, gübre fiyatlarındaki hızlı artış, çiftçinin kârını aldı götürdü. Ürettikçe zarar eden çiftçi toprağını bıraktı, karnını doyurmak için şehirlere akın etti. Böylece şehirlerin yapısı bozuldu.
Bu süreçte dünya liderimiz Erdoğan ne diyordu?
-Dışarıda bu ürünün ucuzu var. İthal eder, sorunu çözeriz...
Ve kendi adamlarından bir ithalatçı tüccar ordusu yarattı.
Dışarıdan ucuza buldukları doları halkın sırtına borç olarak yüklüyorlar ama o paraları partili bu tüccarlara kullandırıyorlardı. Ha bire dışalım, ha bire elin malını elin parasıyla alıp tüketme...
Köyler boşaldı, Anadolu ıssızlaştı. Düşünün ki bugün bütün köylerde ve beldelerde yaşayan nüfus, sadece yüzde 7 buçuk...

TERÖRİST SOĞANLAR
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten daha akıllılar ya... Çukurova’da pamuk üreten Türk köylüsünün malını bırakıp Amerikan pamuğunu almakla övündüler. Konyalı çiftçimizin buğdayına üç kuruş fazla vermek yerine buğday parasını Rus köylüsüne verdiler. Buna da akıllı tüccar modeli dediler. Tarlalar işlenmez olunca üretilen mal azaldı; fiyatı yükseldi. Para da yok ki dışarıdan getirsinler...
Çadırlarda tanzim satış dükkanları açtılar. Hem de düne kadar “CeHaPe zihniyeti” diye kötüledikleri bir modele dönmüş oldular. Lakin sattıkları mal, İstanbul’da bir mahallenin ihtiyacını bile karşılamaktan uzak. Yapılan iş tam bir göz boyama...
Ellerinde tek seçenek kaldı: İstanbul Cumhuriyet Savcısı’na emir verecekler. O da bir savcıyı görevlendirecek... Şu inmemekte direnen soğanı, patatesi terörist ilan edip hapse tıkacaklar...
Soğanı, patatesi bilmem ama biberin CeHaPe ile gizli ittifak yaptığından eminim...

AKP’YE İTFAİYECİ GEREKECEK
Belediye seçimleri öncesinde halkı kandırabilmek için AKP reklam filmlerini sürdü televizyonlara... Hapçılara buz hokeyi oynatmışlarmış da... Anka denilen İHA yapmışlarmış da... Bir de itfaiyecileri var...
İşte burada haklılar... Özellikle yangın yerine çevirdikleri Türkiye’de itfaiyecilere çok ihtiyaç var.
Hele 31 Mart gece yarısından sonra bu itfaiyeciler en çok onlara gerekecek gibi gözüküyor.

OZAN ARİF’E SAYGIYLA...
Ozan Arif aramızdan ayrılıp Uçmak’a vardı. Kapıcıbaşı Ağa ile uğraşmak yerine ışıklar içinde yaşayacak.
Bu büyük halk ozanını, sol geleneğin ozanlarından Âşık İhsani’ye çok benzetirim.
Akıcı dili, kısa dizelerde çok şey söylemesi ile...
Türk milletinin bu değerli oğlunu, hep saygıyla hatırlayacağız.
1970’lerde farklı dünya görüşlerine sahip olsak bile daha sonra, “Önce Türk’üz!” fikrinde buluşmuştuk. En büyük dava, en büyük ülkü Türklük ülküsü değil miydi? Böyle yüce bir ülküyü savunmak için dürüst ve samimi olmak gerekmiyor muydu?
Ozan Arif’le yüz yüze konuşamasak bile telefonda birkaç kez sohbet etmiştik. Sanırım İsmail Türüt aracılığıyla olmuştu. Kendisini destekleyen yazılarım için teşekkür etmişti.
Ben onu Mehmet Emin Yurdakul ile başlayan “Ben bir Türk’üm!” haykırışının son ozanı olarak görüyordum. Bu haykırış kendisine yakışıyordu da... Çünkü, davayı, kendisini zenginleştirmek için araç yapmaya kalkışmamıştı.

Ne acıdır ki aramızdan, Devlet Bahçeli ile küskün ayrıldı.
Soru şu: Bu kavgada Devlet Bahçeli mi yoksa Ozan Arif mi haklı?
Acaba kendilerine Ülkücü diyen MHP’liler bu konuyu ne zaman düşünecekler?

Türk gibi duran, Türk gibi söyleyen, Türk gibi yaşayıp Türk gibi ölen Ozan Arif’e büyük milletimizin selamını iletiyorum.
O da Uçmak’tan bu selamımızı alıyor.
Alkışlar seninle Arif kardeşim...