Erdoğan-Putin görüşmesinin satır araları

İdlib’in Türkiye ve Suriye arasında sıcak bir çatışma sahasından çok daha fazlası olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus mevkidaşı Putin’le Moskova’da gerçekleştirdiği tarihi görüşme sonrası bir kez daha kanıtlanmış oldu.

İki ülke liderinin 5 Mart’ta, yaklaşık 6 saat süren görüşme sonrası yaptığı açıklamaların satır aralarında ve sonrasında yapılan değerlendirmelerde, İdlib’in ötesinde Suriye’nin geleceği, Türk-Rus ilişkilerinin seyri ve ABD’ye verilen mesajlar saklıydı.

Satır aralarını okumadan ve görüşmenin sonuçlarını değerlendirmeden, Moskova görüşmesi öncesi iki tarafın beklentilerini hatırlamakta yarar var.

KARŞILIKLI BEKLENTİLER

Ankara ve Moskova, toplantıya farklı beklentilerle girdi.

Ankara’nın beklentilerini özetlemek gerekirse;

1. Güvenli bölge vasıtasıyla İdlib’de varlığını sürdürmek,

2. Moskova’nın Fırat’ın doğusunda faaliyet gösteren PKK/YPG’ye karşı adımlar atması,

3. Göç olasılığına çözüm bulunması,

4. Suriye’nin kuzeyinde askerlerimizin can güvenliğinin sağlanması,

5. Esad’ın 13 Nisan’da genel seçimlerin yapılacağını ilan etmesiyle de bağlantılı olarak Suriye’deki siyasi sürece müdahale imkanını elinde tutmak,

6. Ateşkes.

Rus yetkililerin izlediği siyasetler ise Moskova’nın önceliklerinin farklı olduğunu gösteriyordu;

1. Türkiye’nin ABD’ye yönelişinin önüne geçmek,

2. Türkiye ve Suriye arasında sıcak çatışmanın konvansiyonel bir savaşa dönüşmesini engellemek,

3. Ankara’nın Suriye’deki faaliyetlerini sınırlı tutabilmek,

4. Ankara ve Suriye arasında oynanan arabulucu rolünü muhafaza etmek.

Karşılıklı beklentileri aktardıktan sonra toplantının sonuçlarını ve olasılıkları değerlendirebiliriz.

SONUÇLAR VE OLASILIKLAR

İki liderin açıklamalarından ve Dışişleri Bakanlarının ilan ettiği Mutabakat metninden çıkan sonuçlar;

1. Ateşkes ilanıyla Türkiye ve Suriye arasında süren çatışmaların savaşa dönüşmesinin önüne geçilmiş oldu.

2. M4 karayolunun iki tarafın da oluşturulacak güvenli koridor, kışkırtma ve çatışma riski azaltılacak.

3. Göç ve insani yardım konularında iki ülke iş birliği yapmaya karar verdi.

4. Türkiye İdlib’de varlığını, sınırlandırılmış bir biçimde de olsa devam ettirecek.

5. İdlib’de yer alan terör örgütlerinin temizlenmesi konusunda, Türkiye’nin atacağı adımlarla bağlantılı olarak Rusya ve Suriye’nin PKK/YPG terör örgütlerine karşı farklı şekillerde operasyonlara girişecekleri anlaşıldı.

6. Ankara, İdlib üzerinden Suriye’de siyasi sürece müdahale imkanını korudu.

7. Türk askerine yönelik saldırıların önüne geçilmiş olundu.

SURİYE’DEN SÜREN RİSKLER

İdlib’de 36 askerimizin haince şehit edilmesi sonrası Türkiye ve Rusya arasında bıçak sırtı bir hal alan ilişkiler, Moskova Mutabakatı’yla beraber normalleşme sürecine girdi.

Erdoğan ve Putin’in açıklamaları, iki liderin karşılıklı iş birliğine büyük değer verdiğini gösteriyor.

Fakat Mutabakat’ın içeriği ve Suriye’nin çok bileşenli yapısı nedeniyle, risk devam ediyor;

1. Mutabakat ara bir çözüm içeriyor. Nihai çözümün Ankara ve Şam arasında diyalog ve teröre karşı ortak mücadele olduğu açıktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, mutabakat metninin imzalanması sonrası Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’a “Esed’in haberi var mı” sorusunu yöneltmesi durumun vehametini ortaya koyuyor. Türkiye gibi büyük bir devletin, kulaktan kulağa oynaması, komşu bir ülkeyle bir başka devlet üzerinden ilişki kurması trajiktir.

2. İdlib’de etkin Heyet Tahrir el-Şam başta olmak üzere terör örgütlerinin, Türk-Rus-Suriye ilişkilerine karşı kışkırtmalara girişmesi olası. Bu bağlamda, HTŞ’nin mutabakatı tanımayacakları yönünde açıklamasını not etmekte yarar var.

3. İran’a yakın gruplar Suriye’de aktif bir biçimde rol alıyorlar. Erdoğan-Putin görüşmesi karşısında Tahran’ın sessizliği ve İran basınında çıkan “kırılgan bir anlaşma” minvalinde değerlendirmeler, İran’ın da diplomatik bir hamleyle sürece aktif bir biçimde katılımını mecburi hale getiriyor.

4. Moskova ve Şam’ın, Suriye’nin kuzeyi başta olmak üzere PKK/YPG’ye karşı alacağı tavır önemli. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığını PKK/YPG’ye karşı mücadele üzerinden gerekçelendirdiği göz önünde bulundurulduğunda, Moskova’nın Ankara’nın hassasiyetlerine cevap vermesi zaruri bir hal alıyor. Rusya’nın, PKK/YPG’yi ABD’nin elinden alma şeklinde bir siyaset izlemesi halinde, Ankara-Moskova ilişkilerinin bozulacağını, Rus yetkililerin anlaması şarttır.

5. İktidarın İdlib üzerinden Suriye’deki siyasi sürece müdahil olma siyasetinin sürmesi halinde, Türk-Rus-Suriye ilişkilerini bozacak yeni gelişmelerin yaşanması olasıdır. İktidarın bir an evvel mevcut siyasetini gözden geçirmesinde yarar var.

6. İdlib’de askerlerimizin haince şehit edilmesi sonrası iktidar yetkililerinin ABD, AB ve NATO’yu Suriye’ye davet etmesi, komşu ülkelerde güven sorunu yarattı. İktidarın, ABD’yi Rusya’ya karşı bir denge unsuru olarak kullanan siyasetlerinin devamı, Suriye’de krizin nihai olarak çözülmesini engelleyecektir.

NİHAİ ÇÖZÜM

Özetle Moskova Mutabakatı ateşkesin sağlanması ve Türk-Rus ilişkilerinin devamlılığı bakımından önemlidir. Fakat öz itibariyle bir ara çözümden ibarettir.

Göç ve PKK/YPG konularında nihai çözüme, Ankara-Moskova-Tahran ve Şam hattının kurulmasıyla varılır.

Bu hattın sağlamlığı ise Türkiye’de iktidarın Suriye’deki siyasi yapıya İdlib üzerinden müdahil olma çabalarından vazgeçmesinden ve diğer tarafta Rusya’nın PKK/YPG’yi ABD’nin elinden alma siyasetlerini sonlandırmasına bağlı.

Diplomasi çıkarlar üzerine kuruludur. Bugün çıkarları korumanın yolu ise komşularla karşılıklı güveni sağlamaktan geçiyor.