Erdoğan ve Şangay İşbirliği Örgütü (TAMAMI)

Erdoğan’ın Putin’e “Alın bizi Şangay Beşlisi içine, biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan” dediğini söylemesi, yeni bir eksen tartışması başlattı.
Zorunlu bir eksen kayması mı?
Dünyanın ekseninin Atlantik’ten Avrasya’ya kaymakta olduğu, Atlantik çevrelerince de açıkça kabul ediliyor. Bu kabule olsa olsa “Ama en büyük balina hâlâ biziz” türünden açımlamalar eşlik ediyor. Özellikle küresel bunalımla birlikte, Türkiye’yi AB kapısına bağlı tutarak Avrasya seçeneğine yönelmekten alıkoyma siyaseti iflas etti. ABD’nin “dizginsiz güç kullanma” siyaseti bozguna uğradı. O zaman, Erdoğan’ın yukarıdaki sözlerinin, dış siyasette dünyanın yeni koşullarına uygun zorunlu bir “eksen kayması”nı yansıtıp yansıtmadığı sorusu öne çıkıyor.
Türkiye “NATO toprağı” mı?
Bu soruyu yanıtlamak için, iki yıl öncesine kadar süren “eksen kayması” tartışmalarını anımsamakta yarar vardır. Erdoğan yönetiminin Suriye ile olan ve neredeyse “sınırların kaldırılması” noktasına ulaşan ilişkisi; Türkiye’nin BM’de İran’a yaptırım uygulanmasına karşı oy kullanması; İsrail’e karşı “one minute” açılımı ve “NATO’nun Libya’da ne işi var” çıkışı, söz konusu tartışma sürecini tetikleyen başlıca etkenlerdi.
Ama bu etkenlerin hepsi, çok kısa bir süre içinde karşıtına dönüştü. Erdoğan keskin bir dönüş yaparak, “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için Libya’ya girmelidir” dedi. Kürecik’te İran’a karşı Füze Kalkanı’nın radar üssü kuruldu. Ülkemiz Beşar Esad yönetimine karşı yürütülen kirli savaşın merkez üssü haline getirildi. Türkiye’ye Füze Kalkanı ve “patriot”larla İsrail’in saldırgan tutumuna koruma sağlayan bir işlev yüklendi. Bu süreç içinde, bırakalım eksen kaymasını, ABD ve Batı, Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı sayesinde bir kez daha “Türkiye’nin NATO toprağı olduğunu tespit ve tescil etti”.
Truva atı
Bu süreçlerde, BOP Eşbaşkanlığı, kendini dünyanın yeni durumuna uyarlamaya çalışırken, ABD’nin müdahalesi sonucu yeniden hizaya mı sokuldu? Yoksa Eşbaşkanlığa biçilmiş olan, zaten İslam Dünyası içinde bir Truva atı rolü müydü? ABD kaynakları, bu rolü, İslami bir görünüm altında, kendilerinin doğrudan sahip olmadıkları İslam Dünyası’na yönelik diplomatik ve siyasi kanalların kendi siyasetleri doğrultusunda kullanılması olarak tanımlıyor.
Bugün inisiyatif, ABD ve Batı’nın elinden Gelişen Dünya’nın eline geçmiştir. Şu anda ABD’nin kendisi, dünyadaki süreçlere yön veren konumunu yitirmiştir. Tüm çabası, ana süreçlerin içindeki konumunu elindeki bütün araçları kullanarak korumaya yöneliktir. Telefon talimatlarının artık elde beyzbol sopasıyla verilmesinin nedeni de budur.
Kendi arkasını kollama
Bu durum, BOP Eşbaşkanlığı da dahil, ABD’nin dünyanın değişik yerlerindeki uzantılarına eskisine göre daha geniş bir manevra alanı sağlamaktadır. Ancak bu, söz konusu uzantıların kendilerini siyasal düzlemde oluşan koşullara göre yeniden konuşlandırmalarına olanak tanıyan bir alan değildir. Olsa olsa, ABD’nin talimatlarını yerine getirmede kendi arkalarını eskisine göre daha çok kollamalarına fırsat veren bir alandır. Beyzbol sopasıyla Truva atı rolü arasından sıkışanların, bu role daha sıkı sarılmaları doğaldır. Ama bu rol için kendilerine ne kadar geniş bir sahne sağlanırsa, bunun sonuçta ABD talimatlarının yerine getirilmesine hizmet edeceği unutulmamalıdır.