Erdoğan’ın üç rengi ve ‘Şam’daki Aydınlıkçı’
Bu bir “Erdoğan’ın 3 rengi” hikayesidir.
Özellikle Suriye için.
***
“Birinci renk”le başlayalım...
Sır değil.
Tayyip Erdoğan bir “olay”dı. Bölge ülkeleri için.
Özellikle Müslüman ülkelerde.
Önceleri sadece hayranlık ve takdir vardı.
***
O kadar ki: Hataları bile sevap hanesine yazıldı.
1 Mart Tezkeresi reddedildi ya. Onu bile Erdoğan’dan bildiler.
Şu: ABD’ye Irak’ı işgalde Türkiye’den yol veren tezkere...
***
“İkinci renk”...
Gün geldi. Devran döndü. Suriye krizi tezgahlandı.
Maalesef: AKP Hükümeti Amerika’nın safındaydı.
Sonuç: Erdoğan fotoğrafı karardı.
Öfke ve tepkinin asıl hedefi seçildi.
Öyle ki: Erdoğan karşıtlığı Amerika ve İsrail’i bile gölgeledi.
***
Erdoğan, Batı’nın makbulüydü o günlerde.
Obama’nın en değerli 5 arkadaşından biriydi.
Bu liste Time dergisinin kapak dosyası oldu (Ocak 2012).
***
“Üçüncü renk”...
Sonra...
Erdoğan hem rolünü oynayamadı... Hem de hizadan çıkmaya başladı.
Denklem bir kere daha değişti. ABD’nin tercihi ile birlikte.
Üzeri çizildi AKP liderinin.
ABD “devirme” moduna geçti.
***
Bölge başkentlerine gelince...
Özellikle Tahran ve Şam’a...
Yeni süreci anlamada, yönetmede zorlandılar.
Anlaşılabilir bir durum...
***
Çünkü: Bizzat AKP liderliği de aynı durumdaydı.
Yeni dönemi onlar da yeterince kavrayamadılar.
Politika değişikliğinde, bölgesel stratejik ittifaka geçişte gel gitler yaşadılar...
Trump beklentileri yüksekti zira.
Bu yüzden: Ankara-Şam el sıkışması fazla gecikti.
İran’la masaya oturma hep ertelendi.
Bölge başkentlerine karışık mesajlar verildi genellikle.
Bölge de, Türkiye de fazladan bedel ödedi.
Ta ki... Barzani referandumuna kadar.
***
Şimdi işin Şam cephesine bakalım.
Yukarıda özetledim.
Erdoğan fotoğrafı, en keskin renk değişimlerini Şam’da yaşadı.
Üç renk: Sevgi... Öfke... Yeşile dönmekte olan sarı... Hepsi peş peşe geldi.
***
Bu süreçte bir milat var: 15 Temmuz darbesi.
O gece Şam’da.. Zihinlerde tam bir kırılma yaşanmış... Bir tür sıçrama.
***
Bessam Abdullah 15 Temmuz gecesi Suriye’yi anlattı.
Abdullah, önemli bir isim.
Sıfatları çok:
Profesör.
Diplomat. Suriye’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görev yaptı.
Bir süre Aydınlık’ta yazdı (tekrar başlayacak).
Enformasyon Bakanlığında yetkili.
Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü.
Yani: Şam’ın “Türkiye Dosyası”nı oluşturan isimler arasında.
***
Söylediklerinin özeti:
15 Temmuz akşamı...
Türkiye’de Amerikancı Gladyo harekete geçmiştir.
Şam’ın ilk tepkisi: Bir heyecan dalgası...
Askerler sevinçten silah sıkmaya başlar.
Zihinlerdeki ortak düşünce: “Erdoğan nihayet gidiyor... Kurtuluyoruz...”
***
Suriye devlet televizyonları canlı yayında.
Bessam Abdullah Türkiye uzmanı ya....
Yayına çıkarırlar. Saat 03.00 suları...
Sunucunun ilk sorusu: “Bize diktatörün yıkıldığı müjdesini verebilir misiniz?”
Abdullah sunucuyu şaşırtır:
“Erdoğan karşıtlığıyla gerçekleri birbirinden ayırmalıyız.”
“Türkiye’de olan Amerikancı bir darbedir.”
***
Dostumuz Prof. Abdullah’a takılıyorum.
“Şaşırmadım. Siz de Şam’daki Aydınlıkçısınız.”
İlker Yücel’le birlikte üçümüz de gülüşüyoruz.
***
Prof. Abdullah, elbette yayından önce hazırlık yapmış.
Türkiye ile defalarca telefonla görüşmüş.
Vatan Partisi ile... Prof. Mehmet Yuva ile...
Onlardan aldığı bilgilerle çıkıyor ekrana.
***
Söylediklerine ilk tepkiler eleştirel.
“Bessam Abdullah Erdoğan’ın safına geçti” bile deniyor.
Fakat, sevinç gösterileri duruluyor.
Ertesi sabah. Enformasyon Bakanı Ramiz Türkmen arıyor.
Talebi: “Çık, bütün televizyonlarda anlat.”
Prof. Abdullah üç ayrı TV’ye davet ediliyor..
Sabah Fedai. Öğle Ahbar. Akşam Sema.
Ertesi gün bir TV programı daha.
Altını çiziyor: “Erdoğan’ın devrilmemesi Suriye vatanseverliğinin lehinedir.”
Çünkü: Erdoğan devrilirse yerine CIA’nın adamı Fetullah Gülen gelecekti.
***
Elbette: Suriye yönetimi sadece Prof. Abdullah’a bakmadı.
Müttefiklerinden de bilgi aldı. Moskova’dan, Tahran’dan...
Ama sonuç şu: Devlet televizyonlarında gerçeği anlatmak üzere o seçiliyor.
Kayda geçsin.
***
Özet:
15 Temmuz sonrası süreç...
Türkiye’de hala anlayamayanlar, anlamak istemeyenler var.
Ama Rusya, Suriye, İran ve Irak anlıyor...
Çünkü: Savaşıyorlar. Fantezi lüksleri yok.
Devam edeceğim...