Erosun Aşkı

Eyy insanların gönüllerini aşk ateşi ile yakıp, mutluluklarını ya da sonlarını hazırlayan, Aphrodite’nin kanatlı oğlu EROS! Yıllarca uçarak dünyayı dolaşıp, insanları oklarla kalplerinden vururken, bir gün sende âşık oluverdin işte...

Bir kralın üç kızından, en güzelinin adı Psykhe (Ruh) idi. O kadar güzel, o kadar alımlıydı ki, görenler onu annen sanıyorlardı. Ama annen bundan hiç hoşlanmıyor, kıskançlıktan çatlıyordu adeta. Bir gün seni çağırıp dedi ki; “Oğlum bu kızı dünyanın en çirkin erkeğine âşık edip, cezalandır.” Sen hemen yola koyuldun... Psykhe’yi buldun. Onu dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine âşık etmek için okunu atmak üzereydin ki, birden yüzünü gördün... Güzelliği aklını başından aldı ve oracıkta ona âşık oldun.

Hemen Psykhe için ormanın ortasında, içinde her şeyi olan bir saray kurdurdun ve onu bayıltıp bu sihirli saraya götürdün. Gece gözlerini kapatıp ona dedin ki;

“Beni görmeyi, kim olduğumu öğrenmeyi aklından bile geçirmeyeceksin! Bil ki sırrımızı kalbinde taşıdığın sürece çok mutlu olacağız. Beni görmemen için, akşamları sarayda ateş ya da mum yakılmayacak, ona göre.”

AŞKIN GÜCÜ

Psykhe’yi büyülemiştin; görmeden, kim olduğunu bilmeden, körü körüne sana âşık olmuştu... Sen her gün gece karanlıkta saraya geliyor, onunla delicesine sevişiyor ve güneş doğmadan da gidiyordun. Çok mutluydunuz çok...

Ancak Psykhe’nin kız kardeşleri bu mutluluğunuzu kıskanıyorlardı. Bir gün ona senin dünyanın en çirkin, en iğrenç adamı olabileceğini söylediler. Öyle ya, eğer güzel bir adam olsaydın, sevdiğinden yüzünü gizlemez, onu böyle ıssız bir sarayda tutmazdın. Ve ona; gece sen gelmeden, yanan bir lambanın üzerine bir vazoyu ters çevirip koymasını söylediler. Böylece sen uyuduktan sonra o, vazoyu kaldırıp, lambanın aydınlığında yüzünü görebilecekti.

Psykhe merakına engel olamayarak kardeşlerinin dediklerini yaptı. Sevişmekten yorgun düşüp uykuya daldığın bir gece, yavaşça yataktan kalktı ve vazonun altındaki lambayı alıp, sana tuttu. O da ne? Karşısında çirkin ve iğrenç bir erkek yerine, yakışıklılığı dünyada başka hiçbir erkekle kıyaslanamayacak biri vardı. Dayanamayıp seni öpmek için eğildiğinde, lambanın kızgın yağından bir parça senin çıplak omuzuna damlayıverdi. Duyduğun acıyla sıçrayarak uyandın! Anladın ki sevgilin sözünde durmamış, sana oyun oynamıştı... Çok kızgındın, hemen kanatlarını açıp, uçarak saraydan uzaklaştın.

Psykhe üzüntüden kahroluyordu! Sonunda, her şeyden çok sevdiği Eros’unu bulma ümidiyle yollara düştü, tüm dünyayı dolaştı, ama bir türlü senin izine rastlayamadı. Nihayet sonunda annenin ona acıyıp senin yerini söyleyebileceğini umut ederek sarayınıza sığındı. Ancak annen yardım etmek bir yana, onu bir köle gibi çalıştırmaya başladı. Zavallı Psykhe sana ulaşabilmek umuduyla buna da razı olmuştu...

Nihayet yanan omuzun iyileşmişti ve olan biteni öğrenmiştin. Hemen Olympos’a gidip, Tanrı Zeus’un ayaklarına kapandın ve Psykhe’nin annenin elinden kurtarılıp, sana eş olarak verilmesi için yalvardın. Zeus acıdı sana! İsteğini kabul ederek, onu Olympos’a getirtip evlendirdi sizi. Vee siz çok mutlu bir hayat sürdünüz...

Haydi, sizler erdiniz muradınıza, biz çıkalım kerevetinize!