Erzurum’un Güzelhisar köyünden demokrasi dersi

Otobüste yanıma oturdu.

“Televizyonlarda izledim. Her cümleniz vatan için. Allah razı olsun” dedi.

İsmi Murat Yıldırım.

İstanbul’a inşaatlarda çalışmak için gelmiş.

Köyünü anlatırken gözleri güldü. Çınar altındaki kahvede çay içmiş gibi olduk.

“Hayvanların yok mu?” dedim “Var ama yetmiyor. Çocuğum küçük, para biriktirmem lazım” dedi.

“Toprağın yok mu?”

“Toprak az, kardeş çok. Bu yüzden yıllardır başkaları için bina yaptım. İnşallah köyüme dönüp, kendime çiftlik yapacağım. Toprağa basarak yaşayacağım.”

Laf lafı açtı.

“Bizim köy, komşu köy, Türk-Kürt karışmışız, kan kardeş olmuşuz” dedi.

“Kürtlere baskı olduğunu söylüyorlar” dedim.

Yüzüme şaşkınlıkla baktı:

“Devlet olmasa özgürlük olur mu? Devletin silahı olmasa terörün silahı olur. Açılım döneminde gördük. Tarlamıza gitme özgürlüğümüz yoktu. Tarlaya gidemezsen nasıl ekeceksin? Ekemezsen karnını nasıl doyuracaksın. Devlet tarlaya gitmemi sağlıyorsa, evladımı koruyorsa, terörü engelliyorsa devlettir. Yoksa ne işe yarar?”

Biraz durdu. Bir kelimeyi hatırlamaya çalıştığını anladım:

”Otoriter… Otoriter devlet olmazsa yaylalarda hayvanlarımızın bile gezme özgürlüğü olmaz” dedi.

Gülümseyerek. “Sert vurdun” dedim.

Nasırlı, yaralı ellerini gösterdi. “Üreticinin eli ağırdır” dedi.