Esad Suriyelileri istiyor mu?

Tarih tecrübelerle sabittir: Ankara-Şam ilişkilerin normalleşmesi her iki ülke için hayatidir. Ancak bu normal münasebetleri arzulayanlar kadar Ankara-Şam hattının daim gergin ve sorunlu olmasını isteyenlerin sayısı da az değil. Bu grubun içinde olanlar, ülkelerinin idaresinde ve yakın komşu ülkelerle ilişkilerde tabi oldukları yabancı efendilerinin emir ve görüşleri doğrultusunda hareket ederler. Açılan kapıdan içeriye dalan ilk olmak isterler. Türkiye-Suriye birlikteliğine her iki ülkenin milli ve yerli kuvvetlerinin öncülük etmesine rıza göstermezler. En bariz örneğini 1998 sonrası Suriye ile başlayan açılım sürecinde yaşadık. Zira Suriye-Türkiye ilişkileri, ABD, İsrail, AB, Rusya, İran ve diğer nüfuzlu devletler için “Türkler ve Suriyelilere bırakılamayacak kadar önemli ve stratejiktir.”

YANLIŞ BİLİNENLER

Dış mihraklar ile bütünleşmiş olan malum taifenin sahip olduğu tekelci hegemonya karakteri, Suriye hususunda ‘Sünni-Osmanlı-Turan’ ve Doğuya sırtını dönmüş ‘Laik’ kesimlerin zihniyetinde de görülür. Turan taifesi Şam coğrafyasına (Büyük Suriye) üstünde onlarca yıl hüküm süren Türk Hanedanlıkları inşa ettiği yurt olarak telakki ve telkin eder. Osmanlı taifesi, ‘Mercidabık 1516’ zaferi ile Suriye’nin bir Osmanlı Vilayeti olduğunu ve burayı ‘400 sene’ idare edenlerin, Şam coğrafyası üzerinde tarihi hak sahibi olduklarını iddia eder.
Suriye’ye dayatılan beynelmilel terör, taksim ve yıkım savaşı esnasında Sünni-Osmanlı-Turan cenahında tedavüle giren, “Lazkiye Bayır-Bucak ve Halep Türkmen kardeşlerimiz ile dayanışma”, “Halep bir Sünni şehridir. Şii Kuşatması altındadır.” “Lübnan-Trablus şehri Osmanlı Türk nüfusudur”, “Suriye’de Esed rejimi, IŞİD ve PKK ile savaşan Türkmen kardeşlerimiz”, “Sünni kardeşlerimizi iktidardaki azınlık Alevilere karşı koruma”, “Sünniler, İran tarafından Şiileştiriliyor”, “bir zamanlar buraları bizimdi” ve “Suriye şehirlerine Türk plaka numaraları verelim”, “Hatay gibi buralarını da ilhak edelim” ifadeleri ve iddiaları tarihi keyfince okuyan ve yorumlayanların, aslında tarih cahili ve empati yoksunu olanların küçük kompleksleridir.

BÜYÜDÜK SANIP UFALANLAR

Ancak bu küçük ve dar maceraperest zihniyet, büyük facialara yol açtığını ve Türkiye’yi büyütmek yerine ufalması için sebep oluşturduğunu idrak edemeyecek kadar histeriktir. 2011 öncesinde Türkiye’nin başta Suriye tüm Arap Âleminde ve Afrika’da sahip olduğu itibar, saygı, büyüme ile 2011 sonrasında kaybettiği itibar, saygı ve büyümeyi kıyaslamaya tenezzül etmez. Zira bunlar kendilerini dev aynasında ana rahmine haklı düşenler olarak görür. Suriye tarafında durum farklı değildir. Fakirdir ama pi.isi kebirdir. Bitap düşmüştür ama gururludur. İçinde yaşadığı sistem iliğine kadar almıştır, ahı gitmiş vahı kalmıştır, ama ecdadının Dünyaya kazandırdığı ilklerin vatanı olmakla övünür. Anadolu’nun Büyük Suriye Vatanı olduğunu, Kıbrıs’ın Suriye’nin yıldızı olduğunu, İlk Medeniyetlerin temsilcileri olduklarını telkin edenler ile Büyük Suriye hayali güdenlerin Türkiye ve iktidarları için kullandıkları ifadeler ve iddialar, sergiledikleri tavırlar Türkiye’dekiler ile benzerdir.

GÖRMEZDEN GELİNENLER

Bunların yanında somut durumun somut tahlilini yapan, uçuk öneri ve çözümler yerine yapılabilir ve her iki ülkenin hayrına olanı telkin edenlerin sayısı aslında ezici çoğunluktur. Buda’nın, ‘teli çok gerersen kesilir, laçka bırakırsan ses çıkarmaz en uygunu orta-yol’, İslam’ın, “Umurun (işlerin) en hayırlısı vasat (radikal olmayan) olanıdır” öğretisinde anlam bulan ilişkiyi kaim etmek ve kazan-kazan formülünün hayata geçmesi için mücadele eden üçüncü kesimin işi bu koşullarda çok ama çok zordur. Türkiye ve Suriye’nin birlikteliğini, güç birliğini, merkez çekim konumuna uygun bir blok veya cephenin oluşturulması, iki ülke ve bölgenin egemenliği, huzuru, güvenliği ve gelişimi için çaba gösterenlerin merkez medya tarafından görmezden gelinmesi kriz, savaş, taksim ve demografik yapıyı değiştirme amacı güdenlerin inisiyatifinde olmasındandır.

KILAVUZU KARGA OLANLAR

Mezhep çatışmasını körükleyen söylem ve eylemlerin öne çıkması, başta Suriyeliler yabancı düşmanlığı için ekilen fitne tohumunu “Türk’ün varlığına tehdit ve tehlike oluşturanı savuşturma”, “medeniyetimizi savunma”, “kadın ve çocuklarımızı koruma” mottolarıyla tedavüle sokmaları çok insani ve milli bir duruş olarak telakki edilebilir. Sosyal medyada paylaşılan, ‘Şam’da hayat normal. Lazkiye sahilleri yüzenlerle dolu. Ekmek, benzin, hayat bedava. Genel aflardan yararlanıp dönenler hiçbir baskıya, soruşturmaya maruz kalmıyor. Sokaklar canlı, lokantalar, kahvehaneler, kafeler sabaha kadar dolu. Kadınlar sokaklarda korkmadan dolaşıyor. Esad, “bana vatandaşlarımı geri verin” dedi” videolarını yayınlayanlar, Suriye transit hava sahasını THY’na açtı, açıyor, açacak haberlerini tweetleyenler, yakında Şam havalimanına THY sefer düzenleyecek, seyahat şirketi izin başvurusunu THY başvurusu olarak propaganda edenler bilerek veya bilmeden yalan haberler yapıyor. Kargaları kılavuz seçenlerin sundukları tablo gerçeğin çeyreği bile değil.

GERÇEKLER

“Şam’a gideceğiz, Suriye yetkilileri ve Esad ile görüşeceğiz, Suriyelilerin evlerine dönüşünü sağlayacağız” açıklamalarını çok duydunuz. Şimdilik ve bu kötü şartlar Suriye’de kaim olduğu müddetçe Esad, Suriyelilerin eve dönüşüne sıcak bakmayacaktır. Bunun gerçekleşmesi ancak savaşın bitmesi ve sebeplerinin ortadan kalkmasıyla mümkündür. Suriye’nin egemen ve tüm Suriye üzerinde idaresinin tatbik edilmesiyle mümkündür. Sağlık, eğitim, sanayi, tarım sektörünün yeniden ihya edilmesiyle mümkündür. Zarara sebep olanların, yıllardır petrolünü, buğdayını, pamuğunu, fabrikalarını talan edenlerin cezalandırılması ve geri ödemeye mecbur edilmeleri ile mümkündür. Bu sürecin kimin kontrolünde, nasıl kurgulanacak meselesi de önemlidir. Peki nasıl gidecekler? Geldikleri gibi... Peki, nasıl geldiler? Aşamalı, yani Aheste aheste. Peki nasıl gidecekler? Aşamalı, yani aheste, aheste! Türkiye ve yabancı devletlerin mülteciler üzerinden Suriye için projeleri vardı. Sihir sihirbazı vurdu. Mülteciler üzerinden Türkiye için projeleri olan sihirbazları da kendi sihirleriyle vuracağız. Haritalar üstünde önümüzdeki dönemde Suriyeli mültecileri kullanacaklar, iç savaş çıkaracaklar, bu esnada ABD ile askeri tatbikat yapacak kadar müttefik olan PKK Suriye’nin Kuzey’inden girecek ve Güneydoğuyu işgal edecek” söylemlerini tedavüle sokanların kahin ve stratejik derinliği olan uzmanlar gözüyle görmeyin. Zira bu işgal Suriyeli mültecilerin olmayan eylemleri ile değil, ancak ABD ve NATO’nun olan askeri tatbikatları ve habis projeleriyle mümkündür. Suriyelilerin ezici çoğunluğu selimdir. Yaşadığı ülkeye ve yasalarına saygılıdır. Türkiye’ ye karşı minnet borçludur, zarar vermeyi düşünmez. Ama ve lakin her millette hain ve nankör ve münafık vardır. Rabbim bizi özellikle içimizdeki hainlerden, nankörlerden, münafıklardan korusun.