Esad’ın BAE ziyareti

Ziyaretin zamanlaması, önemi ve perde arkasını 21 Mart’ta Ulusal Kanal’da Seda Anık’ın sunduğu haber programında değerlendirdik. Youtube üzerinden seyredebilirsiniz. Ayrıca konu hakkında Aydınlık gazetesinde 20 Mart’ta neşredilen Fikret Akfırat’ın “Esad’ın Dönüşü” başlıklı yazısını okumanızı isterim. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olayların patlak verdiği 2011’den itibaren Esad’a mesafeli durdu. Suriye’yi kurucusu olduğu Arap Ligi’nden atılması ve üyeliğinin askıya alınması için BAE parasıyla kulis çalışmaları yapıldı. Genel havayla, ama özellikle İngiliz, İsrail ve ABD’nin talepleriyle uyum içinde davranma zorunluluğu yanı sıra Körfez İşbirliği Örgütü’nün iki etkin üyesi Suudi ve Katar Hanedanlığı ile birlikte hareket etme zorunluluğu BAE’yi Esad’a mesafeli durmasını sağladı.

ESAD’IN SADDAM OLACAĞINA İNANDIRDILAR

BAE, Esad’ın Saddam, Kaddafi, Mübarek, Bin Ali gibi hızlıca devrileceğine inandırıldı. Esad’ın halkın desteğini kaybettiği, Suriye ordusunun çözüldüğü, komuta merkezinde yer alan subayların Türkiye’ye sığındığı, Esad’ın en yakınında olan dostlarının, akrabalarının, devlet erkânının ülkeden kaçtıkları veya muhalefete katıldıkları yönünde bir kanaat oluştu. BAE’de yayınlanan gazetelerde yazanların konu hakkındaki görüşlerini okuduğumuzda, BAE’yi Suriye ve Esad iktidarı hakkında bilgilendiren İngiliz, Amerikalı, İsrailli, Suudili müttefikleri ile başta CNN, BBC, Katar’ın El-Cezire ile Suudi tarafından finanse edilen El-Arabiya televizyonlarının kamuoyu ve yöneticiler üzerinde etkili olduklarını anlıyoruz. 

ZAHİRDE KARDEŞLİK, BATINİDE DÜŞMANLIK

Ancak bilinmesi elzem olan bir husus var; İngiltere ve ABD tarafından inşa edilen Körfez hanedanlıkları arasında ciddi bir rekabet ve birbirlerine karşı derin bir nefret mevcuttur. Kabile hanedanlıkları arasında tarihten gelen çıkar çatışmaları, feodal ilişkilerde hâkim olan kindarlık, intikam duygusu ve hanedanlıkların aile efratları arasında çok bariz olan zenginlik ve şaşalı hayatta sidik yarışı, kanlı bir hesaplaşma sebebi olabilmektedir. BAE, Suudi hanedanlığı ve Katar arasında çok net görülen bu rekabet, zahirde müttefik ve kardeş görünen bu hanedanlıkların bâtınide yani içten içe birbirlerinin kuyusunu kazmak için ciddi bir çaba içinde olduklarını görmekteyiz. Suriye savaşında birlikte hareket etmelerine rağmen Suudi ve Katar’ın aksine BAE, Esad’ın ve Suriye devletinin çökertilmesi hususunda daha temkinli ve mesafeli davrandı.

KÖRFEZ ÜLKELERİ DERS ÇIKARDI

2011’den sonra özellikle olayların Bahreyn ve Suudi hanedanlığında baş göstermesinin ardından, aralarındaki didişmelerin kendilerine zarar vermeye başladığını, birisinin düşmesi halinde domino taşları misali diğerlerinin de düşeceklerini idrak etmiş görünüyorlar. Arap coğrafyasını yakan gelişmelerin ateşi ile İran ile sürekli çatışma ve gerginlik yaratan siyasetlerin ve provokasyonların kendilerini de yakacaklarının idrakindeler.  Bu idraki sağlayan en önemli unsurların başında NATO ve ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye, Kazakistan ve Ukrayna’da ortaya koyduğu kaçak dövüş tavrıdır. Bu iki gücün eski haşmetinde olmadıklarını, müttefiklerini yarı yolda bıraktıklarını, ellerini yakmamak için başka ülkeleri maşa olarak kullandıklarını ve en önemlisi rekabet halinde oldukları Rusya, Çin, İran gibi ülkelerle dolaysız savaşmak yerine başka ülkeleri savaştırdıklarını, kendilerini sağılan inekler olarak telakki ettiklerini biliyorlar.

Bunları daha önce de görüyor ve biliyorlardı. Ancak bu utanç ile yaşamak zorundaydılar. Şimdi ise koşulların değiştiğini okuyabiliyorlar. Bu dönüşüme uygun konumlanıyorlar. Bir yeni dünya düzeninin doğmakta olduğunu görüyorlar ve bu düzene uygun güncelleniyorlar. Bu sebeple aralarındaki ihtilafları ve bevliye didişmelerinin askıya alınması yönünde bir işbirliği havasının esmeye başladığını görmekteyiz. Ayrıca bu işbirliğini tetikleyen başka ve daha önemli faktörler de var. Petro-Dolar zengini Körfez Hanedanlıkları Arap coğrafyasında kendilerinden daha üstün ve daha nüfuzlu İrani veya Türki bir varlıktan hiç haz almazlar.  BAE’nin Arap milliyetçiliğine sarılması, Arap kültürünü ön plana çıkarması, Türkçe pembe dizilerin Arap kültürünü bozduğunu, medya ve tarihi dizilerin Arapları aşağıladıklarının propagandasını yapıyor.

BAE’DEN SURİYE’YE YENİ BİR BAKIŞ

Esad’ın ziyareti hakkında BAE kaynaklarımızla yaptığımız sohbetlerin bir özetini aktaralım:

  • Şam’da halen bir meşru Esad hükümetinin ayakta olduğunu ve ülkeyi birleştirmeye ve yönetmeye kadir Esad’ın İran, Rusya veya Türkiye’nin inisiyatifine bırakılmaması gerektiğine inanıyorlar.
  • Arap kardeşliği ve dayanışması temelinde Suriye’yi yeniden imar etmek istiyorlar. Körfez Ülkelerinin petrol ve doğalgazının Suriye üzerinden Akdeniz’e ve Batıya taşınmasını öneriyorlar. Elzem olması halinde Arap Askeri Gücü kullanarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve emniyetini sağlayabileceğine güveniyorlar. Bu sebeple “Suriye’den tüm yabancı askerlerin çekilmesini talep ediyoruz” açıklamasını sadece İran ve diğer yabancı askerler için dillendirmiyorlar. Bu talep özellikle Türkiye’yi kapsıyor.
  • Suriye’yi İsrail’in de içinde yer aldığı geniş bir bölgesel ittifak cephesi inşa etmek istiyorlar. Kazan-kazan formülüne uygun klasik düşman-dost formatı dışında Arabi, İbrani, İrani, Türki, Rus, Çin ve Batı ile karma bir ilişki arzuluyorlar.

DİPLOMATİK ZAFER VE YENİDEN İMAR

BAE’nin Suriye’de savaşı bitirme, Esad ile barışma hamlelerini samimi bulmayanlar da var.  Hele ki konu Arap-Arap kardeşliği ise BAE’nin Yemen işgali, Yemen’in stratejik adalarını ilhak etme çabaları, bu adalarda İsrail ile birlikte askeri üsler inşa etmesinin Arap kardeşliğine değil İsrail’in güvenlik politikalarına yaradığını söylüyorlar. Ekonomi ve finans desteğine muhtaç olan, topraklarının tümünde egemenlik sağlayamamış olan “muhtaç “Esad’ı destekleme karşılığında onu İran, Türkiye ve Rusya’dan ziyade kendilerinin rahmeti altında bırakma gayesi güttüklerini iddia ediyorlar. Asıl amacın kendilerinden bağımsız Ankara ile Şam arasında bir ilişkinin hâsıl olmasına mani olmak üzerine kurgulandığı düşüncesi de hâkim. Esad’ın BAE ziyaretini bu çerçevede okumak daha sağlıklı olacaktır. En nihayetinde Esad için en önemli husus meşruiyetine hizmet edecek askeri, diplomatik bir zaferin yanında devletini ve ülkesini yeniden imar edecek kaynakları ülkesine getirmek olacaktır.