Eskişehir Sanayi Kongresi’nde Konuşulmayanlar
7 Haziran 2022 Salı günü düzenlenen Eskişehir Sanayi Kongresi’ne parti heyetimizle katıldık. Eskişehir Sanayi Odası ve Dünya Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen kongrede, ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ana konuşmacıydı. Eskişehir Valimiz Erol Ayyıldız da Eskişehir sanayimizin başarılarını vurgulayan moral verici bir konuşma yaptı. Türkiye’nin lokomotif sanayilerinden olan Eskişehir sanayisinin gündemi, sorunları ve talepleri Türkiye’den farklı değil.
“Biz emekçi sanayicileriz.”
ESO Başkanı Sayın Celalettin Kesikbaş, konuşmasına “Biz emekçi sanayicileriz.” diye başladı. Gerçekten de Eskişehir’in birçok firması, fidanın ağaca dönüşmesi gibi, küçük yatırımlarla yola çıkmış ve emekçi çabalarla kendini sürekli geliştirmiştir ve hala geliştirmektedir. Sayın Hisarcıklıoğlu’nun da ifade ettiği üzere “Eskişehir 54 üründe üretim kapasitesi açısından Türkiye’de birinci sırada. 176 üründe ise ilk üç arasında.”
Kesikbaş, konuşmasının devamında salonun sıcak olmasını, herkesi güldüren bir espriyle şöyle ifade etti: “Enerji maliyetleri yüksek olduğu için klimaları kapattık. Bizim hissettiğimiz sıcaklık hissedilsin, belki bir çözüm üretilir.”
TÜSİAD Başkanı Sanayinin Ateşini Hissediyor Mu?
Emek ve enerji vurgusuyla başlayan kongrenin devamında bu kavramlar neredeyse anılmadı. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Batı’dan ithal edilen siyasetleri aktardı. Özetle, “Avrupa Rus gazından kurtulmak için yeşil (çevreci) enerjiye ağırlık veriyor, bizim de yeşil enerjiye geçmemiz lazım.” dedi. Bunu yanı sıra “adalet, demokrasi, fikir özgürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği” vurguları yaptı.
Yeşil Pranga, Yeşil Sopa
Kişi başına düşen karbon salınımının en yüksek olduğu ülke ABD. `97’de imzalanıp 2005’te yürürlüğe giren KYOTO protokolünü yıllarca imzalamadı. 2020 yılında ise birden çevreci kesildi. Hatırlarsınız, Greta Thunberg adlı küçük kız kürsülere çıkıp Türkiye’yi şikâyet etmişti. Dünyanın kirlenmesinden biz sorumluymuşuz… İnsan hayatını önemsemeyen emperyalist Batı’nın, ağacı, kuşu, kutup ayısını önemsediğini mi sanıyoruz? Bunun altındaki hesabı göremiyor muyuz?
Yeşil enerji, “Az Gelişmiş”, “Gelişmekte Olan” diye yazılan, “Geri Bırakılmış” diye okuduğumuz ülkelerin gelişmesini engellemek için sopa gibi kullanılıyor. İnsanlığın elbette doğayla uyum içinde, en az tahribatla gelişmesi gerekiyor. Yeşil enerjinin pek çok avantajı da bulunuyor, kendini 5 yılda amorti ediyor. Devlet desteğiyle bu doğrultuda adımlar atılmalı, atılıyor da. Ancak Türkiye’nin gerçeklerini ve yakıcı ihtiyaçlarını gözetmeden yeşili karbonun karşısına koymak ve Batı’ya göre plan yapmak ekonomimize zararlıdır.
Batı ununu elemiş, eleğini asmış. Kendi karbon enerjisini yakmış, sömürdüğü ülkelerden çaldıklarını yakmış, yüzyıllarca köle çalıştırmış. ABD’nin 94, Avrupa’nın 106 nükleer santrali var... Bizim gibi ülkelere yıllarca “nükleer çok zararlı” dediler. Baktılar nükleersiz olmuyor, şimdi onu da “yeşil enerji” kategorisine dahil ettiler.
Biz ise daha yolun başındayız. İlk nükleer santralimizi yeni kuruyoruz. Sanayileşme bakımından olmamız gereken yerde değiliz. 24 Ocak 1980’den bu yana Özal, Çiller, Kemal Derviş ve Ali Babacan isimleriyle özetleyebileceğimiz süreç, milli sanayinin ve tarımın gelişimine ket vurdu.
Ekonomimizin %50’sini hizmet sektörü oluşturuyor ve kırılgan bir yapıda. Birçok üründe dışa bağımlıyız. Yaygın istihdama, kol emeğine, eski makinelerle dahi üretmeye ihtiyacımız var. Tam bağımsız olmak için yapmamız gereken bir Üretim Devrimi var.
Türkiye’nin Fırsatları
Ülkemizin coğrafi, kültürel ve jeopolitik avantajları ise hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar çok. Sadece 15-24 yaş grubundaki genç nüfusumuz birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan fazla. Biz ise bu emek gücünü dershanelerde ve üniversitelerde bekletiyoruz.
İran, Rusya ve Suriye’yle anlaştığımızda enerji maliyetlerimizi büyük oranda düşürebiliriz ve Asya pazarındaki payımızı da büyütürüz.
Zonguldak’ın altında 1 buçuk milyar ton kömür var. 3 milyar dolarlık bir yatırımla her yıl 10 milyar dolar enerji harcamasından tasarruf edebiliriz.
Kârına kâr katan enerji dağıtım şirketlerini kamulaştırdığımızda hem işçinin hem de işverenin yükünü hafifletiriz.
Bu alanda atılacak adımlar yalnızca enerji alanında değil, birçok alanda ülkemizi geliştirir. Ülkemizin Avrupa peşinde harcayacağı bir 40 yıl daha yok. Sisli denizde fener arayan sanayicimiz Vatan Partisi’nin Çoban Yıldızı’na bakmalıdır.