Eşkıyayı ‘kahraman’ yaptılar!

Dersim Kalkışmasının ele başısı Seyit Rıza’nın “kahraman” yapılması ve kalkışma da Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı “katliam” karalamasına dönüştürülmesi çabası, 1990’lardan buyana süren PKK bölücülüğünün bir parçası olarak yürüyor. ABD ve AB eliyle yürütülen psikolojik savaş, CHP’nin HDP ile iş birliğiyle doruğa taşındı. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığının etkinliğe izin vermemesi ve bunu “bölücü” çaba olarak görmesi önemli bir karar. Savcılık, Cumhuriyetimize karış yürütülen bu çirkin karalamaya da bir anlamda “dur” demiş oldu.

ASKERLERİMİZE

SALDIRDILAR

Dersim Kalkışması, Hükümetin aldığı bir dizi kararı tanımayan aşiretlerin vergi ve asker vermeme ile bölgeye dokunmama ültimatomu ardından, 21 Mart 1937 günü Singeç Köprüsü'nün havaya uçurulması ve yanında bulunan karakolun basılarak 33 Mehmetçiğin şehit edilmesiyle başladı. Ayrıca Harçik deresi üzerindeki Pah Köprüsü de havaya uçuruldu ve askerlere ateş edildi. 56 askerimiz daha hayatını kaybetti. İsyanın en yoğun çatışmaları Mayıs-Eylül 1937 arası oldu. Hızla yayılan kalkışma üzerine, Ankara Hükümeti kararlılıkla gitti. Başbakan İsmet İnönü 17 Haziran 1937 günü harekâtı, yerinde incelemek için Tunceli'ye gitti. 11 Eylül günü de Seyid Rıza ve iki adamı Erzincan'da Hükümet Konağı'na gelerek kayıtsız şartsız teslim oldu. Ayrıca 6 aşiret reisi de yakalandı. Seyit Rıza'nın eşi Bese Hanım ise çatışmalar sırasında öldü. 12 Ekim günü de Seyid Rıza ile birlikte 57 kişinin davası Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Atatürk de Kasım ayı içinde başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu ve Doğu Anadolu'yu kapsayan geniş bir yurt gezisine çıktı. Seyit Rıza ve 6 adamı hakkında verilen idam kararı 15 Kasım 1937 günü infaz edildi. Atatürk o gün Diyarbakır'daydı. 17 Kasım günü de Tunceli Pertek'e gelerek Singeç Köprüsü'nü hizmete açtı. Bölgede incelemelerde bulundu. Halk tarafından alkışlarla karşılandı.

FRANSA'NIN GÖNDERDİĞİ SİLAHLAR YAKALANIR

Bugün iddia edildiği gibi isyan 'Kürt' ya da 'Alevi' isyanı değil; aşiret isyanıydı! Cumhuriyet'in 'Tunç' eliyle de derebeylik düzeni yıkıldı. Harekâta katılan Savaş Pilotu Sabiha Gökçen, "Bilinmelidir ki, herhangi bir ayaklanma değil, en büyük ayaklanmalar, en büyük istila planları memleketimizi ve ulusumuzu bölemeyecektir" der. (Sabiha Gökçen, Atatürk'le Bir Ömür, Altın Kitapları, 2000, s.124-125.)

Buna ilişkin önemli bir bilgi de o dönem bölgede çalışan Mehmet Ali Doğaner (103) isimli istihbaratçının, 2012 yılında TBMM Dersim Olayları Tanıklarını Dinleme Kurulu üyelerinin evinde ziyaretinde, "Bölgede Rus ajanları vardı. Yakalanan Rus casuslarının Dersim ile ilgili olup olmadığını öğrenmek için, onları bize gönderdiler. Sorgudan sonra öldürüp cesetleri Pertek Çayı'na attık, bir Rus yüzbaşı elimizden kaçtı. Fransız ajanlar da vardı, onları yakalayamadık" verdiği ifade dış desteğe işaret ediyor… (Yalçın Doğan, s.217.)

O günlerde dış basın olayları 'Kürt isyanı olarak" ele alır ve gelişmeleri Türkiye düşmanları sevinçle takip eder. Hareketi İngilizler ve Fransızlar destekler. Hatta Fransa'nın gönderdiği silahlar güvenlik kuvvetlerimizin eline geçer. Sovyetler Birliği ise bizi destekler. Emperyalist destekli gerici isyanı kendilerine karşı da yapılmış olarak kabul ederler. (Yalçın Doğan, s.185-188.)

'EŞKIYALIK KISA SÜREDE BERTARAF EDİLDİ'

Atatürk, hasta yatağında hazırladığı 1 Kasım 1938 tarihli TBMM açış konuşmasında Tunceli'deki duruma değinerek şunları söyler: "Uzun yıllardan beri devam eden ve zaman zaman had bir şekil alan Tunçeli'ndeki toplu eşkıyalık hadiseleri, belirli bir program dahilindeki çalışmaların neticesi olarak kısa bir zamanda bertaraf edilmiş, o mıntıkada bu gibi vakalar bir daha tekerrür etmemek üzere tarihe devrolunmuştur. (Bravo sesleri) Cumhuriyet'in feyzinden yurdun diğer evlatları gibi oradakiler de tamamıyla istifade edeceklerdir." (age., s. 314.)