Et ve Süt Müdahale Kurumu -(TAMAMI)

Türkiye’de Cumhuriyet sonrası sanayileşme sürecinde tarımla ilgili olarak, bitkisel üretimde tarım satış kooperatifleri ağırlık kazanmıştır. Ancak bu örgütler kooperatiften çok, vesayet altında Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak çalıştırılırken, hayvancılık alanında doğrudan KİT formülü kullanılmış, 1952’de ET ve Balık Kurumu (EBK), 1963 yılında Süt Endüstri Kurumu (SEK) kurulmuştur. Bu yapının, bizim de katıldığımız birçok eleştiriye karşın, bazı sorunları olsa da Türkiye’de tarımın hayvancılık kolunun bir endüstri karakteri kazanmasına önemli katkıları olmuştur.

Özelleştirme dönemi

1980 sonrası özelleştirme dalgası ile bu kurumların dönüştürülmesi ve özelleştirilmesi adımları atılmaya başlamıştır. Sonunda EBK özelleştirme kapsamına alınarak 1993 yılında Et ve Balık Ürünleri A.Ş. haline dönüştürülmüştür. 1990’lı yıllara kadar 37 iş yeri ile faaliyetini sürdüren Et ve Balık Kurumunun bu güne kadar toplam 18 işletmesinin satışı yapılmış, 5 adedi de bedelsiz olarak resmi kurumlara devredilmiş, 3 adedi ise kapatılmıştır. Ancak daha sonra, Türkiye hayvancılığı için yararlı olacağını düşünülerek, Kurum; kalan tesisleriyle birlikte 2005 yılında Et ve Balık Kurumu (EBK) Genel Müdürlüğü olarak yapılanmıştır. Halen sayısı 10 olan tesisleri ile faaliyettedir.

SEK’ de benzer gelişmeler yaşanmış ve 1980’lere doğru sayıları 28’in geçen tesisler 1995’den itibaren özelleştirilmeye başlamış ve nihayet kalan bazı tesisler de SEK isim hakkı korunarak tamamıyla özelleştirilmiştir. Bu arada et ve süt üretimiyle yakından ilgili olan Yem Sanayi AŞ’nin (YEM-SAN) özelleştirilmesini, daha doğrusu ortadan kaldırılmasını da hatırlatmak gerekmektedir.

Uygulamalar tarım ve hayvancılığa zarar verdi

Bu aşamada, yaşanan olumsuzluk ve suistimalleri tartışmanın bir yararı olmayacaktır. Önemli olan son yıllarda, yapılan bu uygulamaların Türk tarımı ve özellikle hayvancılığına verdiği zararın kabul edilmesidir. Çözüm “Et ve Süt Müdahale Kurumu” gibi bir yapımı oluşturmaktır? Biz Türkiye’de böyle bir alışkanlık edindik. Alt yapının olmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda, yasalar ve kurumlarda değişiklikler yaparak durumu kurtaracağımızı sanıyoruz. Ancak nitelikli bir alt ve üst yapı oluşturmadan sorunların çözülemeyeceği gerçeği her uygulamada, zaman ve kaynak kaybından sonra anlaşılmaktadır.

Üretici örgütleri yeniden yapılandırılmalı

Gelin, tarım alanında üretici örgütlerini yeniden yapılandıralım. Meslek örgütü olan, Ziraat Odalarını daha demokratik bir yapıda aşağıdan yukarı yeniden yapılandıralım. Üretici ekonomik örgütlenmesinde en yararlı olan kooperatifçilik yolunu seçelim. Birlikleri, diğer yasalara göre oluşmuş yapıları 1163 sayılı Kooperatifçilik Yasasına göre yeniden yapılandıralım ve geleneksel kooperatif yapısının yarattığı sorunları ortadan kaldıralım. Tarımla ilgili kooperatiflerde ilgili kurum “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” olsun. Et ve balıkla ilgili olarak yatırım olmayan bölgelere, eskilerinin yerine yeni teknoloji ve eski adıyla yeni kombinalar yapalım. Bu alanda üretimde işletme ölçeğini büyütme gibi bir yanlıştan vazgeçelim. Aile işletmelerini yaşayabilir kılmak için, yani 10 koyunu, 5 danası olan üretici için ilk elden satma olanağını yaratalım. Üretici, ürettiği hayvanını, belirli bir fiyattan istediği zaman satacağına inanırsa sorun çözülecektir. Süt konusu da benzer olmakla birlikte bazı farklı yönleri vardır. Bu alanda endüstrileşme daha yaygındır. Burada ABD modelini seçelim. Süt üreticilerini pazarlık kooperatifleri altında örgütleyelim. İşleme tesisi olmayan yerlerde, EBK benzeri işleme tesislerini, üretici ile organik ilişki içinde oluşturalım. Halen, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri ve IPARD projeleriyle, çok sayıda küçük ekonomik olmayan işleme tesisi kurulmasına izin vermeyelim. Bu yapıların, Türkiye’de gelişmiş olan dev endüstri yapıları ile rekabet edecek özellikte olması gerekir. Bu nedenle, işletmelerin kooperatiflerin Birlik veya Bölge Birliği düzeyinde örgütlenmelerine dayalı ve endüstride yaşayabilir ölçekte oluşmasına dikkate edelim.

Sonuçta, hayvancılık alanında verilen tüm destekleri burada kısaca özetlemeye çalıştığım yapıyı oluşturma yolunda kullanarak, gıda egemenliği yanında üretici ve tüketiciyi gözeten ve tatmin eden bir yapı yaratalım.