Ettirmeyin şu yemini!
Bugün, “yemin” günü... Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 25. Dönemi için seçilen 550 milletvekili Genel Kurul ‘da yemin edecek.
Diyecekler ki:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma...
Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma...
Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma...
Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
***
Biz bu filmi sürekli görüp duruyoruz!
Bu yemini ediyorlar, sonra da ne laikliği umursuyorlar ne Atatürk ilke ve devrimlerini ne de vatanın ve milletin bölünmezliğini...
İyisi mi... Etmesinler!
Boş yere yalancı durumuna düşmesinler!
***
Cumhurbaşkanlığı yemini ortada:
O koltuğa seçilen kişi, tarafsız kalacağı konusunda namus ve şerefi üzerine yemin etti...
Peki; tarafsız kaldı mı?
Hayır...
Seçimlerden önce meydan, meydan dolaşıp eski partisi için oy istedi...
İyi de biz şimdi ondan namusunun ve şerefinin hesabını sorabiliyor, dava açabiliyor muyuz?
Elbette hayır!
***
Amaçları “şeriat devleti” kurmak...
Atatürk ilke ve devrimlerini unutturmak...
Büyük Kürdistan hayalini gerçekleştirmek olan insanlara sadakat, laiklik, “vatanı ve milletiyle bölünmezlik” yemini ettirmenin ne anlamı var?
***
Haaaa; Meclis, yemin töreni bittikten hemen sonra ilk yasasını çıkarıp “yemine uymayanlar için ceza öngören” bir yasa çıkarırsa; o zaman başka!
Örneğin; bir vekil, milletvekili yeminine aykırı mı davrandı; bunun cezası milletvekilliğinden ihraç olmak olacak...
O zaman tamam!
Peki; böyle bir şey olur mu?
Olmaz... Olursa bir yıl içinde Meclis’te çoğunluk kalmaz!
***
İşte; o yüzden diyorum ki... Madem yaptırımı yok, o zaman ettirmeyin bu yemini!
En azından “namusu-şerefi” değersizleştirmeyin...
156+53!
Geçen gün “gül” konusunda bir meslek büyüğümden aldığım “tatlı sert” uyarıyı yazmıştım...
İçinizden bazıları benim adıma korkup “Aman Mustafa Bey, bunlar tehlikelidir. Hem bunca zaman yazdınız, yeter artık... Biz sizi anlarız, niye bıraktınız diye üzmeyiz” diye mesaj gönderdi...
Evet; siz beni anlarsınız da...
Sorun, böyle bir şey yaparsam; yani üstü örtülü bir tehdit yüzünden bu konuyu yazmayı bırakırsam, benim asla kendimi anlayamayacak oluşumda!
O yüzden sormaya devam Abdullah Bey:
Huber’deki masrafları ödediğinize dair makbuzları neden göstermiyorsunuz?
Kanlıca’daki evi almak için gereken en az 20 milyon lirayı nereden buldunuz?
Maslak Kasrı’nı çalışma ofisi olarak size kim devretti?
Suudi Kralı’nın getirdiği pahalı hediyeler ne oldu?
GÜNÜN SORUSU
Daha önce 6 yaşındaki çocukları evlendirmeye çalışmasıyla gündeme gelen NurettinYıldız isimli din bezirganı, şimdi de erkeğin kadınları dövmesinin normal olduğunu söylemiş... “Erkek kadını dövmezse rahatlamak için başka yollar bulur. İşte kadın o zaman delirir. Kadınlar delirmemek için yatıp kalkıp Allah erkeklere kendilerini dövme hakkı verdiği için şükretmelidir” demiş...
Sorum kendisine:
Sen de dayak yemediğin için mi delirdin ki böyle saçma sapan vaazlar veriyorsun?
O REZİDANSLARI KİM YAPTI?
Bostancı’yı bilirsiniz... Kadıköy Belediyesi’ne bağlı... Bir süre önce meşhur Bostancı Deresi’nin yanındaki yeşil alana iki tane dev rezidans dikildi...
Bu inşaatların hafriyatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından yapıldı.
Çünkü iddialara göre inşaatın sahibi kamuoyunun çok yakından tanıdığı bir “evlat”tı!
Proje kısa sürede bitirildi; daireler satıldı...
Sonuç:
Dere yatağına yapılan bu binaların temelleri çatlamış; daireleri alanlar panik içindeymiş...
***
Kadıköy Belediyesi CHP’li...
Bildiğim kadarıyla bu konunun üzerine gitmemesi için hiçbir nedeni yok...
Ama Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu nedense seçmenlerinin bu konudaki sorularını duymazdan geliyor...
Umarım bana anlatır da ben de sizinle paylaşırım.
HESAP!
Hizb-ut Tahrir’in geçen Cuma günü yaptığı hilafet yürüyüşüne en küçük bir müdahalede bile bulunmayan İstanbul Emniyeti, “Görülmemiş Hesap Kalmayacak” sloganıyla Tünel’den Taksim’e yürümek isteyen Birleşik Haziran Hareketi üyelerine biber gazı ve plastik mermiyle saldırmış...
Sözüm İstanbul Emniyet Müdürü’ne:
Siz bazı hesapların görülmesini istemeyebilirsiniz ama... Hem o hesaplar görülecek hem de siz, anayasal hakları engelleyerek, anayasaya karşı suçlara seyirci kalarak işlediğiniz suçların hesabını vereceksiniz...
Sakın “Olmaz” demeyin; bugün hesap veren meslektaşlarınıza bakın; olacağını görürsünüz!
GÜNÜN İSYANI
Önceki akşam Rıza Sarraf’a başarılı ihracatçı ödülü veren Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bir gazetecinin “Rıza Sarraf’a ödül verdiniz. Vicdanen rahat mısınız?” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtlamış:
“Kime ödül vereceğimizi bilmiyorduk. Keşke töreni düzenleyenler bunu bize önceden söylemiş olsalardı. Bu fotoğrafın ortaya çıkması en çok beni üzmüş ve rahatsızlık vermiştir. Keşke bu karenin içerisinde yer almasaydım.”
İsyanım kendisine:
Bu sözlerinizden anlaşılıyor ki Sarraf’ın masumiyetinden kuşkunuz var... O zaman böyle sızlanacağınıza Başbakan Yardımcısı olarak neden yargıyı harekete geçirmiyorsunuz? Yoksa birilerinden mi korkuyorsunuz?