Evrenbilimin fosilleri
Büyük Patlama senaryosuna göre, başlangıçta bir ‘ateşten top’ vardı. Bu ilk anlarda, ‘madde’ veya ‘saf erke’ gibisinden bir ayrım yapılmıyordu. Bu arada uzay genişliyor, temel parçacıklar ortaya çıkıyordu. Bir süre sonra ‘ateşten top’ madde ve ışınım bileşenlerine ayrışıyordu
aşlangıca, “ilk çağların ateşten topuna” dönelim. Termodinamiğin ikinci yasası, “eğer bu ateşten top yaşamına ısısal dengeyle başladıysa, evren bugün gözlenen yumrulu yapısına kavuşamaz” diyor! Birşeyler yanlış, ama ne? “İlk çağların ateşten topunun” ısısal dengede olduğunu nasıl bilebiliriz? Fosil ışınımı gözleyerek. Evet, evrenbilimin de tıpkı taşbilimcilerinki gibi fosilleri varmış. Big Bangcilerin en çok öğündükleri öngörüleri mikrodalga ardalan ışınımıdır.
Büyük Patlama senaryosuna göre, başlangıçta bir “ateşten top” vardı. Bu ilk anlarda, “madde” veya “saf erke” gibisinden bir ayrım yapılmıyordu. Bu arada uzay genişliyor, temel parçacıklar ortaya çıkıyordu. Bir süre sonra “ateşten top”, madde ve ışınım bileşenlerine ayrışıyordu. Bu aşamada madde yeterince yoğun olduğundan, ışık hızıyla uzaklaşmak isteyen ışınımı oraya buraya saçarak “çorbadan” kaçmasını engelliyor, ışınım da bu engellemeye tepki olarak maddeyi iyonlaştırıyordu ; yani, elektronlarla protonların biraraya gelerek hidrojen atomuna dönüşmelerini engelliyordu. Madde ve ışınım tarihlerini birlikte yazıyorlardı. Bu arada uzay genişlemesini sürdürüyordu.
KARA CİSİM TAYFI UMUTLANDIRDI
Genişleme sonucunda evren T ~ 4000 K sıcaklığın altında bir değere soğumuş ve fotonların erkesi artık maddeyi iyonlaşmış durumda tutamayacak denli azalmıştır. Bu aşamada ışınımın tayfı kara cisim tayfıdır. Çünkü önceki aşamalarda, iyonlaşmış maddeyle ışınımın ısısal dengede olduğu varsayılır. Evrenin sonraki aşamalarda geçirdiği genişleme, ışınımın tayfının ısısal doğasını etkilememiş, ancak ışınımın sıcaklığı, uzayın genişlemesine bağlı olarak azalmıştır.
Sıcak Büyük Patlama modelinin tutarlılığı ve geçerliliği, birçok etmenin yanısıra, ardalan ışınımının ısısal tayfına da bağlıdır. Mikrodalga ardalan ışınımının geniş bir frekans aralığında yapılan duyarlı parlaklık ölçümleri, 2. 73 K termodinamik sıcaklığındaki ısısal tayftan hiçbir sapma göstermemektedir. Frekans tayfı gerçekten de Gamow’un beklediği gibi kara cisim tayfı biçimindedir. Big Bang adına bu büyük bir utku! Ama...
Gözlenen ışınım Big Bang’den arda kalan fosil ışınım olarak yorumlanınca, evrenin sıcak bir Büyük Patlamayla başladığı inancı doğrulanmış oluyordu. COBE uydusunun sonuçları Big Bangciler topluluğunu sevince boğmuştu. Ancak birkaç saat sonra bu topluluğun platocu öncüleri kara kara düşünmeye başladılar. “Eğer ilk çağların ateşten topu bu denli eşısısal bir yumak idiyse, evren bugünkü yumrulu yapısına nasıl kavuştu?” sorusu, Big Bangcilerin üzerine bir karabasan gibi çöktü!
UZAY MI GENİŞLİYOR BİG BANG Mİ?
Big Bang senaryosunun bilim karşıtı yanları oldukça fazla! Bunların hepsine bu sayfalarda değinmek olanaksız. Big Bang’e bilimsel olarak karşı çıkışlarımızı yukarıdaki satırlarda açıkladık. Bu senaryoya felsefi açıdan da karşı çıkmak gerekiyor. Herşeye bir son biçen Büyük Patlama evreni, zorunlu olarak şu iki felsefi görüşten birine işaret etmektedir: insanlığın lanetlendiğini savunan kötümser varoluşçuluk ya da yaşamın anlamını “diğer dünyada” arayan Orta Çağ düalistik inancı.
Bilimsel açıdan bakarsak, bu kötümser sonuçlar yanlıştır! Ne evrenimiz çökecek ne de termodinamik yasalar, evrenin ısı ölümünü gerektirecektir. Termodinamiğin yeniden kavramsallaştırılması çalışmaları nedeniyle Nobel ödülü alan İlya Prigogine, hem evrenin erişebileceği doğal sınırların yokluğunu hem de erke akısı sınırlarının olmadığını göstermiştir. İçinde yaşadığımız evren, “ısı ölümü”nden hızla uzaklaşmaktadır. Bu uzaklaşma kimyasal, dirimsel ve toplumsal bağlamlarda açıkça gözlenmektedir.
BİLİMSEL ÖLÇÜT YA DA YAZGICILIK
BAV*, bilimin karşı tezi olan subjektif idealizmi yayma çabasında. Amacına ulaşabilmek için “doğal teoloji” yapıyor. Bilimin son bulgularını subjektif idealist dizgesine katarak ona bilimsel bir hava vermeye çalışıyor. Bilimsel ölçütlerle tartıştığı izlenimini bırakmak için, örneğin evrim kuramından deneysel/gözlemsel/bulgusal kanıtlar istiyor. Gösterilen kanıtları onamadığı gibi, aynı ölçütü kendi geliştirdiği savlarda kullanmıyor.
Örneğin, Politzer’i, Rennan Pekünlü’yü ve diğer özdekçileri çürütmek için geliştirdikleri düşünce deneyini gerçek bir deneye dönüştürmüyorlar (Bir özdekçi biliminsanı olarak ben, birbirine paralel bağlanmış BAV yazarlarının trafik kazası deneyini gerçekleştirdiklerini gözlerimle görmedikçe onlara inanmayacağım!); termodinamiğin ikinci yasasının evrensel bir yasa olmadığını gösteren deneyleri gözardı ediyorlar; Big Bang kuramını çökerten gözlemsel kanıtları gözardı ediyorlar; BÖ’yü (Bilimsel Ölçüt) gözardı ediyorlar.
Türkiye bilim dünyasında spekülasyona, mistisizme, yazgıcılığa, kötümserliğe yer yok! Anadolu toprakları bu uğurda savaşım vermiş ve verecek olan bilim insanlarını daima doğurmuştur ve doğuracaktır da!
*BAV - Bilimsel Araştırma Vakfı (Harun Yahya takma adını kullanan Adnan Oktar’ın yönetiminde)