Ey özgürlük! (TAMAMI)
Özgürlük, içinde yaşadığımız dönemde “tecavüz”e uğramış en önemli kavramlardan biridir.
Öz-gürlük kavramına tecavüz, sözcüğün kökeninde yatan “insanın özü”ne tecavüz demektir.
Deruhte edilen vazifenin ruh-i aslisi
Her toplumsal sistemin özgürlük kavramına yüklediği anlam, o sistemin özünü yansıtır. “Halk idaresi”nin birbirini tamamlayan iki temel ölçütü vardır: “Kafaları özgürleştirilmiş yurttaşların”, “ülkenin geleceğinin kuruluşuna etkin biçimde katılmaları”. Atatürk, onun için öğretmenlere, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” diye hitap etmiştir. Ülkenin geleceğine ilişkin, “İstiklâl-i tam, bizim bugün deruhte ettiğimiz vazifenin ruh-i aslisidir” demiştir.
Tarikat ve cemaatler, mensupların akıllarını şeyhe ya da lidere emanet etmesine dayanan kurumlardır. Çünkü kitleler, akılları ermediğinden kendi iyilikleri için “bilen çobanlar” tarafından güdülmesi gereken bir sürü olarak görülür. Buna koşut olarak, “deruhte edilen vazifenin ruh-i aslisi” de, “bize bir görev verildi, BOP Eşbaşkanlığı görevi - biz bu görevi yapıyoruz” sözlerinde ifadesini bulur.
Özgürlüğün ölçütü dünyayı değiştirmede yapabileceklerimizdir
Kafaların özgürleştirilmesi, özgürleşen kafalar dünyanın değiştirilmesine bir katkıda bulunamazsa, ne gerçekleşebilir, ne de bir anlam ifade eder. Çünkü özgürlüğün ölçüsü, insanın edimleriyle gerçekleştirebileceği değişimlerin kapsamıdır. Marks'ın “özgürlükler zorunlulukların kavranmasıdır” sözüyle dile getirdiği budur. Nesnel zorunluluklar karşısında iradenin eli kolu bağlıdır. Bunlar kavrandığı ölçüde, özgürlüğümüzün kapsadığı alan nesnel sınırlarına yaklaşarak genişler.
İnsan, kendi bireyiyle baş başa bırakıldığı zaman yapabilecekleri, Kafka'nın sırt üstü yatan bir böceğe dönüşen Gregor Samsa'sının debelenip durmasının ötesine geçmez. Onun için insanın özgürlüğünü kısıtlamanın onun toplumsal özünü sıfırlamaktan daha etkili bir yolu yoktur. Hele buna bir de, nesnel sınırların olduğundan çok daha darmış gibi algılanmasına yol açacak yanılsamaları ekleyebilirseniz, o zaman geriye hiçbir işlevi olmayan sanal özgürlükten başka bir şey kalmaz.
Güçlü ve özgür bir Türkiye için
Bugünün formülü şöyledir: Akıllarını hapsemediklerinizi, Silivri'ye hapsedersiniz. Tarikatlara ve BOP Eşbaşkanlığı'na özgürlük için, Hasdal'ı kullanırsınız. Nesnel sınırlar sanki Türkiye'nin gerçek özgürlük seçeneğine yer bırakmıyormuş yanılsamasını yaratbildiğiniz ölçüde, insanların beyinlerini “hücre cezası”na çarptırmış olursunuz.
Bugün ülkemizin ve yurttaşlarının özgürlüğü, “Atatürk Seçeneği”ndedir. Önümüzde yeniden kurulacak “Güçlü ve Özgür Bir Türkiye” var. Özgürleşelim ve Cumhuriyet Güçbirliği Bağımsız Adaylarını destekleyelim.
semihkoray@aydinlikgazete.com