Ey şair! Vatan Savaşında sen nerdesin?

Dünya Emperyalizmden Kurtuluş Savaş gerçeği, her geçen gün belirginleşiyor. Giderek taraflar ve saflar netleşiyor: Bir yanda çöken Atlantik’in yorgun, isteksiz, fakat saldırgan katil sürülerinden oluşan “emperyalist/terörist” çeteleri, öte yanda yükselen Asya’nın dinamik, arzulu, genç devrimci birlikleri.

VATAN SAVAŞLARINDA SİLAH ARKADAŞLIĞI

Dünya Emperyalizmden Kurtuluş Savaşı’nın ön aşamasında sevindirici olaylar arka arkaya yaşanıyor: Etnik ve mezhep kışkırtmalarıyla birbirine düşürülmek istenen Batı Asya devletleri bu oyunu bozarak birbirlerini kucaklıyor, hatta ortak savunma, ortak taarruz planlarıyla silah arkadaşlığını geliştiriyorlar.
Çin, Hindistan, Rusya gibi yüksek teknoloji üreten ülkeler, kendi savunma savaşlarını Türkiye, Suriye, İran, Irak, Venezüella, Kuzey Kore, Afganistan, Pakistan, Afrika devletleri vb. mazlumların Vatan Savaşlarıyla sıkı sıkıya birleştiriyor, safları sıklaştırıyor.

EL ADAMA SİLAH VERİR, VATAN VERMEZ!

Yenilginin kaçınılmaz olduğunu gören Atlantik gözü kara tertiplerle bölgeleri kaosa sürüklemeye devam ediyor. Bu amaçla Amerika bölge Kürtlerini ateşe sürüyor.
Kürtlere vaat ettiği “kukla devleti”, küresel tezgahlarda dokuduğu Amerikan beziyle kundaklayıp, Batı Asya beşiğine yatırıyor. Aklı sıra Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi kundaklayıp parçalayacak.
Canlı bomba durumuna düşürülen Kürtlerin Barzani gibi İsrail bonzai içirilmiş bazı işbirlikçi liderleri de bu kundaklamaya razı oluyor... Kundağı, kendilerine bahşedilen “devletin” bebek hali sanıyorlar. Oysa, el adama silah verir, akıl verir, ama vatan vermez!

SARAY SAVAŞI DİYENLERİN UMUDU: AMERİKA!

Kahraman Ordumuz PKK’ya karşı taarruza kalkıp teröristleri hendeklere gömerken bazı şairler, sanatçılar o günlerde bunun Saray Savaşı olduğunu iddia ederek, bizlere, hakarete varan saldırılar yönelttiler... Canları sağ olsun, bu geçmişte kaldı, diyelim.
Ancak, Türkiye’nin emperyalizme karşı verdiği Vatan Savaşına, büyük bir aymazlıkla, geçmişte Saray Savaşı diyenler, eğer aynı yerdelerse0, Amerika’nın safına düştüklerini hâlâ görmüyorlar mı?
Yoksa, haklı çıkmak için Türk Ordusu’nun yenilmesini, meşru Türk hükümetinin CİA tarafından yıkılmasını mı bekliyorlar? Onlara nasıl yardım edebiliriz? Ben, geçmişte yaptığım çağrıyı burada bir kez daha yineliyorum:
Düşman tarafında kalan

ŞAİRLERE SON ÇAĞRI!

Görünür görünmez yüzünüze haykırıyorum:
Büyük fırtına kopmak üzere,
Yırtmak üzere gökyüzünü kızıl ikaz.
Bağırıyorum buradan, son kez:
Ağır bombardıman başlayacak birazdan.
Çıkın ihanet sahasından dışarı,
Çekin ayağınızı düşman tarafından.
***
Biliyorum, dik durmak zordur eğilmişe,
Ayağa kalkınca başı döner bir an,
Yerçekiminden kurtuldu sanır canını.
Rüzgar uçurur varını, tüy misali,
Döner durur havalarda bir süre,
Bırakır kendini bencilliğin çekimine;
Bencillerse yüzer celladın kan denizinde.
***
Kalemini afyon çubuğu gibi kemiren,
“Ben şairim,” diye mısra sömüren,
Semir dur, diktatör sofrasında bir hisse.
Çalış bakalım, nereye varacak
Küresel muska yazarlığı işin, senin?
Demirin içinden gelsin sesim,
Birazdan başlayacak güruhun ruh temizliği.
***
Bağırıyorum yüzünüze, bir daha:
Vazgeçin kâğıt gemiler katlamaktan,
Yaşar gibi yapmayın, adam gibi yaşayın,
Gıcırdasın kadırganızın halatları.
Kalkıp yürüyün dünyanın ilk gerçeğine,
Anımsayın ozan ataların şarkılarını:
Çıkın ihanet sahasından dışarı!
***
“Bizi kimse uyarmadı,” demeyin,
Vakit varken katılın destan birliklerine,
Boşluğa sabuklamakta fayda yok.
Savaş düzenine giriyor isyan kıtaları hey!
Yüz yılın harekâtı başlamak üzere,
Vatan savaşında ileri atılın, yüreğinizle.
Bu son çağrıdır, şafak atmadan önce,
Düşman tarafında kalan şairlere!